Bikere, “nerede hareket, orada bereket”! Dolayısıyla, sahaya veya korta çıkan kişi her halükârda kazanır. Galip gelse de kazanır, mağlup olsa da kazanır. Her şeyden önce, spor yaptığı için kazanır… Çünkü sağlığı, spor yapmak kadar olumlu etkileyen, bağışıklığı, spor yapmak kadar güçlendiren başka bir etkinlik yoktur.
Sahaya çıkan kişi, sonuç mağlubiyet bile olsa, orada mücadele etmenin keyfini yaşar. Mücadele, insanı ruhen ve bedenen olgunlaştırır. Güçlendirir. İnsanın kendine güvenini yükseltir. Mücadele eden kişinin özgüveni ve özsaygısı artar. Spor ve sahadaki mücadele, insanın fizikî duruşunu daha dik hale getirdiği gibi, ruhen ve manevî olarak da dik duruş, ağırbaşlı bir duruş sağlar.
Sahaya veya korta çıkmak, maç yapmak, aynı zamanda, sosyal bir etkinliktir. İnsanı sosyalleştirir. Sosyalleşme, diğer kişilerle etkileşim, insanın en önemli ihtiyaçlarından biridir. Emeklilikte, yaşlılıkta, iş ve ekonomik faaliyetlerin azaldığı, insanın, bibakıma, evine kapandığı dönemlerde, sosyalleşme daha hayatî bir ihtiyaç haline geliyor. Sahaya çıkmak, bu ihtiyacı büyük ölçüde giderir. Yaşlanmakta olan kişiye çok büyük bir moral verir. Neredeyse, yaşlanmayı durdurur.
Resmî maçlarda, profesyonel karşılaşmalarda, kazanan kadar olmasa da kaybeden takım veya sporcuya da hatırı sayılır ödemeler yapılıyor. Hatta çoğu zaman, çeyrek final, yarı final veya finalde mücadele edip de kaybedenlere, onları zengin edecek kadar büyük ödemeler söz konusu olabiliyor.
Daima aklımızda bulunsun: Sporda herkes kazanır. Kaybeden de kazanır. Hatta seyredenler de kazanır.
Spor, her zaman kazandırır.
Spor yapan hep kazanır. Sporda kaybetmek ayrıntıdır. Asıl olan, spor yapmaktır. Asıl olan, sahaya veya korta çıkmaktır. Çıkabilmektir.