Önceliğim ve asıl görevim; bu yüce ülkenin bütünlüğü ve bu halkın kardeşçe barış içinde yaşamasıdır. Küçük mikyasta devletimin bağımsızlığı, vatanımın terakkisi, milletimin gönenci esastır her zaman ve zeminde. Büyük mikyasta da önce ümmetimin sonra yekpare insanlığın barış ve kardeşlik ortamı içerisinde huzurlu ve mutlu şekilde yaşamasıdır kendi topraklarında.
En büyük sorunlarımızdan birisi de, devlet erkinde ve toplumsal yaşamda niteliğe (kalite) değil, niceliğe (kantite) önem vermemizdir. Bu da bizi bilimin ışığıyla aydınlanmış aydınlığın öncülerinden mahrum bırakıp, değişime direnen, medeniyetten mahrum sekterlerin, karanlığın temsilcilerinin kucağına atmıştır. Yani dördüncü tür yaratıkların hâkimiyetine ve birinci sınıf beyinlerin ekarte edilmesine kadar gitmiştir. Ve toplumumuz bu dördüncü tür sefil beyinlerin iflah olmaz kölesi olmuştur. Hazineler bu karanlık saçan beyinlerce yağmalanmış, mevkiler işgal edilmiştir. Bu toprağın çocukları ise süründürülmüştür daima. Ne hazineden hakkını alabilmiş ne de hak ettiği mevkie gelebilmiştir.
Tabi bunu tek taraflı düşünmemiz mümkün değil. Bu derin mevzu, birey, toplum, devlet ve millet nazarında büyük tahribata yol açmıştır. Çünkü ”yağmur yağarken, küpleri doldurmak” atasözümüzde de anlatılmak istendiği gibi, toplum, çıkarcı, benmerkezci, devlet, vatan, millet ve değer düşmanı sefil ruhlu kişilerin ve hedonizmin esiri yoz karakterlerin kurbanı olmuş ve bir türlü terakki kaydedememiştir. Eller için terakki dünyası olan bu dar-ı dünya bu tipler yüzünden bizim için hep tedenni dünyası olmuştur.
Toplum, devlet, vatan ve millet; düşünen, soran, sorgulayan ve araştıran beyinlerden mahrum kalmış, emredileni yapan, uzaktan kumandayla idare edilen yöneticilerin, biyonik robotların esiri olmuştur. Bunlar hep sınır ötesi lobilerin direktifleriyle onların hedefleri istikametinde hareket eden gizli vatan haini yaratıklardır. Güzel ve muhteşem ülkemizin bilim ve hüner ülkesi olması engellenmiş, süper beyinlerimiz göçe zorlanmıştır adeta. Öyleyse bizler önce şahsımızda niceliğe değil niteliğe önem vermeliyiz. Nitelikli şahsiyetleri, ahlaklı kişilikleri tercih etmeliyiz.
İşte o zaman, açıklarımızın kapatılması, eksiklerimizin giderilmesi kabil-i mümkündür. Haysiyetli ve vasıflı kişilik en mümeyyiz özelliğimiz olacak ki; erdemli bir toplum, güçlü bir devlet, şevketli bir millet tesis edebilelim. Ayrıca ilişkilerimizde hep nesnel olmalıyız. Merkeze kendimizi koyup, olaylara subjektif bir açıyla bakmamalıyız. Çünkü nesnellik hem bilimselliğin temel şartıdır hem de olayları daha iyi değerlendirmenin ön koşulu.
Aristo diyor ki; “ön yargıları kırmak, atomu parçalamaktan daha zordur.” Binaenaleyh, biz olaylara bireysel olarak değil de, toplumsal olarak bakarsak hem önyargılı davranmamış oluruz, doğru tahlil, tedkik ve teşhis yaparız hem de yanlışlığa ve olumsuz sonuçlara meydan vermeyiz. Bu da insanlığın hayrınadır.
Can dostlar, güzel insanlar; özgür, aydın ve bağımsız bir Türkiye için haydin el ele verip, soluksuz serüvenlere yol alalım. Güneşli bir bahar ülkesini tahayyül ve tasavvur ederek yaşayalım.
Kitap-ahlak-devrim-tevhit-adalet-özgürlük-emek-vatan-bağımsızlık.
Sevgili ülkemiz Türkiye’miz birgün mutlaka özgür olacak inşaallah.
