Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Üçlerin, Yedilerin,
Kırkların gönülleri:
“Açalım Tanrımızın katına
el.” dediler.
O sırada dünyadan bir haber
geldi anî:
“Esmekte yer yüzünde bir
çetin yel.” dediler.
Aynı haber Uçmakta(*)
değince gönüllere;
“Saz ve söz erlerinden, öldü
Veysel…” dediler.
Kimi sevinçten, kimi tasadan
yandı: “Eyvah,
Üç bin yıllık kopuzdan koptu
bir tel…” dediler.
Rahmet mi, kıyamet mi… Bu
haber neyin nesi?
Derken
kapı açıldı; Veysel’e : “Gel” dediler.
Dokuz Huri seğirtti Kevser
Havzı üstüne,
Dokuz tas aynı anda doldu ve
: “Al” dediler.
Veysel dokuz doluyu içti
dokuz yudumda;
Huriler : “Gitme artık,
burada kal.” dediler.
Ve sundular mübarek Tuğba’nın
dallarından
Yapılmış bir kopuzu; “Söyle
ve çal…” dediler.
Veysel öptü kopuzu üç kez
baş perdesinden…
“Bize Yunus dilinden velvele
sal…” dediler.
Âşık Veysel gezindi tellerde
ağır ağır;
“Türk’ün diline şerbet,
ağzına bal…” dediler.
“Neyleyim şol cenneti,
bendeki aşk olmasa…”
Ervâh hep bir ağızdan : “Berhüdâr
ol…” dediler.
* * *
Genel Haberler olarak, Büyük Âşığı biz de rahmet ve
hürmetle anıyor, muhteşem eserlerinden bir demet sunuyoruz.
AĞLAYI AĞLAYI VARDIM PINARA
Ağlayı ağlayı vardım pınara,
Kirli yağlığımı yuvermediler.
Herkes destisini doldurdu çıktı,
Bana da bi damla su vermediler.
Elimde bir kadeh, vardım kurnaya
Hücum eylediler bana vurmaya.
Elimdeki kadehimi kırmaya
Tuttular bir kaçı, koyvermediler.
Al bu kadehini kaldır dediler,
Gözünün yaşıyle doldur dediler,
Bir fincan su verdik bıldır dediler,
Sanki ya verdiler, ya vermediler.
Çalıştım, kadehim dolduramadım,
Kimseye halimi bildiremedim,
Gönlümün arzusun aldıramadım,
Dileğim hâkime deyvermediler.
Veysel bu sitemler canımı yaktı,
Güzellerde eda yoktur, naz kalktı.
Herkes üç beşini aldı bıraktı,
Beni de bir kere evermediler...
BİR SOFTAYA
Ey hocam karışma Hikmetullaha
O derya derindir giren boğulur
Allah birdir, inanmışız Allah'a
İki diyen o dergâhtan kovulur.
Aslım Türk'tür, Elhamdüllah Müslüman
Şükür Amentüye etmişiz iman
Kalbime yaraşmaz şirk ile guman
Kalbimiz nur ile dolu sayılır.
Karışma hikmete, halini konuş
Müşkülat var ise üstad bul, danış
Bu sırrın aslına eren olmamış
Bir ermiş var ise veli sayılır.
Sen mi attın dünyanın temel taşını,
Ne bilirsin yaradanın işini?
Görsene dünyanın yürüyüşünü
Burdan söylen, Vaşington'da duyulur.
Yürü ileriye, bakma geriye
Nasıl işler, bakmaz mısın arıya?
Nar-d-Allah'ın Nur-d-Allah'ın nurriye
Cehennem yobazın yolu sayılır.
Cahil ile sohbet etmek zor olur,
Kulağı sağırdır, gözü kör olur.
Her sözünde kavga, niza var olur
Cahiller dikenli çalı sayılır.
Yetişmeyecek yere elin uzatma,
Ben bilirim diye halkı aldatma,
Manasız, mantıksız kem laf sarfetme,
Boş sözler kavganın dili sayılır.
Baykuş gibi durup durma yuvada,
İnsanlar kuş olmuş, gezer havada.
Giriş Veysel kollarını sıva da
Çalışan Allah'ın kulu sayılır...
BU ALEMİ GÖREN SENSİN
Bu alemi gören sensin,
Yok gözünde perde senin.
Haksıza yol veren sensin,
Yok mu suçun burda senin?
Kainatı sen yarattın,
Herşeyi yoktan var ettin,
Beni çıplak dışar'attın,
Cömertliğin nerde senin?
Evli misin, ergen misin?
Eşin yoktur, bir sen misin?
Çarkı sema nur sen misin?
Bu balkıyan nur da senin.
Kilisede despot keşiş,
İs' Allah'ın oğlu* demiş,
Meryem Ana neyin imiş,
Bu işin var bir de senin.
Kimden korktun da gizlendin?
Çok aradın, çok izlendin.
Göster yüzün çok nazlandın
Yüzün mahrem ferde senin.
Binbir ismin, bir cismin var,
Oğlun, kızın, ne hısmın var,
Her bir irenkte resmin var,
Nerde baksam orda senin.
Türlü türlü dillerin var,
Ne acaip hallerin var,
Ne karanlık yolların var,
Sırat köprün nerde senin?
Ademi sürdün bakmadın,
Cennette de bırakmadın.
Şeytanı niçin yakmadın,
Cehennemin var da senin?
Veysel neden aklın ermez,
Uzun kısa dilin durmaz,
Eller tutmaz, gözler görmez,
Bu acaip sır da senin...
Aşık Veysel Şatıroğlu
CÜMLE AĞAÇ UYKUSUNDAN
UYANDI
Cümle ağaç uykusundan uyandı,
Giyinmiş donunu yeşil atlastan.
İrenk irenk çiçeklere boyandı,
Gidermiş kederi, kurtulmuş yastan.
Bahar gelir, dağlar, bağlar süslenir,
Yel değmezse coşar dallar uslanır.
Bir hazin ses şafaklara seslenir,
Neler duymaz bad-ı saba o sesten.
Eser seher yeli her sabah sabah,
Dalgalanır sular, titreşir yaprak.
Saçar kokusunu menekşe, zambak,
Hakiki bir duygu vefalı dosttan.
Gezme yârim keklik gibi kayada,
Sakın tellerini yoldurma yâda.
Veysel'in âşkına al da bir bâde,
Doldur ver içeyim içtiğin tastan...
DOSTLAR BENİ
HATIRLASIN
Ben giderim, adım kalır
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur, bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın.
Can kafeste durmaz, uçar
Dünya bir han, konan göçer
Ay dolanır, yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın.
Can cesetten ayrılacak,
Tütmez baca, yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın.
Ne gelsemdi, ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın.
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş, kim gülecek?
Murat yalan, ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın.
Gün ilkindi akşam olur,
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider, adı kalır
Dostlar beni hatırlasın...
Arşiv