GENÇLİK ÜZERİNE

Özgür DENİZ - 19.05.2008

 

Gençlik, gelecektir, umuttur, sevgidir, barıştır, coşkudur, heyecandır, aşktır. Çok değerli bir cevher, kıymetli bir hazinedir. Bir toplumda, gençlik, diriliği, kuvveti ve hareketi temsil eder. Ham petrol mesabesindedir. İşlenmeye ve faydalı hale getirilmeye müsait bir potansiyel. Nasıl, petrol dünya savaşlarının muharrikiyse, gençlikte kitlelerin değişimini ve dönüşümünü hedefleyen ideolojik savaşların muharrikidir. Gençliği kazanan bir örgüt, mutlaka hâkimiyeti ve gücüde kazanır. Bu gerçek çok iyi idrak edilmeli ve bu dinamik kitle asla başıboş bırakılmamalıdır. Bir genç bir toplum demektir. Toplumu hem yüceltme hem de alçaltma kabiliyetine haizdir. Binaenaleyh, bir genç bir damla petrolden daha fazla öneme sahiptir. Gençlik İslam ahlakı ile terbiye edilmelidir. Ahlaktan nasibi olmayan gençlik toplum adına felakettin habercisidir. Ahlaksız bir gençlikten ancak anarşi ve terör türer. Değerleri korumasını, yaşamasını ve taşımasını bekleyemezsiniz ahlaksız bir gençlik kitlesinden. Zira kâinat insan içindir ve insan olmadan hiçbir şey yerli yerine oturmaz. İşlevsellik kazanamaz. Bundan dolayı, gençlik cevheri çok iyi mütalaa edilmeli, işlenmeli ve istimal edilmelidir. Eğer, nasıl, ne şekilde, niçin ve ne zaman istimal edileceği idrak edilemezse puslanır, dinamizmini ve işlevselliğini yitirerek zaman içerisinde ölür gider. Hz. Ali’nin (ranh) şu sözü gençliğin değerini idrak edebilmemiz için faydalıdır umarım. ‘’İki şeyin önemini elden gitmeden anlamak, takdir etmek zordur. Biri gençlik, ötekisi sağlık.’’ Gençlik dönemi, insanın, fiziki ve zihinsel aktivitesinin maksimum düzeyde olduğu bir noktadır. Bu fizyolojik kuvvet aynı zamanda beyine, düşünceye ve eyleme yansır. Gençler, genellikle sorumsuz, büyük sözü dinlemeyen, burnunun doğrultusunda giden, bilinç ve şuurdan nakıs olarak bilinirler. Hayatı tozpembe görürler. Onlar için hayat, tasasız, kaygusuz, çaba gerektirmeyen bir uğraş gibidir. Sanki hiç bitmeyecek bir umut yolu, heyecanlı ve coşkulu bir serüven veyahut hoş eğlenceli bir film gibidir.

 

Ayrıca, gençlik çağı, bunalımlar, öfkeler, çatışmalar ve kaygıların yoğun olduğu, yanılgıların, egoizmin, hedonizmin, başkaldırının sık görüldüğü, bocalama, tenakuz ve kararsızlık gibi davranışların yoğun yaşandığı bir dönemdir de. Hülasa, gençlik demleri, müspet-menfi tüm duyguların kesif halde bir arada bulunduğu, reaksiyoner tavırların maksimum düzeyde olduğu, rüştünü ispat etmenin, hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği, sıkı arkadaşlıkların neticesinde muhkem ve baki dostlukların kurulduğu, tatlı ve duygu yoğunluklu aşkların yaşandığı, şahsiyetini ve kimliğini bulma çabalarının ivme kazandığı bir dönemdir. Haddizatında, bizim hâlihazırdaki gençliğimizde büyük sarsıntıların, derin savrulmaların, irrasyonel mücadelelerin yaşandığı bir dönemin neslinin meyvesidir. Bilinçsiz, şuursuz, hayalci, kararsız, toplumsal ahlaktan yoksun, acılarla yoğrulmuş, eyyamcı, hedonist ve biçare bir gençliktir. Bu gençlik kitlesine, kendi has kimliğinin ve öz değerlerinin diriltici ruhu zerk edilmelidir. Fakat depolitizasyon yöntemleriyle hadım edilen, güdük bırakılan, kimliksiz ve kişiliksizleştirilen bu gençlik yeni bir dünyaya gözlerini açmaktadır.