NETAMELİ VE VAHİM OYUN:
Çok tehlikeli bir oyun oynanıyor gibi derinlerde. Ülkenin kaderini ilgilendiren bir oyun. AKP nin ülke genelinde bir başarı sağlamasını istiyor birileri. Ama tesiri olmayacak bir başarı. Büyük bir iktidar olacak ama muayyen kuvvetler eliyle muktedir olması engellenecek. AKP sömürünün ve talanın merkezi olarak gösterilecek, dolayısıyla İslam’ın sömürüye geçit veren bir din olduğu algısı toplumsal katmanlarda yayılacak. Böylece hem İslam hem de İslam’a dayanarak siyaset ettiğini iddia eden siyasi kurumlar şaibeli duruma sokulacak. Böylece devasa bir kitle AKP ye derin kin besleyecek ve bu oyunu kuranların safında toplanacak. Bu oyunu kuranlar Gazi Mustafa Kemal Paşayı kendilerine maske edinen ve ideolojik payanda olarak seçen Stalinist zihniyetli zümredir. Yani bir avuç oligarşik tiran. Bu oyunda, AKP ye kinlenen ve kaynaklardan mahrum kalan ülkücülerinde bunların safında yer alması için gayret sarf edilecektir ve edilmektedir. Bu kirli oyun bozulmazsa, şehit kanlarıyla sulanmış bu mukaddes topraklar, şehit düşmanlarınca kızıl nehre döndürülecektir. AKP nin etkisi kırılacak ama AKP nin içindeki bazı ahlak yoksunu kişilere vurgun ve talan yaptırılarak tepki çekmesi sağlanacak. Zira bu işi yapmaları için o kişilere destek bile verilecek. Zira itham edilmesi kolay olmalıdır. Toplumsal tabanda sömürücü, vurguncu ve hırsız olarak damgalanması için ciddi veriler bulunması iktiza eder böyle bir durum için.
Ülkücüler çok uyanık olmalılar. Birilerine kaybettirmek için oynarken asıl kaybeden kendileri olmamalıdır. Muhakkak halk ile birlikte hareket etmelidirler. Bütün toplumu kuşatan bir siyaset üretmeliler. Sloganı terk etmeliler. Ki rahmetli Alparslan Türkeş’in sembol haline getirilmiş işaretin ne olduğunun izahından haberdardırlar eminim. İşaret parmağı İslam, serçe parmağı Türklük, iki parmağın arası bütün âlem, birleşik üç parmak ise mühür. Yani Türk-İslam mührünü dünyaya vuracağız. Şimdi böyle büyük bir idealin müntesipleri olun hem de küçük ve ucuz hesaplar peşinde koşun. Kardeşlerinize karşı kirli hesaplar yapın. Hiç olacak iş midir Allah aşkına beyler? Gençliği muhakkak denetim altına almalılar ve disiplinize etmeliler. Ülkücü harekete asıl kaybettiren başıbozuk gençlik yapısıdır. Bilgiden mahrum sadece kontrolsüz güce tapan gençlik hareketi. Bilgi ve güç dengeli olmalıdır. İkisi de gereklidir ama dengeli olarak. Ben olsam ülkücü hareketi beş sene zarfında iktidar yapmazsam namerdim. Aynı şekilde diğer hareketleri de. Bugün hiç kimse samimi siyaset etmemektedir. Dürüstçe siyaset etmemektedir. Kazanan çok akıllı olduğundan ve iyi hizmet ettiğinden kazanıyor değildir. Kaybedense çok deli olduğundan ve hizmet etmediğinden kaybediyor değildir. Ciddi bir samimiyetsizlik vardır siyasi yapıda. Kirlilik vardır. Onursuzluk vardır. Halka ve yüce değerlere ihanet vardır. Siyaset akıl oyunudur ve samimiyet ister bayım. Denge unsuru olarak görülmek hep kaybettiricidir. Ve bu role oynayan varsa muhakkak acilen bırakmalıdır. Bu kirli bir yöntemdir ve daima kullanıma açıklıktır. Ülkeye kaybettiren de budur. Zira sen hep muayyen ulvi değerlerin yaşaması adına kullanılırsın. İktidara talip olman muhaldir. Zira iktidar bu büyüyü bozar. Çünkü iktidar demek hizmet demektir. İş demektir. Aş demektir. Adalet demektir. Özgürlük demektir. Binaenaleyh denge unsuru olan yapı asla bu işlere yanaştırılmaz. O, bir taraf güçlenirse zayıfın yanında yer alır. Ki denge olsun ve kimse mutlak iktidar yüzü göremesin. Burada asıl kazananlar daima sermaye ağalarıdır. Kaybedense daima halktır.
