Türkçemiz, ana dilimiz, en önemli ve değerli varlığımız yozlaştırılıyor. Feci şekilde yozlaştırılıyor. Genel Haberler yazarları ve okurları olarak yozlaşmanın ve yozlaştırmanın bir parçası mı olacağız yoksa yozlaşmayla mücadele mi edeceğiz?
Cevap hayatî!
Mücadele ise daha da hayatî, zor, uzun soluklu…
Mücadeleye nereden başlayalım?
Meselâ, “süper”den başlayabiliriz!
Beğendiğin bir olay, şaşırtan bir zekâ, hoşuna giden bir lezzetle karşılaşınca, “süper” diyorsun.
Seni, “süper, yabancı bir kelime, dilimizi yozlaştırıyor” diye ikaz edince, “ne diyeyim?” diye soruyorsun.
Diyorum ki “harika”, “şahane, muhteşem, muazzam” kelimelerini kullanabilirsin.
Diyorsun ki “eh, bunlar da Arapça, Farsça”!
Öyleyse, ne fark var? Niçin bu Arapça veya Farsça kelimeleri sana öneriyorum?
Fark şurada: Bu kelimeleri edebiyatımızın üstatları, Ömer Seyfettinler, Tevfik Fikretler, Nazım Hikmetler, Mehmet Akifler kullandı. Bunlar dilimize mal oldu. Kulağımızı tırmalamıyor. Batıdan gelen “tren, telefon, telgraf” gibi kelimelere de bir itirazımız yok. Onlar da edebiyatımıza, türkülerimize, şarkılarımıza girmiş, halka mal olmuş, “Türkçeleşmiş” kelimeler. Ama “süper, bye bye (bay bay), okey” girmedi dilimize, girmedi müziğimize… “Süper”i Aşık Veysel kullanmış mı?
Ayrıca sana, annemin kullandığı Türkçe kelimeler de öneriyorum: “Güzel, çok güzel, üstün, olağanüstü” sıfatlarını kullan. “süper zekâ” yerine, “üstün zekâ” diyebilirsin. “Süper yemek, süper tatlı” yerine, “güzel yemek, çok güzel tatlı” diyebilirsin. Annemiz asla “süper” demiyor ama sık sık “güzel, çok güzel, üstün” diyor.
Siz, bunların hepsini dilimizden atıp da yerine, “süper”i koyarsanız, sadece Türkçeyi yozlaştırmakla kalmaz bir de dilimizi fakirleştirişiniz. Düzinelerce kelime yerine, bir tek kelime, yoz bir kelime!
DİLİMİZDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Doğru bilinen yanlışların en yaygını, “terfi almak”, “terfi aldım”, “terfi aldı” şeklindeki kullanım. Bu yanlışı, Türk basınının en kıdemli en “usta” yazarları bile yapıyor. Bunlardan biri Hürriyet yazarı Sedat Ergin… Bu “usta yazar”, Ergenekon-Balyoz davaları döneminde, hemen her gün, Tv ekranlarında, davası görülen subaylardan bahsederken, “terfi almadı”, “terfi alamadılar” gibi yanlış kullanımı ısrarla, yıllar boyunca yaptı. Belki bu yanlış kullanımın yayılmasının en büyük müsebbiplerinden biri Sedat Ergin’dir.
Bu yanlış kullanımı akademik bir yayında, Anadolu Üniversitesi’nin, psikoloji dersi sınavında sorulan bir soruda bile gördüm. Türkçede, “terfi almak” diye bir deyim, kavram, kullanım yoktur. Türk Dil Kurumu’nun sitesine bakın, imla kılavuzlarına bakın! Böyle bir şey yok! Doğrusu, “terfi etmek”tir. “Terfi ettim, terfi etti” şeklinde kullanılır.
Diğer doğru bilinen yanlış kullanım, ‘adına’ terimi… Tabii ki böyle bir kavram var, "temsilen” demek. Misal, “Ben Genel Haberler adına buradayım.” Bu cümleden, “ben Genel haberler’i’i temsil ediyorum” anlamı çıkıyor ki doğru bir kullanımdır. Ama “Çevreyi korumak adına plastik kullanılmamalı” derseniz, bu saçma olur. Doğrusu, “çevreyi korumak için plastik kullanılmamalı” şeklinde olmalı. Örnekte olduğu gibi, “için” kelimesi çöpe atılıyor, onun yerine “adına” geçiyor. Elbette aynı anlamı vermiyor, ortaya saçma sapan, yoz bir kullanım çıkıyor.
Güzel Türkçemizi yozlaştıran diğer bir kullanım, “İzliyor olacağız”, “bekliyor olacağız”… Vs; şeklinde… Türkçede böyle bir zaman kipi, fiil çekimi var mı? Hayır!
Nereden çıkıyor?
Bunu en çok İngilizceyi ana dili gibi bilen medyacılar yapıyor. Sanırım, İngilizcedeki bir kullanımdan kaynaklanıyor. Oradaki bir “tense” (tens) böyle tercüme ediliyor. Onu alıp, bize uyduruyorlar. Ama bize “uymuyor”! Çünkü bizde öyle bir “tense”, öyle bir zaman kipi yok.
Kardeşim, “izliyor olacağız” diye havalı bir biçimde uzatmana gerek yok! Kısaca, “izleyeceğiz” deyin, yeterli! Biz çok daha iyi anlarız, siz de çok daha doğru bir Türkçe konuşmuş olursunuz!
Bir diğer yozlaşma örneği, “lüksümüz yok” yozluğu… Alın size, “havalı” bir saçmalık daha! Abuk-sabuk yerlerde kullanılıyor. Adam, “hata yapma lüksümüz yok”, “aldanma lüksümüz yok” diyor!
Allah Allah!
Hata yapmanın “lüksü” nerede acaba? Nasıl, hangi şartlarda hata yaparsan lüks olur? Lüksün olur?
Acaba, "hata yapmaya hakkımız yok", "tahammülümüz yok" mu demek istiyorlar? Böyle kullanın; “hata yapmamalıyız”, “hatamızın telafisi yok” diye kullanın!
Şimdi, yozlaşmanın, yozlaştırmanın en fecisine, en yoğununa, en yaygınına geliyorum: “Süreç” faciası: ‘Süreç’; her yere uyan bir maymuncuk gibi… Moda bir kelime… Zaman içindeki birtakım değişiklikler, teknolojinin gelişmesiyle oluşan şartlar dolayısıyla yeni kavram ve kelimelere ihtiyaç duyulabilir… “Süreç” gibi bir kelime de üretilebilir. Fakat bu yeni kelime, “dönem”, “devir”, “safha”, "fasıl" hatta "süre" gibi kavramları çöpe attırıp onların yerine geçmemeli.
Yapmayın!
Güzel dilimiz, Türkçemiz katledilirken, kulaklarımız tırmalanıyor, beynimiz oyuluyor, dimağımıza tecavüz ediliyor.
Yazanlar, konuşanlar; Türkçe
sizin en büyük servetinizdir. Onu bozmayın, ucuzlatmayın, harcamayın!