‘’Şudur kâinatta en beğendiğim meslek; Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.’’ Mehmet Akif Ersoy
Maksat, iktidarların değişmesi olmamalıdır. Maksat, bizlerin değişmesidir. Bizler değişmedikten sonra iktidarların değişmesi ne anlam ifade eder Allah, vatan ve namus aşkına? Zira iktidarlar yani milletvekili denilen tipler bizlerin aynası değilmidirler? Onlar namussuzsa, namussuzun asılı bizizdir. Onlar kan emici ise, asıl kan emici bizizdir. Zira onları oraya gönderen bizlerden başkası değildir. Biri gider, biri gelir ama ahlaksızlık ve adaletsizlik aynen devam eder. Ki başka ne olmaktadır? Bize dayatılan bu melun oyunu bozalım arkadaşım. ‘’Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir’’ ve ‘’Sizler içinizdekini değiştirmedikçe, Allah sizin durumunuzu değiştirecek değildir’’ demiyor mu Allah (cc)? Bizler değişecez ki, hangi iktidar gelirse gelsin, ahlaksızlık ve adaletsizlik karşısında şereflice duruşumuz olsun ve mevcut iktidara karşı direnebilelim tek yürek olarak. İktidar bizden diye kuyrukçuluk yapmayalım. İktidar beni ezdikten sonra, benim varoluşumu sıkıntıya soktuktan sonra ve benim kök değerlerimi (din, töre, kültür, tarih, vatan, millet, devlet vs.) talan ettikten sonra, iktidar benden olsa kaç yazar, benden olmasa kaç yazar? Zira ahlaksızlık ve adaletsizlik devam ettikten sonra, iktidar değişse kaç yazar, değişmese kaç yazar? Ki iktidarlar değiştiğinde değişen ne vardır? Söyleyin ne vardır? Bizleri iktidar değişimleriyle oyalıyorlar ve gerçek değişimin nerede olması gerektiğini düşünmemizin önüne geçiyorlar arkadaşım. Bizlerde iktidar değişimleriyle oyalanıyoruz, bu yolda birbirimizi yiyoruz ama ahlak ve adalet konusunda duyarsız kalıyoruz. Böylece değişen sadece iktidarlar oluyor ama insanca yaşam yönünde bir değişim olmuyor. Kendimiz için değil, vekil denilen güruhlar için kavga veriyoruz. Kendi mutluluğumuz, huzurumuz, sevincimiz için değil, malum güruhların servetleri, şöhretleri ve namussuz zevkleri için yaşıyoruz sanki. Böylece de gittikçe batıyoruz. Bütün varoluş kaynaklarımız tehdit altında oluyor. Ülkemiz tahrip ediliyor, milli varlığımız tehdit ediliyor, devletimiz çökertiliyor, dinimiz tahrif ediliyor ve fasılalı olarak batıyoruz, bitiyoruz.
İktidarların mentalitesi aynıdır. İktidar, güç ve para demektir. Keşke başka şey olsaydı da, bizde olan şeyi söyleseydik. İktidar, kaynakların tekele alınması ve dar bir çevrede pay edilmesidir. Güçsüzlerin güçlülere peşkeş çekilmesidir. Aslında böyle olmamalıdır ama ne hazin ki böyledir. Böyle değilse, bana ispat edin böyle olmadığını lütfen. Önemli olan adalet isteme kararlılığıdır. Ahlakta diretme iradesidir. Adalet ve ahlak için yapılacak mücadeledir. İstediğimiz iktidar gelse ne olacak ezildikten sonra, ki hangi kesimin istediği gelmedi bugüne kadar? Peki, hani nerede adalet, nerede ahlak? Buradaki derinliği ve inceliği fark edemeyecek kadar sığız maalesef. Birileri din üzerinden korku üretip iktidar oluyor, birileri vatan üzerinden korku üretip iktidar oluyor, birileri de çağdaşlık ve Atatürk üzerinden korku üretip iktidar oluyor ve sömürüyor. Ulan benim kaderim hep ezilmekse, hayvan gibi yaşamaksa ve bu ülke, iktidar sahiplerinin ve yamakları oldukları zengin züppelerinin çiftliği olacaksa, din gitse nolur gitmese nolur? Vatan parçalansa nolur, parçalanmasa nolur? Atatürk’ün adı yok olsa nolur, yok olmasa nolur? Zaten adalet ve ahlak gittikten sonra bunların gitmesi mukadderdir. Ben gitmişim, giden benim neyime o zaman? Ama giden bişey yok. Fakat gidiyor diye korku yaratılan şeylerin ardında alçakça götürmeler var. Maksat götürmelerin gizlenmesidir. Ki zaten ahlak ve adalet yoksa ne dinin, ne vatanın payidarlığı söz konusu bile olamaz. Çünkü vatanın ve dinin varlığının garantisi, adalet ve ahlakın varlığıdır. Adalet ve ahlak yoksa din ve vatan da yoktur. Ama bizleri aldatıyorlar.
