Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Aslında bugün,
seçime 5 kala, “Zavallı CHP“yi konu
edecektim. Fakat dün öğle saatlerinde, AKP Meclis Grup Başkanvekilinden
Baykal’a öyle haksız bir hücum geldi ki, kafamdaki gündemi değiştirdi.
Başkanvekiline
göre, Baykal panikteymiş. Ah, keşke doğru olsa! Ahir ömrümüzde, şu Baykal’ın
bir kere panik olduğuna, hatta telaşlandığına bir şahit olabilsek! Olabilsek de
biraz hareketlendiğini görsek! Adama baksanıza, 70’ini geçtiği halde 50’den
fazla göstermiyor. Bu hal, onun hayatı boyunca kendini hiç üzmediğini, hiçbir
şeyi kafaya takmadığının en açık delili! Adam için siyaset, iktidar, seçim,
geçim… vs. vs. hepsi fasarya… Muhalefet olduğuna, üzerine sorumluluk almadığına
son derece memnun… Oyları sıfıra bile düşse onun için yenilgi yoktur. Daima
başarılıdır, daima liderdir!
Onun için, AKP
Grup Başkanvekili’nin saldırıları gayet yersiz ve haksızdır.
* * *
ZAVALLI GAZETECİLER
Fakat
birilerinin, hadi, panikte demeyelim
de, gayet tedirgin olduğu açık… Kim bunlar? AKP’nin ileri gelenleri, Ankara ve
İstanbul belediye başkanları ve onların hayranı gazeteciler…
Ülkenin yönetimi
ellerindeyken, ekranlarda ve geniş gazete sayfalarında gönüllerince esip
gürleyebilirlerken, bütün anketler onları yine birinci parti gösterirken bu
telaş niye ola ki?
Tabii ki her
yükselişin bir zirve noktası var. Büyük bir ihtimalle 2007 seçimleri AKP’nin
çıkabileceği zirveydi. Yoksa o zirveden inmekte olduklarını mı görmeye
başladılar? Büyük iktidar pastasının ellerinden kaymaya başlaması ihtimali mi
onları çıldırtıyor? Saadet Partisi
İstanbul adayı Mehmet Bekaroğlu’nun
Eyüp’te, Cuma’dan çıkarken söylediği tabirle “korku düştü!” mü?
Bu yiğitler,
kendilerinin hâkim oldukları kanallara, muhalefetten kimseyi, asla
çıkarmıyorlar. Ama kendileri başta TRT olmak üzere her kanaldalar. Ankara ve İstanbul belediye başkanlıklarının
kaybedilme ihtimali karşısında çılgınlaşıyorlar. Muhalif başkan adaylarına
edepsizce saldırıyorlar.
Muhalif başkan
adaylarının açıklarını bulabilmek için 15-20 sene önceki hadiselerden medet
umuyorlar. Adayları köşeye sıkıştıracağız derken acıklı komediye dönüşüyorlar,
zavallılaşıyorlar.
Bunlardan birine
Fox’da rastladım. Kılıçdaroğlu’nu sıkıştırmaya çalışan Yenişafak yazarı Akyüz, “1992’de 20 milyara ihale ettiğiniz iş
için 1996’da 400 milyar ödenmiş, bu nasıl fark?” diye soruyor. Cevabı orada
verildi de, ben de kendi hayatımdan vereyim: 1992’deki memur maaşım 3 milyonken, 1996’da 70 milyona çıkmış. O
yıllar öyle acayip yıllardı. Korkunç enflasyon vardı. Biz 6 sıfırı neden attık?
Yani,
Kılıçdaroğlu’nun bütün yolsuzluğu bu kadarsa, Topbaş hakkında söylenenlerin
binde 1’i bile değil, demektir. Sayın yazar hemen Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye
başlamalıdır.
* * *
ÜSTATLARDAN
Halkı rencide
eden âlemde,
Kendi rencide
olur son demde!
Taşlıcalı Yahya Bey
Önceki
yazılar