D. TRUMP’I BEKLERKEN 05 Ocak 2025
05 Kasım 2024 de ABD’de 60.başkanlık seçimleri yapıldı. Dünyanın gözü kulağı bu seçimlerde olması gayet doğaldı. Çünkü ABD özellikle 2. Dünya savaşından sonra dünyanın en büyük ekonomisi ve askeri gücü olarak hegomonik bir şekilde dünya sahnesinde yerini almıştı. Gerek ulusal para birimi Dolar ile dünya ekonomilerini etkilemekle kalmıyor üstün askeri gücü ile emperyal amaçlarına ulaşmada sakınca görmüyordu.
Demokratların Başkanı adayı Biden (ki mevcut başkan idi) secim sürecinde yapılan kamuoyu yoklamalarında ve anketlerde hep geriye düşmekle kalmıyor, ayrıca ilerleyen yaşına bağlı olarak yapmış olduğu gaflar ve hatalar neticesinde selefi karşısında seçilme şansının azaldığı fark edildi. Demokrat Parti son anda Başkan Yardımcısı Kamala Harris’i Cumhuriyetçilerin adayı olan Eski Başkan Donald Trump’ın karşısında yarışa soktu.
45. başkan Donald Trump görev yaptığı 2016-2021 yıllarında özellikle ABD’de ve dünyada için ilginç olaylar yaşanandı. Dolayısıyla gerek ulusal ve gerekse uluslararası kamuoyunda çok ciddi eleştiriler aldı. Kazandığı seçimlerde Rusya Federasyonu’nun etkisi, Müslüman ülkelere vize yasağı getirmesi, İsrail’e verdiği koşulsuz destek, İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi, Amerikan ana akım medyasına adeta savaş açması, Çin ile tutarsız ilişkiler ve Beyaz Sarayda oluşturduğu kabinede istikrarı sağlayamaması gibi örnekler aslında çoğaltılabilir. Ayrıca D. Trump’ın görevi başında azil soruşturması geçirmesine de dönemin dönüm noktalarından biri olarak kabul etmek gerekiyor, düşüncesindeyim.
Bu dönem Türkiye-ABD ilişkilerinde sıra dışı olaylara da sahne oldu. Trump’ın beyanlarına rağmen Suriye’den asker çekilmemesi (sebebide Pentagonun Beyaz Saraydan farklı hareket etmesidir), PKK/YPG ye verilen destekler ve Rahip Brunson olayı ve ardından gelen T.C. Cumhurbaşkanı RTE’na gönderilen tehditkar ve üstten bakan bir üslupla yazılan mektup döneme damgasına vurdu.
2021-2024 döneminde dünya ve Amerikan kamuoyu Demokrat Partili Biden başkanlığında bir ABD gördü. Geleneksel ABD politikalarının izlendiği ve ana belirleyici odağın Müesses Nizam ve ardından Pentagon olduğu genel bir kabul görmektedir. Biden yönetimi de politikalarını kendisine çizilen sınırlar içinde gerektiğinde yumuşak ve gerektiğinde sert bir şekilde uygulamaktan kaçınmadı.
Gelelim, ikinci dönem Cumhuriyetçi Donald Trump’ın ABD başkanı olacağı günlerde ufukta kara bulutlar dolaşıyor.
Seçim döneminde kendisine yapılan suikast eylemi, gerek siyasi ve gerekse yargı yoluyla engelleme yönündeki eylemlere rağmen puanlarını arttırarak yoluna devam etti. Sonunda ciddi sayılabilecek ve beklenmedik bir farkla seçimi kazandı. 20 Ocak’ta bir daha ABD Başkanlık koltuğuna oturacak. Biden yönetimi ise seçimi kaybedince halefine ciddi kriz yükü bırakmakta sakınca görmedi. Özellikle Rusya-Ukrayna arasında üç yıldır devam eden savaş sonunda, refah toplumu olan Kıta Avrupa’sının devletleri ve kamuoylarında, yükselen petrol ve doğalgaz fiyatları, artan gıda fiyatları, mülteci sorunu, savunma harcamalarının artması sonucu yapısal bir kriz olarak ortaya çıkmaya başladı. Sonuç olarak aşırı sağın yükseldiği, milliyetçi akımların ve partilen güçlendiği görüldü. Belli kesimlerde ise bunun sebebinin ABD ve Nato olduğu yönünde fikirler artık dile getirilmeye başlandı.
Trump Ukrayna savaşını, Rusya Federasyonu Başkanı V. Putin ile kısa vade de bitirmek isteyecektir. Her ikisi de pragmatik ve oportünist liderlerdi ve bunu yapabilirler. Ancak Pentagon yani Amerikan Derin Devleti ve İngiltere bu sürece nasıl müdahale ederler ayrı bir muammadır. Suriye’de neler olacağını bugünden tahmin etmek oldukça zor. Trump Suriye ve Ortadoğu’da nasıl bir ortam bulacak ve müttefiki Türkiye ile nasıl bir politika yürütecek ise belli değil ve bizim için karanlık.
Artık Ortadoğu’da İsrail’in Güvenliğini değil de İsrail’in ABD tarafından nerede durdurulacağını bölge ülkelerinin önündeki en büyük sorun olarak ortaya çıkmıştır. En önemli sorunlardan biri de İran İslam Cumhuriyeti olup ve zayıf haliyle İsrail için ABD yardımıyla kolay lokma gibi gözükmektedir. Galiba bu süreçte Türkiye’yi yanlarında bulundurmak istedikleri iddia edilmektedir. Bizim için en büyük tehlike budur. İran’ın parçalanmasının ardından sıra Türkiye’ye gelecektir. Böylece Büyük Kürdistan Devleti (Müslüman İsrail) yaratılma süreç belki de doğuya doğru büyüyerek devam edecektir.
Arap ülkelerinin uysal bir devlet haline getirildiği, Irak, Libya ve Suriye’de İsrail hasmı iktidarlar devrilip adeta alan temizliği ile BOP hızlanarak uygulamaya geçirilmektedir.
Çin ile Uzak Doğu ve Pasifikteki mevcut sorunlar, Tayvan krizi, Kuzey Kore’nin Güney ile mevcut gerilimlere ilave olarak Hindistan-Rusya yakınlaşması devasa sorunlar yumağı olarak Donald Trump’ın önündedir.
Tüm bu sorunlara ilave olarak son dönemde kendisinin yüksek sesle ifade ettiği, Panama Kanalının ve Grönland’ın ABD tarafında İlhakı ve Kanada’nın 51. Eyalet olması gibi beyanlar mevcut dünya düzeni barışı için oldukça tehlikeli politikalardır.
Daha göreve başlamadan kendisine yapılan suikast ve bombalı saldırıların müesses nizam tarafından Donald Trump’a verilen mesajlar olarak okumak doğru olacaktır.
Sözün özü, 2025 den itibaren dünyayı ve özellikle Türkiye’yi yerkürenin egemen gücü ABD’nin Başkanı Trump ile zor günler bekliyor.