 

Gittikçe evrenselleşen ve küçük bir ‘evren kent’e dönüşen bir dünyaya. Buna rağmen, pragmatik, makyavelist ve bedbin yapısını terk edip kolektivizmi realize edememektedir. Gençliğimiz, bugün, muhtelif mihraklar tarafından tazyikat altına alınarak etkisizleştirilmek istenmektedir. Bu, netameli oyunların yönlendiricisi olan meşum mihraklar, kirli ve pespaye emellerine vasıl olabilmek için gençliğimize hunharca saldırmakta, taze ve duru dimağlarına zehirli bir mikrop gibi işlemektedir. Bütün bu olup bitenler muvacehesinde, ne yazık ki, dalalete sapmış, sefahate dalmış, hedonizmin esiri olmuş gençliğimiz, her şeyden bihaber olarak şuursuzca ve bilinçsizce yaşamaktadır. Devasa ve derin bir bunalımın içerisindedir. Ölümcül tuzaklarla karşı karşıyadır. Hikmet ve marifet yüklü bir hayattan yoksundur. Bir kültürel şizofreni geçirmektedir. Kişilik çözülmesi içerisindedir. Farkında olmadan tuğyan içinde yüzmektedir. Sefahat ve sefalet denizinde boğulmak üzeredir. Hem içten hem dıştan ağır tazyikatlar karşısında naçar kalmıştır. Bu da, aile-okul-din-medya dörtgeninde ki iletişim ve ilişki kopukluğundan ve tutarsızlığından hâsıl olmaktadır.

 

            Şu sözleri lütfen ehemmiyet vererek pür dikkat bir şekilde tahlil ve idrak ederek okur musunuz? ‘’Televizyon, toplumsallaşmada ve değerlerin aktarılmasında, aile, okul ve kilisenin yerine geçmiştir. En çok ilgi çeken konular insanın en soylu yerine, en aşağılık şehevi arzularıyla marazi korkularına ve endişelerine yönelik konular olduğu için, kötü programcılık iyi programcılığı ekarte eder. Böylece, televizyon, çürümüş, ahlak dışı ve yıkıcı değerleri temsil eden bir araç olmuştur. Uygarlık tarihi boyunca bütün toplumlar ve bütün dinler tarafından, yıkıcı ve bölücü olarak kabul edilen değerler, tamahkârlık, sefahat, şiddet, sınırsız ölçüde hedonizm, ahlaki sınırların bulunmaması, göz alıcı bir şekilde çocuklarımızın önüne konan yiyecekler olmuştur. Nefsine meftun, hedonizmin müptelası, tüketime yönelik bir toplum, dünyaya ahlaki bir motif sunamaz. Amerika da, Batı Avrupa’da ki liberal toplumlarda ise ahlak bilincini geliştirmekle başlamalıdır. Ahlaki motiflerin çekiciliğinin ve yararlarının daha fazla bilincine varılmalı, nefse düşkünlük yerine, bunu tahdit eden toplumsal özellik benimsenmelidir. Eğer, bunu başaramazsak, neyin yanlış, neyin doğru olduğunu tanımlayan işlevsel kıstaslara sahip olamaz, böylece de kendi kendimizi mahva sürükleriz.’’ Brezinski-Medeniyetler Çatışması-130,132.

 

