Bilgi kirliliğinin diz boyu olduğu Ülkemizde bir şeyler yapabilme kapasitesine sahip insanlar nerdeyse hayattan kendilerini soyutlama noktasındalar. Öyle bir duyarsızlık söz konusu olmaya başlamış durumda ki insanlarımız uyuyorlar. Horultuları başkalarını rahatsız edecek düzeye geldi.
Malatya?nın Türk Bilim ve siyaset dünyasına hediye ettiği renkli simalarımızdan Erdal İnönü sakin üslubunu herkesin belleğine kazıyarak aramızdan ayrıldı. Baba İnönü?ye atfen söylenen ? Bir Ülkede en az namussuzlar kadar namuslularda cesaret sahibi olmalıdır? bu cümle sık sık tekrar ettiğim, tekrarladıkça da motive olabildiğim bir cümledir.
Namussuz kimdir?
Namuslu kimdir?
Namus nedir?
Belki irdelenmesi gereken sorular olabilir. Ama ben cümleden anlamak istediğim manayı çıkarttığım için motivasyonumu sağlayabiliyorum.
Türkiye?mizde çok yoğun bir politik oyunlar zinciri devam ediyor. 5 Kasım temelinde inanılmaz bilgi kirliliği yapılıyor. Üst üste baş döndürücü üst düzey ziyaretler gerçekleşiyor. Bu ortamda yaklaşan kış şartları hiç gündem oluşturmuyor. Telekom grevi var mı? Yok mu? Belli bile değil. Medyayı doyuran Telekom?la ilgili hiç habere rastlamıyorum. Her şey oyunun parçaları mı? Resmin bütününde ne var. Çözemiyorum.
Ülkemiz gelecek yıllarda dünyanın en çok ilgisini çeken ve en çok konuşulan ülkesi olacak. Bu kesin. Bu minvalde yapılan kafa karıştırmaları çözecek stratejiler oluşturulması lazım. Halkın kafasının karıştırılmasından çıkar sağlayan grupları halkımızın fark etmesi lazım. Bugünü de kurtaralım yarına Allah büyüktür den halkın kurtulması lazım. Ama nasıl.
Ümitlerin yerle yeksan olduğu bu ortamda halkın üzerine çöken bu miskinlikten halk nasıl kurtulacak.
Bu noktayı insanlarımıza nasıl anlatacağız. Söylenmeyen tek bir cümlenin kalmadığı bu dezenformasyon altında nasıl gerçeklerle halk yüzleşecek.
? Bir Ülkede en az namussuzlar kadar namuslularda cesaret sahibi olmalıdır?
Acaba namuslular denen insanlara çuvaldızı nasıl batırabiliriz.
Hadi millet uyanın demek ninni gibi geliyor.
Bugün dünün geleceği idi.
Yarın bugünün geleceği.
Yarınların gebe olduğu acı sondan önce uyuyanları nasıl uyandıralım.
Bir musibet, bin nasihatten iyidir diyip dönen Bizans oyunlarının musibetlerinin yaşanması sonucu mu halkımız uyanmalı. Çok geç kalınmış olunabilir mi?
Bu satırları okuyup bir şey anlamayanlar, lütfen yazıyı tekrar okuyunuz. Belki anlarsınız. Zaten anlayabilecek olsaydınız ümitler niye bitecekti ki?