AKP adil bir yönetim sergilemelidir. Soyguna asla geçit vermemelidir. Bu hem kendi için zarardır. Hem de dine ağır darbedir. Hatta ülkeye ihanettir. Ve yine milleti onursuzca aldatmaktır. AKP vurgun, talan yok diye diretmemelidir. Bayağı vardır işte. Zira görünen köy kılavuz istemez. Zira halk soyularak hizmet olmaz. Ki bu dünyaya Karun olmaya, Firavunluk yapmaya, Hamanlık oynamaya gelmediniz ve bu soysuzluktur filhakika. Bütün olanları bilmiyorlar diye düşünmeyiniz. Bilenler biliyorlar ve bilinçli sessiz kalıyorlar. Mezkûr sebeplerden dolayı. Yani toplumu size karşı harekete geçirebilmek için sağlam sebeplere ihtiyaç var. Bir de nasıl olsa bir toplumsal hareketle aldıklarını geri alacağız diye sessiz kalıyorlar. Var olan tepkileri tamamen göstermelik. Asıl tepki vakti zamanı gelince olacak. O zaman kaçamayacağınızı düşünüyorlar ki başarabilirlerse doğrudur da zaten bu düşünce. Nereye kaçacaksınız ki? Bu yüzden adil bir yönetim icra etmelisiniz. Asla sömürüye geçit vermemelisiniz. Yetim hakkını yedirmemelisiniz. Halk hazinesini soydurmamalısınız. Milletin en garibi gibi yaşamalısınız. Milletten çalıp devran sürmemelisiniz. Zira fitil fitil getirirler burnunuzdan bunu bilmelisiniz. Halkla ve gerçekle savaşılmaz. Akıllı oynamalısınız. Dürüst dövüşmelisiniz. Makamı eğer ahlak sahibi olduğundan kuşkunuz yoksa hak edene vermelisiniz. Bugün halk sizden yana oluyorsa, bu sizi ehven-i şer olarak gördüğündendir ve karşıyı çok iyi tanıdığındandır. Ama halkın onuruyla da oynamayınız ki bu felaketiniz olur. Yani halk, size çok iyisiniz diye sempati beslemiyor. Karşının zulmü oranında size yanaşıyor. Bu ödüle ihanet etmek ahmaklıktır biliniz. Hem halka hizmetten daha yüce ve onurlu bir şey var mıdır dünyada? Asla.
Bu oyunu kuranlar ezilenlerin çoğalmasını isterler daima. Ve ezen olarak tanımlanan yapıya karşı derin ve keskin kin beslemelerini isterler. Bu oyunu kuranlarda vatan, ahlak, adalet, millet, ordu, emniyet, bayrak, marş, değer vs ulvi erdemlere rastlamak muhaldir. Bunlar için yegâne değer dünya menfaatidir, iktidardır, paradır. Münhasıran bir tiranlar zümresi teşekkül ederek halkı kendilerine secde ettirmek isterler. Bu oyun kurucuların içerisinde samimi sosyalistlerin olmadığı gayet aşikârdır. Yani Aybarcıların değil Avcıoğlu ekolünün oyunudur bu. Keşke samimi ve dürüst sosyalistler yapsa bunu. En azından ülke kızıl nehir olma olasılığından kurtulur. Bunu yapanlar PKK ile de derin bir ittifak içindedirler hiç kuşkunuz olmasın. Bahusus Ülkücülerin derin dikkatine. Bu oyun tutsun bu ülkede kesilmedik baş kalmayacak. Yıkılmadık ocak bırakılmayacak. Kimsenin bu ülkeye ve bu millete ihanet etmeye hakkı yoktur beyler. Herkes görevini insanca yapmalı. Onursuzca değil. Ve çok uyanık olunmalıdır. Kimsenin bu halkın alın terini çalmaya ve bunun üzerinden servet üretmeye hakkı yoktur. Ayrıca hiçbir kimsenin bu halkın akıtılan kanı üzerinden iktidar üretmeye hakkı yoktur. Bu kahpeliktir. Köpekleşmektir. İnsanca yaşamak ve öylece ebediyete irtihal etmek sizlere yetmiyor mu beyler? Yazık vallahi yazık.