Kıymetli dostlarım, elimizden geldiğince gençlik üzerinde âcizane fikirlerimizi serdettik. Şimdi söylenenler ekseninde son tahlillerimizi yaparak noktayı koyalım inşaallah. Lütfen gençlerimizi diriltelim onlara sahip çıkalım. Unutmayalım ki, aydınlık yarınlara ve özgür ufuklara bizleri ‘’gençlik köprüsü’’ ulaştıracak, kavuşturacaktı. Binaenaleyh, bu köprünün malzemesi muhkem olsun ki, köprüde muhkem olsun. Zira, bütün bir toplumun özgürlüğe açılan kapısıdır bu köprü. Umuttur, yarındır, aydınlıktır, barıştır, muhabbettir, güçtür, sevgidir bu köprü. Bir gün, bu köprünün, biz üzerindeyken ansızın çökmemesi için harcını sağlamlaştıralım. Biraz önceki sözün sahibi kişi Brezinski, dikkat ediniz dünya tarihinin seyrini etkileyen, olaylara yön veren, fikirleriyle dünya politikasını etkileyen, Amerikalı bir Yahudi düşünür ve politikacıdır. Ahlaksızlığın, yozluğun, sefahatin, sefaletin, bencilliğin, sevgisizliğin, pragmatizmin, makyavelizmin, pozitivizmin darbesini en sert şekilde yiyen bir medeniyetin ve toplumun çocuğudur. Bugün, iç ve dış mihraklar, gençlerimizi, ‘’kandır kendine çek, korkut kaçırma’’ taktiğini ve politikasını tatbik ederek tesir altına almak istemektedirler. Böylece, gençlik denen muazzam güç potansiyelini, su-i istimal ederek iğrenç tefrikaya sürüklemek ve kaotik durum oluşturmak istiyorlar. Kara-kızıl-yeşil emperyalizmin kıskacındaki son kaleyi içten çökertmek istiyorlar. Bilelim ki, tefrikaya, sevgisizliğe, itilenlerin sonu hüsrandır, acıdır, gözyaşıdır. Teennili ve müteyakkız olunuz. Yüce ALLAH yüce ve kerim kitapta buyurmuyor mu? ‘’Birbirinize girmeyin, maneviyatınız sarsılır, kuvvetiniz yok olur ve devletiniz elden gider.’’ Enfal–46

 

Yüreğimdeki derin acıyla haykırıyorum: Ey Genç Kardeşlerim! Gerçeklere bigane kalmayınız. Kişilik ve kimlik sahibi olunuz. İlim, irfan ve hikmetten behreniz olsun. Ölümcül tuzaklarla karşı karşıyasın gayet müteyakkız ol. Diren ve sağlam dur. Milli ve manevi ahlakı bünyende mezcet. Ziya Paşa diyor ki: ‘’ Milli Ahlakını oluşturamayan toplumlar uzun süre yaşayamazlar.’’ Yine yabancı bir bilgin diyor ki: ‘’ dehalarını kitaplarla beslemeyen toplumlar yok olmaya mahkûmdur.’’ Çok oku. Ama sağlam kaynakları. Önce kendi kitabını hatmet, içselleştir ve eyleme dönüştür. Ne ön yargılı ol, ne de düşünmeden, sorgulamadan itaat et. Kör itaatli ve kesin inançlı olma. Dostunu düşmanını çok iyi tanı. Kuşatıcı ve kucaklayıcı bir iradeye sahip ol. Başın dik, alnın ak yaşa. Sevgiyle yaşa. Bil ki; cehalet zincirleri ancak okumayla kırılır. Unutma ki; en büyük hasm-ı hakikat cehalettir. Ömür sermayeni, barışı, kardeşliği, güzelliği, saf sevgiyi, gerçek aşkı yaşatma yolunda kullan. Asla kitapsız yaşama. Unutmayın! İstikbaldeki aydınlık, onurlu, özgür, güçlü, aşk dolu, insanlık dolu, huzurlu ve tam bağımsız bir Türkiye sizin eseriniz olacaktır. Genç kardeşlerim; mutluluğunda, umudunda, sevincinde, devletinin ve milletinin bekası da, sosyal adalette, insanlığın ortak vicdanının tahakkukuna bağlıdır. İnsanlığın ortak vicdanı da İSLÂM dır.

 

