BİZİ SEVGİSİNDEN VAR EDEN, Emine Işınsu

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 23.02.2009

BİZİ SEVGİSİNDEN VAR EDEN

 

Nicedir dostla beraberim. Bu yüzden huzurluyum ve herhalde mutluyum. Hayat beni korkutmuyor artık. Onun zalim olduğunu da düşünmüyorum; o şu yorgun ellerimle kavradığım, gördüğüm yedi renk ve işitmediğim yedi sesle nameli bir tecrübe artık.

 

Ellerim yorgun mu dedim? Oysa yorgun.. du. Şimdi kavradığı ile daha canlı ve alabildiğine saf, hem çok dürüst. İri iri gözleri var.bütün saflık bu gözlerde, tecrübeyi, tecrübeleri derin derin izliyor.


İzlemek bir anlamda katılmamaktır olaya. Halbuki ben katılıyorum. Eğer söylediği gibi, benden içeri ben’i olgunlaştırmaksa maksat… izliyorum. Ve yaşıyorum, karşımdakilerin hayrına. Duam şöyle: “Bizi sevgisinden var eden, her şeye ve her işe hayırlı adını anarak başlarım. İşimi adın gibi hayırlı kıl.”


O’nu bizi sevgisinden var eden olarak düşünmeyi Dost’tan öğrendim. Sonra Yaşar Nuri, “Alak” Suresi’nden bahsetti.: “İnsanı embriyodan / ilişip yapışan sudan / sevgi ve ilgiden yarattı.”


İlişip yapışan sudan süzülüp, sevgi ile kanatlanıp uçtum gayri, onurum iade edilmişti. Âlemlerin Rabbi’nin âlemlerinde dolaştım. Gördüm ki, cümleyi cümlemizi birbiri ile tutan, koruyan, esirgeyen, ileri götüren O’nun sevgisidir. Benim sevgimdir, senin sevgindir.


“Birbirinizin birbirinize sevgisi sevgisi, işte O’nun nurudur.”

“Alak” ilk inen Sure’ydi ve “yaratan Rab’in adıyla oku” diye başlıyordu. Âlemleri okumaya çalıştım. “Sevgi”den gayri bir şey heceleyemedim. O zaman anladım, gözlerime can veren yalnız sevgiydi.


Dost’um dedi ki: “Sevgi ile bakmasını bilen, gerçek ibadeti bulandır. Çünkü o, her baktığı yerde yalnız O’nu görür.”

Secdeye varıp şükrettim. Çünkü, “Sevenlerin sedası yalnız şükür ve sevinçtir” diye söylemişti.


 Böylece attığım her adımda, onu işiterek ve ilkiklerimde duyarak Dost’a veriyorum kendimi. Kendimi, evvel Allah, ona ısmarlıyorum. Benden içeri ben’i çekip çıkarıyor.  Yarı hayran, yarı budala, bir hayli şaşkın ve sabırla bekliyorum. Dost diyor ki: “O, kimseye taşıyamayacağı yükü vermez. Bitirmek, inanmak, sığınmak, güvenmek, saklamak sabırla beklemekle olur.”


Yepyeni bir gayret geliyor ellerime, kanıma canıma… Ağaçların özsuları yukarı doğru yürüyor: Bitirmem lâzım! Yol uzanıyor önümde nurdan. Bu yolun sonu uzun… uzun. Bu yol O’na uzanıyor, biliyorum. Ve yağmuru, yalnız rahmet. Yüzümü bedenimi rahmete sunuyorum. Yağmur benden içeri ben’e işliyor… İnce, nakış nakış.


Dost’um tut ellerimden. İtaat edeceğim, vesvese verene ardımı dönüp, sabredeceğim.

Bir ak muhabbet kuşu Dost: “sabrı bilir misin acaba?” diyor… “sabır tembellik değil, yıkıcılığa yılmadan mağlup olmamaktır aslında.”


Hiç unutmuyorum bu sözü, artık yorgun olmayan ellerimdeki tecrübeye, tecrübelere bakıp, azimle yeni tecrübelere açılıyorum, yılmadan. Aklım büyüyor, benden içeri ben’de derin izler bırakıyor. Ruhum böylece tozlardan silkinip, ışıldıyor.


Hayatın zalim olduğunu düşünmüyorum artık… Bir “mektep”in zalimi, şefkatlisi mi olurmuş? Sen nasıl görürsen, öyle.

Zulüm ve şefkat yalnız bende, yalnız onda, yalnız sende.

Zulmetmeyen ancak O’dur.


Arşiv
Tarih: 23.02.2009 Okunma: 900

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?