Aziz milletimin şerefli evlatları! Bizim kaderimizi, yine bizim azim ve irademiz değiştirecektir. Eğer bizler, hayatlarımızı ahlak ve adaletin tahakkuku için ortaya koymazsak, daima ezileceğiz, daima sömürüleceğiz, daima acı çekeceğiz. Ve bütün kök ve temel değerlerimizi kaybedeceğiz. Hiçbir parti bizleri kurtaramayacak. Bilakis partiler, mevcut istikamette gittikçe, bizler yok olmakla karşı karşıya kalacağız. Her iktidar devrinde, bizlerden çok şeyler eksilmektedir. Çünkü iktidarlar yozlaştırıcıdır. İktidarlar bozucudur. İnsanı rehavete sürükler. Arzuladığımız partilerin iktidarına göre yerimizi tespit edersek, bizler partimiz iktidar oldu diye uyurken, partimiz üzerinde egemen olan karanlık odaklar kaderimizi tayin edecektir. Ve bizler partimiz iktidarda deyip yatarken, ülkemiz, milletimiz, dinimiz ve devletimiz tahrip edilecektir zımnen. Öyleyse uyanık olmak zorundayız. Partimiz diye, cemaatimiz diye, sendikamız diye bildiğimiz yapılar üzerinde egemen olmalıyız. Yanlış yaptıklarında hadlerini bildirecek kudrette olmalıyız. Aslında parti, cemaat ve sendika tasallutundan kurtulmalıyız. Bizim partimiz de, cemaatimiz de, sendikamız da; vatanımız, milletimiz, devletimiz, dinimiz olmalıdır. Zira bu değerler birleştirici iken, partiler, cemaatler ve sendikalar ayrıştırıcıdır.
Benim görevim; Atatürk’ü savunmak değildir. Din havariliği yapmak değildir. Vatanseverlik gösterisinde bulunmak değildir. Kalıpçılık hiçbir şeyi halletmez ve çare değildir. Ki bizim bugüne kadar yaptığımız şeyde, kalıplarda boğulmaktır. Kalıplara takılıp kalmak, insanı aldatır ve sömürülmesini tevlit eder. Ki olan şey bundan başka nedir? Bizler özlere bakmalıyız, yönelmeliyiz. Özleri ıskalayan kesinlikle aldatılmaya mahkûmdur, layıktır. Çünkü özlere odaklanan, kalıpçıların gerçek niyetini deşifre edecektir. Benim görevim, insanı, adaleti, ahlakı savunmaktır. Yani Tevhidi, yani İlay-ı Kelimetullah’ı savunmaktır. İnsansız, adaletsiz ve ahlaksız; insan, millet, devlet, vatan ve din olur mu Allah, vatan ve namus aşkına?
Son tahlilde; bizler değişmediğimiz müddetçe, hiçbir şey değişmeyecektir. Birileri ezmeye devam edecek, bizlerde ezilmeye devam edeceğizdir. Bu meyanda bütün varoluş kaynaklarımızda tahrip olacaktır. Gün gelecek, koca çınar kendiliğinden devrilecektir. O çınarın gövdesi de, dalları da türap olacaktır. Bizleri, partiler, cemaatler, sendikalar değil; Allah’ın (cc) gösterdiği, Önderimizin (sav) yürüdüğü ve ecdadımızın takip etmeye gayret ettiği yolda şerefelice yürüme kararlılığımız kurtaracaktır.
‘’Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.’’ Mehmet Akif Ersoy