Sevgili genç kardeşlerim! İmansız hayat, hayat değildir. Ve elinizde ki devasa nimet mutlaka gidecektir. Gençlik ulvi değerler için mücadele etme çağıdır. Hayatın gerçek ve yüce zevki imandadır. Dünya zevklerinizi meşru dairede kalarak yaşamalısınız. Sınırları ihlal etmeden. Haddi aşıp ileri gitmeden. Bu keyfe kâfidir. Ötesi acı ve azap doğurur. Kardeşlerim şu derin hakikati asla nisyana terk etmeyin: dünya ve ahiret saadeti imandadır, peygamberi ahlaktadır. Bugün gençlik devresini kötü ve çirkin yolda kullananların ömrü ya hapishanelerde ya hastanelerde ya da mezarda son bulmaktadır. Sizler kitaplı bir medeniyetin çocuklarısınız. Kitaba yöneliniz. Camileri doldurunuz. Ahlaklı yaşamı seçiniz. Huzur buradadır. Fani ömrü bakileştirmek paralı cehennemde değil parasız cennettedir. Bugün cehenneme götüren yerler hep parayladır: meyhane, umumhane vs. Ama cennete götüren yerler ise parasızdır: cami, mescit, kütüphane vs. lakin ne hazin ki, bedava cennete talipli yok. Paralı cehenneme talipsiz yok. Bu felaketin boyutlarını göstermektedir. Artık bir şeyler yapılmalıdır. Gençlik kaybolmaktadır. Bu ülkeyi yükseltecek, bu milleti yüceltecek, bu değerleri yaşatacak olanlar sizlersiniz gençler. Bu toprağın hazinelerini çalanlara, çalışanların emeğini namussuzca sömürenlere, devletin kasasını, milletin kesesini boşaltanlara karşı dimdik duracak ve Tam Bağımsız Türkiye’yi kuracak olanlar gençlerimizdir. Bu dinamik kitle sımsıkı bir örgütlenme ile öncü güç olacaktır. Analar yarının genci olacak aziz evladınızı İslam Ahlakı ile terbiye ediniz. Gelecek gençliğin temiz ellerinde, aydınlık simalarında ve mümbit beyinlerindedir. Mücadeleci bir gençlik geleceğimiz ve umudumuzdur.  

 

Ey Genç Kardeşim! Mananın kaybolduğu, değerlerin özünü kaybedip yozlaştığı, gerçek sevgilerin ve aşkların filmlerde ve romanlarda unutulduğu, günübirlik ve madde eksenli aşkların, menfaat eksenli sevgilerin hayatı kuşattığı, hakikatin beyinlerde ve yüreklerde hapsolduğu bir devirde senin görevin; ‘’gençlik hazinesi’’ni iyi idrak edip, iyi işlemektir. Mukaddes idealler yolunda harcamaktır bu muazzez hazineyi. Manayı yakalayıp, anlamlı bir hayat sürmek ve yeryüzünde mütevazı cennetini kurmaktır. Bahşedilen ömür sermayeni, fani, havai ve malayani ile iştigal ederek tüketme. Baki olanlara hasret bakileştir, aldanma fani alemin zevklerine, eğlencelerine, muvakkat güzelliklerine. Sev insanları hiçbir ödül ummadan. Saygı duy insanlığa. Aykırı bir direnişte olsa seninkisi başar bu yaşamı. Mertlerin yokluğunda, namertlerin çokluğunda varolmanın ve yaşamanın en dayanılmaz sancısını çekeceksin belki, ama berrak sevgiye, doyumsuz lezzete ve harika bir saadete erişeceksin. Birlikte çoğalmak adına paylaş insanlarla sevgini. Bölüş ekmeğini ve doğan günü. Öğren ve becer kolektif yaşamayı. Kolektif yaşamak paylaşmak demek, paylaşmak demek çoğalmak demek, çoğalmak demek umut demek, umut demek direnç demek, direnç demek varolmak demek, varolmaksa hayat demek. Belki hüzün şölenleri düşer bahtına, ama bir gün gelir mutluluk valsine de eşlik edersin. Vahşi ve iğrenç kapitalizmin, insanı darmadağın eden vahşetinde, pazarcı kişiliklerin yoz duygularının, mürai tavırlarının, sahte tebessümlerinin, aldatıcı sevgilerinin, çıkarcı ilişkilerinin, faydacı dostluklarının kurbanı olma. Diren ve sağlam dur. Kazanacaksın!

 

Bu mukaddes coğrafyaların, aziz vatanın, necip milletin aydınlık yüzlü gençliğini, asımın neslini, sevgiyle ve muhabbetle yürekten selamlıyorum. Yaşasın özgürlük. Kahrolsun kara-kızıl-yeşil emperyalizm. Tam bağımsız Türkiye aşkımız sevdamız.

 

 

 

Umudum tam: şafak sökerken gülen çocuk yüzleri aydınlatacak dünyayı…   

Tarih: 19.05.2008 Okunma: 779

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

ayşe

10.02.2008 - 12:19

bence sabancı suikastının sorumlularının salık verilmesi doğrudur ve terör örgütü sayılmaması.Sabancının cebindeki haram parayı düşünün bir...

ayşe

10.02.2008 - 12:19

bence sabancı suikastının sorumlularının salık verilmesi doğrudur ve terör örgütü sayılmaması.Sabancının cebindeki haram parayı düşünün bir...