Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Soru, Sayın Seyit Yalçın’dan… Aynen şöyle:
“Miladi takvime göre 1399 yılında bir medresede
öğrencilerine ders anlatan tarih hocası öğrencilerine hitaben:
‘Miladi
tarihe göre tam 10 yıl önce, 15 Haziran 1389’da Sırpların büyük bir bozguna
uğradığı Birinci Kosova Savaşı’nın sonunda, Sultan Birinci Murat Han,
töremiz gereği muharebe meydanını dolaşmaya başlamıştı. Bu sırada Miloş adında
yaralı bir Sırp tarafından hançerlenerek şehit edildi’ diyor.
Yukarıdaki paragrafta yapılan mantık hataları
nelerdir?”
* * *
Kısa paragrafı okuyoruz. Hiçbir hata yok. Tam doğru
bir cümle! Allah Allah, bu nasıl soru? Nerede mantık hatası?
Tekrar
tekrar, daha dikkatli okuyorsunuz!
Hımm…
Buldunuz mu?
Eğer ilk 3
okuyuşta bulduysanız, sizi tebrik ederim. Çünkü benden daha dikkatlisiniz.
Eğer 4’ncü okuyuşta bulduysanız, benim kadar
dikkatlisiniz.
Dört okuyuşta da bulamadıysanız, cevabı size ben
vereyim!
* * *
Eğer “birinci”
sıfatı verilen bir durum, bir hadise varsa, onu takiben, en azından “ikinci” sıfatıyla nitelenen bir olayın
da vuku bulmuş olması lâzım.
“İkinci” Murat ve “ikinci” Kosova” var mı?
Var!
Peki, bu ikincilerin ortaya çıkış tarihleri ne?
İkinci
Murat Han’ın tahta çıkış tarihi 1421!
Aynı padişah döneminde vuku bulan, İkinci Kosova savaşının tarihi ise 1448!
Demek ki; İkinci Murat’tan en erken 1421, İkinci
Kosova’dan ise 1448 yılında söz edilebilir. İkinci olmayınca da birinciden söz
etmenin hiçbir mantığı yoktur. Çünkü 20 sene, 50 sene sonra ne olacağını
bilemezsin.
Dolayısıyla, yukarıdaki paragraf, en erken 1448
yılında söylenirse tam doğru olabilir. Halbuki, tarih hocasının söylediği tarih
kaç? 1399! Buna göre, söz konusu cümle, 49
yıl erken söylenmiş bir cümledir.
* * *
Kıssadan Hisse
Bugün söylendiğinde, tam doğru olan şu kısa cümlede
bile, sorudaki tarihe göre 2 bariz mantık hatası varsa…
Her gün okuduğumuz, seyrettiğimiz, dinlediğimiz
binlerce cümlede kim bilir hangi hatalar yapılıyordur?
Bize her
gün, kim bilir ne yalancı dolmalar yutturuluyordur?
Bu vaziyet, duyduğumuz her şeye son derece ihtiyatla
yaklaşmamız, hele hele söylediğimiz ve yazdığımız her kelimeyi dikkatle
seçmemiz gerektiğini gösteriyor.
Her gün, ne kafalar-gözler, gönüller kırılıyor!
* * *
Üstatlardan
Hisse
Onlar, almakta parsadan hisse...
Bize kalmakta kıssadan hisse!
Arif Nihat Asya
Önceki
yazılar