ÇERNOBİL FELAKETİNİN ÜZERİNDEN 38 YIL GEÇTİ, YIKICI ETKİLERİ SÜRÜYOR.
26 Nisan 1986’yı gösterdiği gün insanlık ve dünya, en korkunç çevre felaketlerinden birini yaşadı. Dönemin Sovyetler Birliği’ne (SSCB) bağlı olan Ukrayna’nın Çernobil kentinde bulunan nükleer santralın dördüncü reaktöründe patlama oldu. Patlamanın sonucunda ülkeye ve komşu ülkelere korkunç miktarda radyasyon yayıldı. Yalnızca SSCB’de 8,4 milyon insan radyasyona maruz kaldı. Türkiye’de o dönem radyasyondan çok etkilendi. O zamanın Anavatan Partili Sağlık Bakanı Cahit Aral Türkiye’de radyasyon yok diyerek TV ekranlarında çay içmişti. Bakan Cahit Aral sonra kanserden öldü dendi ama Aral’ın oğlu Zafer Aral’ın açıklamalarına göre Aral’ın ölüm nedeni kanser değil, kalp yetmezliği olarak açıklandı Bu felaketten sonra akılda kalan tek siyasetçi. Keşke Sağlık Bakanlığında daha iyi iz bırakan işler yapsaydı da onu da öyle hatırlayıp rahmet eylesin diyebilseydik.
Doğada bazı maddelerin atom yapılarındaki çekirdeği kendiliğinden bozunur. Çekirdekte bulunan proton ve nötron kütlelerindeki dengesizliğinden dengelenmesi için bozunur. Bozunma sonucu gözümüzün göremediği ışınlar yayar. Alfa ,beta ve gama . Bunların en tehlikelisi uzun menzilli ve delici olanı gama ışınıdır. Kemikten geçer hücreye girer. DNA ‘yı bozar. Böyle maddelere radyoaktif madde denir. Uranyum , Aktinyum, Toryum, Neptünyum, Plütonyum. Amerikyum, Küriyum gibi. Bu maddelerin çok küçük bir kütlesinin bozunması bile çok çok büyük enerjiler meydana getirir. Nükleer Enerji santrallerinde radyoaktif maddelerin bozunmalarını sağlatarak büyük enerjiler üretilir. Bu enerjiler elektrik enerjisi elde etmek için , bir de kötü amaçlı, yok etme amaçlı silahlar için kullanılır.
Radyasyon :İyonlaşabilen elektromanyetik radyasyonları, enerji taşır. DNA'ya zarar vererek hücreleri öldürmektedir. Bunun sonucunda doku zarar görür. DNA'da çok az bir zedelenme, kansere yol açabilecek kalıcı değişiklere sebep olur. Radyoaktif maddelerin yarı ömürleri bile 50 yıl gibi uzun bir süreçdir.
79 yıl önce 2.Dünya savaşında ABD tarafından Japonya’nın Nagazaki ‘ye atılan atom bombanın etkisiyle hala daha onun izlerini taşıyan örnekleri vardır. Atom bombası Japonya’ya niçin atıldı ? İkinci Dünya Savaşı’ında Müttefik Devletler, Temmuz 1945'te Japonya'ya teslim olması çağrısında bulundu, aksi halde "tamamen ve mutlak bir yıkım" olacağı uyarısında bulundu. Japonya'nın bu çağrılara yanıt vermemesi üzerine ABD, askeri ve endüstriyel önemi dolayısıyla Hiroşima ve Nagazaki'yi hedef olarak seçti. Kentte yaşayan 350 bin kişiden 140 bini, Hiroşima’da 70 bini Nagazakide hayatını kaybetti.6 Ağustos 1945’te Uranyum -235 tipi atom bombasıyla Hiroşima’ya ve 9 Ağustos 1945’ te plütonyum -239 tipi atom bombasıyla Nagazaki ‘ye atıldı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman Kanunu’nun 17.maddesinin 3. bendini dayanak göstererek, Akkuyu NGS'ye 10 milyon metrekare orman alanını verdi. Akkuyu’ya verilen orman alanı 1400 futbol sahası büyüklüğüne karşılık geliyor.1 hektar 10 bin metrekareye karşılık geliyor. Ülkemizde de Akkuyu Santralinin yapımı Rusya’ya verilmiş. Haberlerden öğrendiğime göre Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin ürettiği elektrik enerjisini bile paramızla kullanacağımız söyleniyor. %0 yıllık bir kiralama ile çok büyük alanda kurulan santralin egemenliği Rusya ‘da . Yani Akkuyu NGS'de üretilen elektriğin yarısı 15 yıl boyunca 15,33 dolar-sent/kWh fiyata kadar devletimiz tarafından satın alınacaktır. Bu fiyat Haziran 2022 ortalama döviz kuru ile (17,30 TL) yaklaşık 2,65 TL'ye denk gelmektedir. Yani 60 yıllığına Rusya’ya bedava verilen Nükleer Enerji Santrali’nin 10 milyon metrekare alanda ülke topraklarımızda Rusya’nın egemenlik alanı olduğunu kabul edersek , bağımsız bir ülkeyiz hala diyebilir miyiz ?
Bunları neden yazdım. MEB tarafından Türkiye’nin “Eğitim Sistemi”ne yapılan “Türkiye Yüz yılı Maarif Modeli “ diye dayatılmaya çalışılan model, bana göre atom bombasından farksızdır. Avrupa’nın en kötü dönemi olan Ortaçağ zihniyetinin 21 .YY ‘da bize dayatılıyor olmasının bize hangi gelişmeyi ,teknolojiyi bilimi ,hukukun üstünlüğünü sağlayacaktır. Çünkü bu modelde laiklik lav ediliyor ve sömürü düzenine uygun yeni bir insan modeli yaratılıyor. Bunun en çarpıcı ve vurucu eylemini bir haberde gördüm. Kars’taki bir okulda öğrencilere ‘sabır’ konusunu anlatmak için mezar maketi kurulmuş. Çocuklardan yaşamını yitiren anneler için ağıt yakılması istenmiş. Bu çocukların nasıl bir travma yaşadıklarının sorumlusu bu cahil anlayıştır.( Haber solcu gazete 26 şubat) .bu durum Çedes projesi ‘nin getirdiği sonuçtur.
Ülkenin tam bağımsızlık uğruna istiklal savaşı veren büyük kurtarıcımız Atatürk ve silah arkadaşlarının 1923 ‘de kurdukları yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başardığı tüm devrimlerin yok edilmesi ,laik sosyal hukuk devletinin çökertilmesi aynen radyasyonun yıkıcı etkisi gibi yoğunlaşmış bir enerji olarak bir bomba etkisi yaratıyor. Eğer eğitime atılan bu bombalar etkisiz hale getirilmezse , gelecek nesiller ve ülkenin Dünya klasmanındaki yeri sömürge devleti olmaktan öteye geçemez. Sınıfa mezar getiren kendini eğitmen olarak gören bu kişilerin görevi , çocukların beyinlerine bu cehalet bombalarını atmalarıdır. İzleri aynen atom bombasının izi gibi 70-80 yılı bulur. Bunun islamiyetle de ilgisi yoktur. Bunlar ,gelecek kuşaklar aza’da eksik , hastalıklı ve beynini kullanamama engellerinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu getirmeye çalışan insanlar olacaktır. Buna kimsenin hakkı yoktur.
04.05.2024 Lütfiye KADER Em.Uzm.Fen Bilimleri Öğretmeni