BİR DEVİN UYANIŞI...11...LİBERALİZM...OBAMA...MÜSLÜMANLAR...
Sevgili dostlarım, yazımızın son bölümünde uyuyan devin uyanması için son sözleri söyleyip, son hamleyi yapacağız. İnanıyorum ki; dev kendine gelecek ve küllenmeyen közlerinden imparatorluk alevleri parlayacaktır. Ey aydınlık yüzlü ve asil ruhlu milletim! Milli birlik ve beraberliğin tesisi sağlanmalı, bunu dinamitlemeye çalışan karanlık yüzlü, fosilleşmiş beyinlere gereken cevap hakkıyla verilmelidir ki; bir daha böyle kirli oyunlara ve alengirli tezgâhlara tevessül edemesinler.
Aziz ve sıdık kardeşlerim! Bazı değerleri maske yaparak, birlik ve beraberliğimizi bozanlara, rozetçilik dalkavukluğu yapanlara aldanmayın. Tek can ve tek fikir dairesinde, müsavat, uhuvvet, muhabbet, muavenet ve barış içerisinde yaşayalım.
Dostlarım! Dünya üzerinde, milletimize uygulanan, ‘’ruhbilimsel savaş’’ın dilini çok iyi bilmeli ve gerektiğinde kullanmalıyız. Asla aşağılık kompleksine kapılmamalı, kınayanların kınamalarına kesinlikle aldırmamalıyız. Zira Müslüman’ız ve üstünüz. Burada, bütün kardeşlerimden istirhamımdır: lütfen hiçbir zaman çukurların, hainlerin, komprador pisliklerin, namussuz rantiyecinin, halk düşmanı kanı bozukların karşısında komplekse kapılmayın ve asla mehabetinizi bozmayın. Mübalağa ve şovenizm yapmıyorum, ama inanınki; tarihin en şerefli ve asil milleti olduğumuz bir hakikattir. Fakat maateessüf, son zamanlarda bizi biz yapan bütün değerlerden tecerrüt etmeye başlamış ve kadim heybetimizi kaybetmişiz. Güzel insan, asil şairimiz M. Akif Ersoy ne güzel ifade etmiş:
Bir zamanlar millet, hem de ne milletmişiz.
Gelmişiz dünyaya medeniyet nedir? Öğretmişiz.
Yetenekli kadrolardan, menfaatsiz bireylerden ve ilim ehlinden müteşekkil bir teşkilat kurulmalı ve buna merbut adil bir yönetim tesis edilmelidir. ‘’Ben’’ yerine ‘’biz’’ bilinciyle hareket eden, kollektif hafızayı eksen alan, sevgiyle ve muhabbetle yoğrulmuş bir toplumsal yapı ihdas edilmelidir. Maddi ve manevi dinamiklerle hareket eden, hür ve reel bir basın-yayınla kuvay-ı milliye ruhu diriltilmeli, her an canlı tutulmalı ve kurtuluş yolunda ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Toplumumuz üzerinde tezgâhlanmaya çalışılan oyunları çok iyi ihsas etmeli ve tedbirimizi almalıyız ki; kaotik durumlara ve işin şirazesinden çıkıp bütün bir toplumda huzursuzluğa yol açmasına fırsat vermeyelim. Bu toplumsal barışın, birlik ve beraberliğin teminatıdır ve her yönetimin en temel görevidir. Yabancı topraklardan esen sert ve dehşetli rüzgârlar muvacehesinde, zorlanmadan mukavemet edebilmesi için, sağlam ve sağlıklı bir gençlik yetiştirmeliyiz ve onları maddi ve manevi değerlerle teçhiz etmeli, çok iyi korumalı ve yetiştirmeliyiz. Fasılalı olarak işleme konulan tuzaklara düşmemeli ve kirli oyunlara gelmemeliyiz. Bizi yönetmeye talip olanları derin bir inceleme nihayetinde intihap etmeliyiz ki kaderimizi yönlendirme gibi çok netameli bir sorumlulukları vardır. Bu yönde yanlış bir karar varlığımızı tehdit altına alabilir. Dikkat dikkat dikkat!
