‘’Herkese çalıştığı vardır’’ der Rabbimiz (cc). Evet, Allah kimseye ayrıcalık tanımamıştır. Bu yüzden de nimetlerini herkese sunmuştur. Kâfir, müşrik, mümin fark etmez. Bolluk Allah’ın lütfuysa, o bolluktan payını almak, insanın emek ve çabasının sonucu olacaktır. Hareketsiz yaşam olmaz. Kişi de hareketin öznesidir. Öyleyse insan hareket etmek zorundadır, hareketsizlik ölülere ait bir durumdur. Bu, yaşamın her yönünde böyledir. Hareket edeceksin, çalışacaksın, ter ve yaş akıtacaksın, gerektiğinde kan akıtmaktan da imtina etmeyeceksin. Zira başarı kendiliğinden gelmez, rızık durduk yerde kazanılmaz. Bedelini ödemeden ödül alan var mıdır? Kan akıtmadan zafere ulaşan ve özgürlüğüne kavuşan var mıdır? Ter akıtmadan rızkını kazanan var mıdır? Teknoloji nasıl madenlerimizde gizliyse, besinlerde deniz ve toprakta gizlidir. Doğanın adeta iki nimet çeşmesi olan deniz ve toprak, ödenen bedel (emek, ter, yaş) karşılığında ürününü sunar insanoğluna. Allah nimetleri lutfetmiştir, insanın yapması gereken sadece çalışmaktır.
Tıpkı bunun gibi, siyaset sahnesinde ki mücadelede çalışmayla, emek vermeyle zafere ulaşacaktır. Başkaları gece gündüz demez, yatmaz uyumaz çalışır da sen bakınırsan, geri kalmaya ve köle olmaya mahkûm olursun arkadaşım. Âlem koşarken, yol üzerinde yatılmaz gözüm. Başkaları, taktikler üretmekle, stratejiler belirlemekle, bilim adamları yetiştirmekle uğraşırken, sen kasanla, masanla ve malayani ile iştigal edersen çakılır kalırsın ve it gibi sürünürsün. Kitabın ‘’OKU’’ derken sen nutuk çekmekle meşgul olursan, nereye gideceğini, ne yapacağını elbette bilemezsin. Zira başkalarında olan sende de vardır. Madenler sadece başkalarında değildir. Akıl sadece başkalarına verilmiş bir nimet değildir. Sen haksızlık yapmayabilirsin, sen kurnazlığa, namussuzluğa tevessül etmeyebilirsin ama haksızlık yapanlara, kurnazlık yapanlara ve namussuzca hareket edenlere karşı da uyanık olmalısın. Bu da bir nevi çalışmakla, emek vermekle olur. Düşmanın tuzaklarını bozmak, planlarını boşa çıkarmak ta çalışmanın alametidir. Allah bu emeğin karşılığını da verecektir. Yani başkalarının kazanmalarını, güçlü olmalarını, şerefsizliklerine, alçaklıklarına bağlayamazsın. Onların görevi şerefsizlikse, senin görevin de şereflice durup şerefsizlikleri boşa çıkarmaktır. O şerefsizlere özenmek değil, onlara benzemek hiç değil. Geçelim!
Dünün yapısını, yani bugün çökmekte olan yapısını kuran İngilizler, çökmekte olan yapının bütün gizli şifrelerini biliyorlardı. Bu yüzden dört koldan çökertmeye çalışıyor ve çok kolay şekilde de çökertiyor. Zira mevcut yapının miadı doldu ve yeni bir yapı inşa ediyor. Ve kurmakta olduğu yapının da bütün şifrelerini eline geçirecek ki, muhtemelen geçiriyordur. Ta ki, kolay yıkabilsin, bugün dün kurduğunu yıktığı gibi. Yaptırtmayın, siz mal mısınız? Adam gibi hareket edin, adam gibi iş yapın ve melun tuzağa düşmeyin. Birileri zamanında düşmüş, siz düşmeyin. Gelecek düzen için namussuzca çalışıyor İngiliz gâvuru. Bizler bakınıyoruz. Bizler kasamızın, masamızın, asamızın derdindeyiz. Onlarda bizi varlık sahnesinden silmenin derdinde. Onlar, hayatın bütün yönlerinde, adeta arı gibi çalışıyorlar namussuzlar. Gençliğimiz adeta kuşatılmış durumdadır. Ruhsuz ve beyinsiz bir gençlik türüyor. Ahlaktan nasipsiz, sevgiden habersiz, merhametten behresiz, çalışmaktan korkan, bencil mi bencil bir gençlik türüyor. Tarihine yabancılaştırılan, ecdadına düşman kılınan, kültüründen uzaklaşan bir gençlik pıtrak gibi