KESKİN AYRINTILAR:
1.Türkiye siyaseten kozmopolit bir yapıya sahiptir. Bu asla sarf-ı nazar edilmemelidir. Eden hep kaybeder. Muhtelif düşünceler bu topraklarda az da olsa taraftar bulabilmiştir her daim. Bu aynı zamanda sosyolojik bir olgudur bayım. Bu gerçeği yadsımak kimseye kazandırmaz ama hep kaybettirir. Bu yüzden bu ülkede kapalı siyasetin faydası yoktur ve açık siyaset edilmelidir. Zira kapalı siyaset hep halka zarar veriyor. Halk hep eziliyor, siyaset edicilerse hep kazanıyor hem de hiçbir şey üretmedikleri halde. Şu şüphe götürmez bir gerçektir ki: her düşünce bir diğer düşünceyi kulvar dışına itmek ve meydana hakim olmak için savaşım verir. Hâkim olunca da kendi düzenini kurmaya çalışır ve bu düzeni idame ettirecek insanını yaratır. Ama bu ülkede bu düşünce hiç göz önünde bulundurulmuyor. Kimse benim düşüncem ve ulaşmak istediğim hedefim şu demiyor. Böylece herkes belirsiz kalıyor. Halkta ne yapacağını şaşırıyor. Oyunu rastgele kullanıyor ya da umutsuzluğun mahkûmu oluyor. Hâlbuki açık siyaset edilse, kim ne olduğunu açık etse ve ona göre halkın karşısına çıksa çok harika olacak. Hem halk bir amaç için oy kullanacak hem de oy verdiklerini amansızca yargılama şansına sahip olacak. Hem de daha çabuk bilinçlenecek. Hatta ne istediğini bilecek. Yani derin belirsizlik yok olacak. Her şey netleşecek. Ama birileri bunu istemiyor. Halkın kazanmasını engellemek için. İşte bunu istemeyenlerde sermaye ağalarıdır. Ki bu belirsizlik onların gücüne güç katıyor. Bu oyuna gelenlerde halka ihanet içindeler düpedüz. Halk bunu kesinlikle bilmeli ve açık siyaset için savaşım vermeli. Her gelene onurlu davranması gerektiğini açık olarak söylemeli. Yan çizenleri kendisi çizmeli. Kapalı siyaset bu mukaddes ülkenin geleceğine ağır bir ihanettir. Bu ihanetin bedelini bir gün ödetirler adama bayım.
2.Şu çağdaş geçinenler kendilerini âlemin akıllısı sanma aptallığından vazgeçmeliler artık. Zira çok komik oluyorlar hatta acınası. Bir de kendilerini Mustafa Kemal’e dayandırıyorlar. Oysa Mustafa Kemal bu ahmaklardan daha ilerici ve zeki idi. Çağı algılayabilen, geleceği yorumlayabilen bir insandı. Ki bazı sözleri buna delildir. En azından Sovyetlere dair ifadeleri. Bu sefiller her şeyi kendilerinin bildiklerini ifade ediyorlar ve mutlak doğru üzerinde olduklarını sanıyorlar ve terakkiye mani oluyorlar. Bunlar Mustafa Kemal’i bile dondurdular. Nato kafa nato mermer bunlar. Ama gerçekte hiçbir şeyden çakmıyorlar. İçki, kumar, seks vs tek iştigalleri. Dünya nerede bunlar nerede? Geçenlerde bizzat şahit olduk malum birinin isteklerine. CHP ye malum açılımları yapacağına modern genelevleri açsana diyordu. Seks kültürünü geliştirsene diye sesleniyordu. Sizin işiniz bizim yaşam tarzımızı korumak değil mi diye sigaya çekiyordu. Ah ah! Sonra da dönüp halka sen bizi anlamıyorsun, sen yobazsın, cahilsin, gericisin demezler mi? Gel de gülme ya da acıma.