Büyük dev uyansın artık! Ama bilinmeli ki, öze dönmeden ve öze dönüşü sağlayacak yüze söz idrak edilmeden dev asla uyanmaz ve uyanmayacak. Öyleyse haydiniz söz’e mütenasip bir öz yaratmaya ve özle uyumlu bir yapı kurmaya.
Kitap-ahlak-devrim-tevhit-adalet-özgürlük-emek-vatan-bağımsızlık.
Sevgili ülkemiz Türkiye’miz birgün mutlaka özgür olacak inşallah
AYRINTILAR:
1.İlgili efendilere: bakınız beyler elektrikle ilgili ihalelerin olduğu söyleniyor. Belki bizler bu tür işlerden uzağız ama bizim kaderimizi etkileyeceği için söz söyleme hakkımız vardır diye düşünüyorum. Evet, hakikatte bu pis işlere karşıyım. Çünkü elektrik devletin elinde olmalıdır muhakkak. Bunun lamı cimi yok. Ama madem böyle bir iş yapacaksınız, lütfen dürüst bir vatan evladına veriniz ki vicdanlar sükûn bulsun ne olur. Zira bu işi derinlemesine düşünürseniz ne kadar da ciddi ve netameli olduğunu müşahede edersiniz. Hafazanallah milletin varlık yokluk anında bu işlerle kadere ne etkilerde bulunulabileceği sarf-ı nazar edilmemelidir. Hatta ülke özelinde olsa bile bu böyledir. Kirli ve gizli vatan haini birileri bu işi kaparsa karanlığa daha baştan mahkûm olmuşuz demektir. Dikkat! Dikkat! Dikkat!
2. Zamanı gelmiş fikrin önünde kimse duramaz diye bir söz vardır. Ya da şöyle olabilir zamanı getirilmiş fikrin önünde kimseyi durdurmazlar da olabilir ki elan bu durumu yaşıyor dünya. Evet, Liberal Kapitalizm devrine eviriliyor ya da çevriliyor dünya bir nevi. İnsanlar her şeyi yaparak yaşayarak öğreniyorlar. Acı çekerek olgunlaşıyorlar. Tedricen insanlaşıyorlar. Yani aklın ve nefsin yerine vicdanı ve ruhu geçiriyorlar. Yani başına ne gelirse insanoğlunun bu yine kendi eliyle oluyor. YÜCE VE ŞAŞMAZ ÖĞRETİNİN yüce haklılığının keskin hüccetidir bu. Demiyor mu TEK VE YÜCE ALLAH: ‘’insanın başına ne gelirse bu kendi eliyledir’’ diye. Evet, insan kendi ediyor ve yine kendi buluyor. Şöyle biraz geriye dönün ve tarihsel süreci hafızanızda bir canlandırın lütfen. İnsanlık Fransız İhtilali’nin meyvesi olan menfi milliyetçiliğin etkisiyle paramparça oldu. Yani milliyetçiliği bir nevi yaşadı. Yani yaparak yaşayarak öğrendi. Ardından komünizmi yaparak yaşayarak öğrendi. Ardından henüz çöküş sürecine girmiş olan vahşi kapitalizmi yaparak yaşayarak öğrendi. Şimdi sıra her tür özgürlüğün limanı olarak addedilen liberalizm sularında demir atıyor insanoğlu. Ve bunu kendi istiyor. Yani yapıyor ve yaşayacak. Ama buda asla derdine derman olmayacak. Lakin mutlaka yaşayacak bunu. Hülasa insanlık uzun bir süre yüzeceği liberalizm sularına açılıyor. İstesekte istemesekte olacak bu. Bir doğal zorunluluk aslında bu. Bunu TANRI da istiyor haddizatında. Zira insanoğlunu zorlamıyor. Ama doğru yolu da göstermiş. İnsanı sonsuz hür bırakıyor seçiminde, sonra sorumluluğuna katlansın diye. Kendisini suçlamasın diye. Kendi eliyle yaptığını yaşarken ve bunun sonucunda acı çekerken kaçamasın diye. İnsan çok cahil, zalim ve nankör. Sorumluluk getiriyor diye gerçeğe göz kapıyor, kulak tıkıyor ve beynini kafese kapatıyor. En son, insanlığın, sonsuz susamış olarak, büyük bir özlemle beklediği yüce nizama, insanlığın ortak vicdanı karar verecek. Diğerlerinin hiçbirine insanlığın ortak vicdanı karar vermediği için insan