çoğalıyor. Siz de adam olun, dipdiri bir gençlik yetiştirin, gençliğimizin üzerinde ki melun tuzakları bozun. Eğitimi adam edin. Bütün kurumlarınızı otokontrole tabi tutun. Bu ülke sizinse, üzerinde egemen olacak kanunları da siz yapmalısınız. Ne duruyorsunuz o zaman? Yapsanız ya, korkup bakınacağınıza. Siz mal gibi bakınırsanız, eğitimi paçavraya döndürürseniz, her yerden pislik akmasını engellemezseniz, kitaplarınızdan dini ve milli tarihinizi siler atarsanız ve yerini saçma sapan şeylerle doldurursanız, gençliğe rol model diye beyinsiz züppeleri sunarsanız, gençliğiniz üzerine titremezseniz, sürekli makam, şöhret, mal ve kadın derdinde olursanız gençliğiniz de başkalarının gösterdiği yolda gitmeye başlar. Ondan sonra da şerefsizce ve sahtekârca nutuk çekersiniz. Adiler, sefiller, mikroplar. Sonra da gâvurun karşısında komplekse kapılırsınız iğrenççe. Gâvuru över durursunuz utanmadan. Ne de haysiyetten beri sefillersiniz. İzzetsizce yaşamak kanınıza işlemiş sizin. Hangimiz farklıyız? Bu sözlerim bu milletin tümü içindir, bahusus yönetici mevkiinde olanlar için yani bütün ehl-i politika için, bütün aydın denilen sefiller için.
Toplumun üzerinde müthiş bir tazyikat var. Aile ocakları hedef alınıyor, ana kucakları hedef alınıyor. Askerlik hedef alınıyor. Namus, erdem, vatan hedef alınıyor. Paylaşım hedef alınıyor. Kadim bir kavgadır bu. Ama daha kavgadan bihaber bir gençlik var karşımızda. Dünkü düzenin, bugün yıkılmakta olan düzenin, yeminli maşalarının bugün aynı düzene karşı havlaması boşuna değildir. Plan icabıdır. Taktiksel bir durumdur. Zira bir şeyi hararetle ve istikrarlı bir şekilde savunan birisinden başkası, o savunulan şeye zarar veremez. Şiddetle savunacak ki, şiddetle vurduğu zaman sarssın, mahvetsin. Zira millet, bu adam dün savunduğu şeye boşuna vurmaz, bunun bir hikmeti olsa gerek desin ve birlikte vursun aynı şeye. Bugün kurulmakta olan yeni yapının da havarileri vardır ve olacaktır. Şiddetlice savunacaklardır, yarın şiddetlice vurmaları ve etkili olabilmeleri için. Böyle zamane köpeklerine dikkat edilmelidir. Gerçi kitaptan bihaber olursak, kitabi bakış açımız olmazsa ebediyen yanılmaya, yanmaya mahkûmuz. Her şey planlıdır. Plansız olan bir şey varsa, o da biziz. İdeoloji manyağı olmuşuz. Sloganlarla yatıp kalkıyoruz. Fikirden yana yoksuluz. Ruhumuz harap olmuş. İnsanoğlunun ve insankızının, mutlak özgürlüğü, Kur’an’ın hediyesi olacaktır ancak. Gayrısı laf-ı güzaftır. Ama o eşsiz rehberi dinleyen kim? Şikâyet eden çok ama!
Son tahlilde; bütün mücadele, bütün milletleri Yahudi Krallığına sokma mücadelesidir. Kâfirlerin, müşriklerin bütün çalışmaları bu gayeye matuftur. Dinsizlik, tarihsizlik, kitapsızlık, kültürsüzlük ve yerli olana düşmanlık gibi olgular, hülasa; bunları savunan ideolojiler bu yolun arabasıdır. İnsanları içine doldurup bu krallığın huzuruna götürecek arabadır. Bütün Batı âleminin yegâne gayesi budur. Bütün planların enin de sonunda varacağı durak burasıdır. Gayrısı kesinlikle yalandır. Aldanmamak gerekir. Şeytana aldanan, şeytanın oyuncağı olur. Kendimize dönmeliyiz, özümüze dönmeliyiz, sözümüze kulak vermeliyiz, vatanımıza, milletimize, dinimize, devletimize, tarihimize, ecdadımıza, kültürümüze ve gençliğimize sahip çıkmalıyız. Sonrada namussuzca başkalarını suçlamamalıyız.
NOT:
İhanet affedilmez. Vatan için, tam manasıyla gerektiği zaman, ölmekte öldürmekte şereftir. Vatan havuzdur, yüce değerlerle anlam bulan ve yüce değerleri yaşanılır kılan. Gayrısı laf-ı güzaftır.