Kalem feryâd eder, ağlar
mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
Merkez bankası başkanı
Durmuş Yılmaz bugün basın açıklamasında diyor ki ''işsizlik artıyor üretim azalıyor hükümet politikalarımız bunları
iyileştirme yönünde olacaktır''..Nihayet gerçeği inkar etmenin fayda
sağlamayacağı geç de olsa kavranmış bir açıklama.. Aynı saatlerde bir
başka haber kanalında Yimpaş'ın sahip olduğu firmaları satın
almasıyla adını basından duyduğumuz Kiler şirketler gurubu tüm
bu olanlara inat krizden etkilenmediğini aksine bu yıl şirket gelirlerinin
artığından ithalat hamlelerinden bahsediyordu..E yeşil sermayenin sayesinde
tüketimi son hızla giderek artan üretmeyen adeta AB’nin en büyük
potansiyel pazarı konumuna gelen bir ülke olarak ithalatımızla ne
kadar övünsek azdır doğrusu..
Her dönem sanki başlarına
devlet kuşu konmuşçasına iktidar olmanın getirdiği nimetler ve
meziyetleriyle servetlerine servet katan
bakanlar, başbakanlar millet vekilleri ile yönetildi bu ülke.. Yolsuzlukla
mücadele edeceğim deyip yolsuzluğun en alasını bu ülkeye reva görenlerle
üstelik. Evet, aslında, yolsuzluk
dünyanın her yerinde oluyor. Ama bizdekinden farklı olarak demokrasilerde, bu
eylemin toplumsal ve yasal yaptırımı da çok daha ağır… Türkiye’mizin
Yolsuzlukla mücadelede 3.cü dünya ülkeleriyle aynı konumda hem de 56’ncı
sırada olduğu gerçeği de bu konudaki mücadelelerin ne derece inandırıcı
ve kararlı oluşunun göstergesidir aslında...
Oysa Temeli; ahlak üzerine
kurulmuş dinimizin aksine, toplumda görülen bu kadar ahlaksızlık
tezat oluşturmuyor mu bizlerde? Allah'ın Kuran'da emrettiği temel ahlak
özellikleri; merhametli, şefkatli, adaletli, güvenilir, dürüst, mütevazi bir
insan olmak ve zulümden, haksızlıktan, kötülükten sakınmaktır… Ama bütün
bunları göz ardı edip her dönem nefsine yenik düşmüş ''sözde Müslüman'' ve ''ne
yaparsam yanıma kar'' diye düşünen politikacılardan kurtulamadık bir
türlü.. Üstelik topluma yansımasında kapkaç, cinnet geçirme gibi olayların
ortaya çıkışında sosyal kırılmaların temelinde ciddi bir yolsuzluk ve yoksunluk
olgularının yattığı da bir gerçekken hem de.
Şunları az mı okuduk, izledik?
İki eski bakan, …
Bankası'nı zarara uğrattıkları savıyla yargılandığı Yüce Divan'da beraat
ettiler...
aklandılar...
Ya da,
zaman aşımından beraat
ettiler..
Son
günlerde muhalefetin ''dokunulmazlıklar
kalksın'' eleştirilerine karşı Hükümetten birtakım sesler çıkmaya
başladı.. ''Buna gerek yok,
milletvekillerinin suçları donduruluyor, milletvekillikleri düştükten sonra
yargılanabilirler'' diyorlar… Doğru…
Yargılanıyorlar
yargılanmasına da ama nasıl?!
Bunu kimse
sorgulamıyor...
Böyle yapanın yanına kar
kaldığı bir sistemde Kemal Unakıtan'ın gelecekteki akıbetini de tahmin
etmek için müneccim olmaya gerek yok..
Türkiye'nin yönetimine talip
olanların herşeyden önce kamu vicdanını rahatlatacak yasal düzenlemeleri yapmak
öncelikli görevi olmalıdır..Yoksa bu ülke o partide gelse bu partide gelse
dürüst hizmet anlayışıyla değilde yolsuzlukta birbirleriyle yarışır hale
geleceğinden halkın hiçbir şüphesi olmayacaktır..
Ve çok acıdır ki
böyle giderse bu millet "Şerefim
yaşamımdan daha değerlidir." diyebilecek insanları uzun yıllar
daha çok arayacaktır...
Almina Türkcan