ruhu hepsini sırayla kusmuştu ne kadarda kendi yapsa da. Zira cahilce yapmıştı, bilmeden, tanımadan, anlamadan. Haddizatında insan aldatılmıştı küresel efendiler eliyle yani ŞEYTANIN MÜMESSİLLERİ eliyle. Bu yüzden de kusmuştu. Çünkü ruhuna ağır gelmişti, bünye kabul etmemişti. Son tahlilde, görkemli ve büyük zafer İSLAM’IN olacak. Bu insanın istemesiyle ya da istememesiyle değil spontane olacak. Ortak vicdan, yani temiz ve lekesiz vicdan, yani insanın özü bunu bekliyor ve geldiğinde reddetmeyecek, edemeyecek. Zira buna sonsuz susamış olacak. Ne diyor yüce ALLAH: ‘’üzülmeyin, gevşemeyin, eğer inanıyorsanız, üstün gelecek olanlar mutlaka sizlersiniz.’’ Tabi bu spontane olacak derken burada insanın bilinç ve iradesi saf dışı diye bir şey asla söz konusu değildir. Yine insanın bilinç ve iradesinin tesiriyle olacak bu. İnsan onurlu bir şekilde sorumluluğunun bilinciyle hareket edecek. Ama sonuç insana ait değildir asla. Ayrıca burada materyalizmde ki tarihsel zorunluluk mu bu diye düşünmeyiniz çünkü orada insan iradesi söz konusu değildir insan tarihin sefil ve zavallı bir oyuncağıdır, etkisiz elemanıdır. Yani bu tez safsatadır. Bizim anlattığımız başka bir şeydir. Ve saf hakikattir. Burada şu derin gerçeği de dikkate almak gerekiyor: toplumsal olaylar bilimsel olarak belirlenemez ve nihai sonuca varılamaz. Fizik ve kimya gibi bilimlerde olduğu gibi laboratuara girip birkaç saat içinde net sonuca ulaşıp kesin karara varmak kabil-i mümkün değildir toplumsal durumlarda. Yüz yıllar geçmesi gerekir bir karara varmak için ki, yukarıda bahsettiğimiz gibi hepte böyle olmuştur. Toplumsal nizamlara temel oluşturan her düşünce uzun süreç içerisinde yapılıp yaşanarak sınanmıştır ve bir karara varılmıştır. İşte tam da bu yüzden insanlık son süreci spontane şekilde kabullenecektir. Olayın özü budur. Kimse toplumsal olayları laboratuarlarda incelemeye alamaz ve net sonuca varamaz. Yapanda dünyanın ahmağıdır zaten.
3. Yeni süreçte, artık, boş radikalizm dönemi de sona erecek. Normalde radikalizm demek olumsuz bir anlama gelmez, felsefi olarak, kök düşünce zemininde yaşamak demektir. İnsan eteğindeki taşı dökmek zorunda kalacak. Her şey şeffaf ortam da tahakkuk edecek. Kendini açamayan, açık edemeyen kaybedecek. Herkes ortaya çıkacak, hakaret etmeden, baskı kurmadan fikrini paylaşacak. Burada artık kurumsal cebir devride kapanıyor. Aynı zamanda samimiyet devride başlayacak bir nevi. Zira insan tam anlamıyla dünyanın içine dalacak. Asıl zorlu sınavda yeni başlıyor. Bir ayıklanma sürecide diyebiliriz bu sürece. Zira kapalı ortamda istendik şekilde hareket etmek kolaydır. Alıcı devreler kapalıdır. Verici devrelerle bağ yoktur. Yani herkes temizdir, iyidir. İşte böyle bir ortamda maskeli yaşam kolaydır. Temiz görünmek zor değildir. Bu tıpkı dağda sahabe hayatı yaşamaya benzer. Esas olsansa toplum denizine açılmak ve kirlenmemek hatta kirlenmiş denizi temizleyebilmektir. İşte ALLAH ta birazda bu yüzden sınıyor kullarını aslında. İşte asıl kazanıp kaybetme sürecidir bu süreç. Ayıklanma tamam olunca ALLAH zafere müyesser eyleyecektir temiz kullarını ve ADALET VE BARIŞ YURDU nu kurmalarını sağlayacaktır. Hülasa insanlık imtihanın en çetin dönemiyle karşı karşıyadır.
