Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
En kârlı yatırım alanlarının neler olduğunu biliyor
musunuz?
Yarım asırlık ahir ömrümüzde gördüklerimizle öğrendik
ki, en kârlı yatırım bankacılık, ikinci sıradaki yatırım ise “ilaç” sektörü!
Bundan 10 sene kadar önce yaşadığımız bankacılık
rezaleti ile bu “zengin” milletin,
çok değil 50 milyar dolar kadar bir parası bir avuç kişi tarafından
götürülüvermişti. İşte o zaman, en kârlı yatırımın bankacılık olduğunu millet
anlamıştı.
O hadiseden sonra, bankacılık alanında gayet sert
tedbirler alındı ve yeni bir rezalet duymadık.
* * *
İkinci sıradaki kârlı yatırım olan ilaç sektöründe, “planlanan kâr payına” ulaşılmamış
olmalı ki, bu konuda sert tedbirlerin alındığını göremedik.
Hadise gayet eski… On yıllardan beri sağlık ve ilaç
sektöründe korkunç yolsuzluklar yapıldığı ortaya çıkıyor ama önü alınamıyor.
Çok uzağa gitmeyelim; AKP’nin iktidara geldiği
günlerdeydi. Daha önceki dönemde yapılan yolsuzlukların boyutunu anlatan Maliye
Bakanı, o esprili diliyle, 1 hastanede, 1 kişiye 1 gecede tam 500 kere idrar
tahlili yapıldığının, erkeklere hamilelik testi uygulandığının tespit
edildiğini söylemişti. Hatta gülerek, “bu, fizik kurallarına aykırı” diye de
eklemişti.
Aradan 6 sene geçti. Ay geçmiyor ki, bir sağlık ve
ilaç rezaleti manşetlere çıkmasın. Yolsuzluğun
adı var, delilleri var fakat failleri yok. Daha şimdiye kadar hiç kimsenin mahkûm
olduğunu duymadık.
Bu suçlar, birçok kişi ve grubun katıldığı şebekeler
halinde işlenmiyor mu? Dolayısıyla özel yetkili bir Cumhuriyet Savcısının yetki
alanına girmiyor mu? Bize göre, bu rezaletlerin önü, ancak bütün ilaç
yolsuzluklarına, Türkiye çapında bakacak özel yetkili bir mahkemenin el
koymasıyla alınabilir.
* * *
İLERİ GÖRÜŞÜN BU KADARI
Manşetlere yeni çıkan bir haber vardı. Habere göre; “Dicle
Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr.
Ayşegül Saraç’ın atanmasının ardından, DÜ Tıp Fakültesi Hastanesi yönetimi
de değiştirildi. Hastanenin yeni yönetimi, hastane depolarındaki ilaçları
araştırınca, ihtiyacı aşan çarpıcı alım rakamlarıyla karşılaştı.
Bazı ilaçlar 4 bin yıl boyunca ihtiyacı karşılayacak
kadar çok.”
Haberde, bir soruşturmanın
açılmış olduğuna dair bilgi yok. Zaten olmaması da lâzım! Çünkü gördüğümüz
kadarıyla burada bir yolsuzluk veya art niyet yok.
Ne var?
Çooook uzaaaak bir ileri görüşlülük var.
Buradaki kritik ibare “4
bin yıl!”
İlaçları alanlar tam 4 bin
yıl sonrasını düşünmüşler. Eğer kötü niyetli düşünseler en fazla 50–60 yıllık,
bilemediniz 400 yıllık ilaç alırlardı. Hâlbuki 4 bin yılın bir manası var.
Nedir o mana?
Bugünlerde ziyadesiyle
konuşulan Ergenekon’un aslı, bildiğiniz gibi bir efsane. Yapılan
hesaplara göre, günümüzden 4 bin yıl önce, atalarımız kendilerini çeviren
dağlardan kurtulup tarih ve dünya sahnesine çıktılar.
Bu efsaneden ders almak lâzım!
İleriyi düşünmek lâzım! Ne
malum, 4 bin yıl sonra yeni bir Ergenekon yaşamayacağımız! Ne malum, çevremizin
çelikten dağlarla çevrilmeyeceği! Hal böyleyken, ne malum ilaç sıkıntısı
çekmeyeceğimiz!
İşte, Dicle
Üniversitesi’nde bu ilaçları alanlar, tâ o günleri görüp, bugünden tedbir alan
uzak görüşlü kimselerdir. Kendileri tebrik edilmelidir.
* * *
Deniliyor ki, bu ilaçlar o
kadar süre dayanmaz, bozulabilir.
Doğru! Ama bizim gibi sığ
görüşlülerin göremediğini, ilaç alanlar görmüşler!
Neyi?
Önümüzdeki 4 bin yılda fen
ve teknik o kadar gelişecek ki, bugün bozulmuş olan ilaçlar binlerce yıl sonra,
o günün tekniğiyle kullanılabilir hale getirilebilecek.
Her şeyi düşünmüşler.
Kutlarım onları!
Önceki
yazılar