3.Bu arada Ahmet Altan’a da bir çift sözüm olacak: bayım bu halkın ar damarının çatlamasında sizin hiç mi suçunuz yok? Ki bugün sanki yokmuş gibi konuşuyorsunuz. Siz bu milletin ahlaksızlaşmasına yol açarken hiç mi düşünmediniz ahlaksız kalan bir toplumun ahlaksızlık üreten merkezlerin zavallı birer oyuncağı olacağını? Haddizatında güzel yazıyorsunuz evet. İfadelerinizden dürüstlük ve zevahirde samimiyet fışkırıyor. Ki sizi okumaya çalışan bir insanım ve sözlerinizde doğru kuşkusuz. Hepsi olmasa da. Tabi gerçek niyetinizi bilemem. Ben zevahire göre tahlil yapıyorum sizle ilgili olarak. Ama hiç kusura bakmayın lütfen, bu ülkenin bu hale gelmesinde sizinde fonksiyonunuz haddinden fazladır bayım. Bendenize göre sizde önce bir tövbe edin. Halka enjekte ettiğiniz bazı sapkın fikirlerin yanlışlığını dobra dobra söyleyin ve özür dileyin. Sonrada toplumsal mücadelenize devam edin. Göreceksiniz tesiriniz çok daha fazla olacak. Zira ahlaksız kalan bir topluma uyarı sökmez. Ahlaki değerleri iflas etmiş toplum her zaman kötülerin ve kahpelerin tuzaklarına düşecektir kuşkusuz. Ahlaksızlık asla özgürlük demek değildir ayrıca. Ne demek istediğim anlaşılıyordur eminim. Zira kapıyı açtım. Girmek ve içeriye bakmak kolay. ‘’Yeryüzünde ahlaksızlığı yaygınlaştırmayın.’’ Allah. ‘’Ahlak kurallarını çiğnemeyin zira öcünü çabuk alır.’’ Tolstoy
4.Bu arada, bu ülkede ciddi ve gerçek kurtuluş için: Sosyalistlerin İslam Ahlakı’nı, Müslümanların da Toplumsal Mülkiyeti mutlak surette ittihaz etmeleri iktiza ediyor. Ezilenler mutlaka ezenlere karşı ittifak etmeliler. Kutsal ittifak. Yani; kara-kızıl-yeşil ezilenler, kara-kızıl-yeşil ezenlere karşı kutsal ittifak kurmalılar. İslam Ahlakı temelinde, Toplumsal Mülkiyet amacında ittifak kurmalılar. Ama bu vatan sathında ve bu vatana özgü kılarak her şeyi. Yani milli damgası vurarak yapmalılar bunu. Bilakis kimse ham hayallere kapılmasın. Aldanışta, sömürüde, zulümde, esarette ebedi devam edecektir dünyada ve ülkemde. Liderlerinize inanmayınız. Sizi aldatıyorlar. Aldatmıyorlarsa gerçeği konuşsunlar. Kimden korkuyorlar. Bugüne kadar hangisi gerçek bir dönüşümü başardı ya da ciddi bir toplumsal kazanıma imza attı? Hiçbirisi. Herkes bireysel ve grupsal menfaatlerini bir kenara bırakmalı ve herkesçe benimsenen ortak bir hedefe kilitlenmeli ve bu yolda dürüstçe savaşım vermelidir yoksa parçalanmışlık ve ucuz hesaplar hiçbir kimseye bir fayda sağlamayacaktır. Ortak Kavga ve Hedef: zalimle mücadele ve adaleti ikamedir. İnsan tecrübelerinin ışığında daha iyi olanı keşfeden bir yüce varlıktır. İnsan için en iyide mezkûr ortak kavgadır. Bu yolda ödünsüz bir savaşımdır. İnsan sosyal kanunların fizik kanunları gibi keskin ve değiştirilemez olmadığını idrak ettiği zaman zincirlerini kıracak ve yukarıdaki bahsettiğimiz en yetkin sistem için amansız bir savaşım vererek büyük zafere ulaşacak ve güneşli günlere merhaba diyebilecektir. Bilakis bir avuç tiranın sefil birer kuklası olmaktan asla kurtulamayacaktır.
5.Her gelen çağ geride kalan çağın dinamiklerini kendi dinamikleri içinde eritir, sıfırlar. Sadece ama sadece İNSANİ ÖZÜ tanıyarak model üretenlere hiçbir çağ bir şey yapamaz bilakis ondan nasiplenir ve istifade eder. Tıpkı ASR-I SAADET çağı gibi.
6. Hayatı komedi sananlar son espriyi çok iyi düşünsünler. Seneca
7. Alışılmış zihinsel kalıplar-düzenler değiştiğinde devrim patlak verir.
8. Edebiyat düzen bozar.