4. SEMPATİK SİYAHÎ ÇOCUK OBAMA: tarihin en çok mağdur edilmişlerinin oğlu. Biteviye ezilmiş bir halkın emperyalizm atına bindirilmiş çocuğu. Aslında O suçlu değil. Zira her insanın, benliğine hükmeden güdülerin tesirinde kalması ve bu minvalde hareket etmesi doğaldır. Ama otokontrolü kaybetmeden. Bilinci öldürmeden, şuuru katletmeden, mukavemeti pasifleştirmeden. Yani dizginler elde olarak olmalı bu. Menfi yönde değil müspet yönde olmalı. Obama da bu şekilde olur inşallah diyeceğiz ama biraz zor. Herkes şu gerçeği görmelidir. Obama bir figürandır kesinlikle. Ve geldiği yere de gelmiş değildir getirilmiştir. Ama bunu pek kabul etmiyor bazıları. Hep gelmiştir diyor. Belki bilinçli belki bilinçsiz böyle düşünüyor. Görevi vardır ve tamamlayacaktır. Doğru giderse ne ala saparsa KENEDY olacağı kuşkusuzdur. Çünkü dünyaya hükmeden küresel tanrılar böyle istiyor. Yani MÜŞRİKLER böyle istiyorlar. Bu dünya MUVAHHİDLER ile MÜŞRİKLERİN sonsuz mücadele alanıdır. Hiçbir olgu bunun aksini söyleyemez. Söyleyebilecek adamın alnını karışlarım. Herkes İDDİA da bulunabilir ama İSPAT her kişinin harcı değildir. Yürek ister, beyin ister, cesaret ister. Obama, vahşi ve katil batının gülümser imajı yansıtan maske takılmış sempatik karakter çizen çocuğudur. Dünyaya nizam vermeye çalışan ve bunu bir şekilde beceren, yolundan sapanlar ve doğru yolunda yanlış yürüyenler sayesinde, yeryüzü tanrılarının, müşriklerin, mecburen piyasaya sürmek zorunda kaldıkları, kendisi de gerçekten bihaber olan, bir figürandır. Ve beynine ne yazıldıysa onu pratiğe dönüştürmekle mükelleftir. Tabi bu sayede dünyalık ne varsa emrindedir. Tek yönlü bakarsak çok şanslıdır ve muazzam imkânların sahibidir. Ama yüreğin yetiyorsa gel de bak tek pencereden. Bu sempatik siyahî çocuktan asla hiçbir şey çıkmayacaktır. Belki BÜYÜK VE GÜZEL VATAN TÜRKİYE’NİN ÇÖKÜŞ SÜRECİ HIZLANDIRILACAKTIR. Ama bu sayede çok boyalar dökülmüştür. İşte bunu başarmıştır SİYAHÎ LİDER. Özlerin dışavurumunu sağlamıştır. Kimilerinin aşağılık kompleksinin ne boyutlarda olduğunu göstermiş kimilerinin ne kadar korkak olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kendi iradesiyle bir iş yapamayıp birilerine muhtaç olan karakterleri deşifre etmiştir. Bazı İslam kimlikli zavallıların ne kadarda kendi özüne yabancılaştıklarını açık etmiştir ve kendi değerleri ekseninde bir değişimi başaramayıp kendilerini başkalarının değiştirmesine bıraktıklarını ve bu minvalde bilin ve iradelerini saf dışı bıraktıklarını göstermiştir. İSLAM ÜMMETİNİN tepelerine katil ve aşağılık emperyalizmin güdümünde düşünen ve hareket eden kuklalar yerleştirilecektir. İSLAM ÂLEMİ hiçbir şey kazanamayacağı gibi çok şey kaybedecektir. Ve güzel ülkemiz. Yöneticilerimiz çok akıllı hareket etmelidirler ve her an müteyakkız halde olmalıdırlar. Ama her halükarda Obama da tarihin bir tecellisidir ve liberal sürecin başrol oyuncusudur. Ama otokontrol kesinlikle perde arkasında duranlardadır. OBAMA, siyonizmin küresel hâkimiyetinin yolunu açacak tehlikeli bir figürdür. İşi bittimi muhtemeldir ki defteri dürülmek istenecektir. Dünyadaki derin ve gizemli gerçeği idrakten yoksun beyinler bunu anlamakta şüphesiz zorlanacaklardır. Bunu SAİD NURSİ ve OKTAY SİNANOĞLU gibi yerli karakterler idrak etmişlerdir ama çok tafsilatlı olarak izah etmemişlerdir. Burada her şey olarak tecessüm etmiştir ama hiçbir şey olduğunu göstermiştir Sayın Obama. Ve en büyük yanlışı da burada yapmıştır. Zira insanlığın en büyük kâbusu da asırlarca her şey olunması ama hiçbir şey olunamamasıdır. Herkesi sevecem derken hiç kimseyi sevememiştir sempatik lider Sayın Obama. Herkes mutlu görünmektedir orası başka. Çünkü hassas damarlarına dokunmuştur her birinin. Analize muhtaç.
Bu işin başka bir boyutu da, çöküş sürecine giren ABD nin tekrar dirilebilme çırpınışlarıdır. Zira çok itibar kaybetmiştir. Bütün milletler, batı hariç, düşmanıdır. Ahlaki olarak, ekonomik olarak çökmüştür. Yığılıp kalmıştır. Kokuşmuş bir et yığınına dönmüştür. İskeletini kaybetmiştir. Şimdi o et yığınının içine bir iskelet koyma derdindedir. İşte bu yüzden mecburen şu anki sürece start vermiştir. Başka yolu da yoktur. İnsanlığı aldatabilirse ne ala, aldatamazsa yok olacaktır. Aslında çok derin analizler gerektirmeyen bir mevzudur. Olay gören göze ve kavrayan beyine aşikârdır. Kör vicdanlara sağır kulaklara kapalı gözlere dumura uğramış beyinlere sözüm yok. Özüne yabancılaşanlara, söze sadık olamayanlara diyeceğim yok. BU MUHAKKAK BİR İMTİHANDIR. İMTİHANIN EN ÇETİN EVRESİDİR. KAZANANLARA BÜYÜK MÜJDE VARDIR. KAYBEDENLERE YAZIK.
5. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan çok feci bir oyuna getirilmiştir. Rasmussen denilen küstah sözünde durmamıştır ve aracı olan Obama dediğini yapmamıştır. Sayın Başbakanımız akıl oyunu oynayamadı. Sanki birileri tedricen bir planı gerçekleştiriyor gibi. Sayın Başbakan hem içerisinden hem dışından feci kıskaçta gibi. Bir birey olarak çok üzüldüm malum olaya. Sanki derin bir tuzak gibi geldi bana. Tabi gerçeği bulunduğumuz yer icabıyla bilemeyiz. Yazık oldu. Başbakanımız kimliğinin farkında olarak hareket etse daha iyi olurdu sanki. Yumruğunu vurabilirdi. Net söz alabilirdi. Yapılmazsa çok dik bir tavır koyabilirdi. Ne hazin ki tersi oldu. Sevinemedi sevindirdi. Başbakanımız şeytana güvenilemeyeceğini bilmesi gerekiyordu. İlk etapta haber medyada öyle bir tarzda verildi ki sanırsınız muhteşem bir zafer. Tabi bu bilinçli yapıldı bendenize göre. Zira çok yüceltilen bir şey bir anda alçaltılabilirdi. Tıpkı bir insanı çok yüceltirsiniz ki bir an da itibarını sıfıra indirmek kolay olsun. Bu psikolojik bir harp tekniğidir aynı zamanda. Burada da öyle oldu. Özür dilenmeyince yine aynı şekilde ama farklı muhtevayla bütün medyada verildi. Kaybeden Türkiye oldu ama birileri kendi adına çok sevindi şüphesiz. Zira onlar küçük çıkar hesapları peşinde olan karakterlerdir. Onların nazarında yüce ülkenin itibarı asla söz konusu değildir. Kazanıp kaybetmesi mühim değildir. Onlar muhaliflerini nasıl yok edebilirler onun hesabıyla meşguldürler. Ülkeyi nasıl yüceltip yükselteceğiz gibi bir meseleyle değil. Artık gerisini siz düşünün. Buna alet olanın maruz kalacağı tavrı siz tasavvur edin edebilirseniz. Vatan haini, uşak ruhlu, batı kuklası, Amerikan mandacısı gibi nitelendirmeler uçuşacak havada. San tahlilde, bu yanlış olmamalıydı. Durum daha iyi yönetilmeliydi ve yönetilebilirdi. Ama çok büyütmeye ve bu tarafla hesap yapmaya da tevessül edilmemelidir bendenize göre. Olay ne kadar yanlışsa olaydan yağ çıkarmak ta o kadar yanlıştır. Bizim insanımız çok masum, çok mülayim, çok âlicenap. Bir türlü aklıyla düşünmeyi, duygusuyla sevmeyi öğrenemeyecek. Müslümanlarda ne acı ki onursuzca ve sefilce bir yaşamı kanıksamış durumda sanki. Haddizatında bu durum DÜNYAYA ÇOK FAZLA ALIŞMANIN ACI SONUCUDUR. Hani güzel düşünür İSMET ÖZEL üstadın harika bir sözü vardır: ‘’dünyaya alışan şiir yazamaz’’ diye. İşte bunun gibi, dünyaya fazla alışan asla onuruyla yaşayamaz. Özüyle sözüyle bir olamaz. Dünyaya fazla alışana azda olsa köpeklik muhakkak ama muhakkak bulaşır. Aksini iddia eden ispatla mükelleftir ya bir tane de olsa örnek vermek zorundadır. DURUP DÜŞÜNMEK GEREKİYOR.
6. Müslümanlar, çok azı hariç, artık gündelikçi olmuşlardır. Dünyaya çok feci alışmışlardır. Zevkin dibine dalmışlardır. Haysiyetten beridirler. Kimlik kaygısından uzaktırlar. Özlerine yabancılaşmışlardır. Menfaat kavgasının göbeğindedirler. Paranın kullarıdırlar. Zevkin meftunudurlar. Ufukları daralmış, zihinleri kısırlaşmış, dürüstlükleri uçup gitmiş, samimiyetleri dibe vurmuştur. Bir davaları da yoktur. Kendilerini yabancı ellere teslim etmişlerdir. İradelerini etkisizleştirmiş ve kaderlerini başkalarına teslim etmişlerdir. Bir sözleri yoktur, söz temelli öz kurma düşleri yoktur. Köklü bir değişim planları yoktur. Kuşatıcı söylemleri yoktur. Hayat paradigmalarını kaybetmişlerdir. Müptedi lider figürlerinden, OBAMA misali, medet umar hale gelmişler ne acı. İçeride özgürlük boğuluyor, boğanlar yerli görünümlüler, boğulanlar ise kendileri bir çözüm üretmekten beridirler ve çok uzaklardan bir kurtuluş işareti beklemektedirler. Ne çıldırtıcı bir dilemma. Şimdi düşünün: içeride yerliyim diyenler bu ülkenin evlatlarına, bir nevi kendi öz kardeşlerine- nasıl kardeşlikse- hayatı zehir ediyorlar, bu ülkenin çocuklarını dışarıya muhtaç hale getiriyorlar, sonrada dışa giden ve çözüm aryan yerlilere batı uşağı diye kızıyorlar. Yav kardeşim niye bu ülkenin çocuklarına zulüm ediyorsun. Niye hayatı ve yaşam zevkini zehir ediyorsun. Sonrada itham ediyorsun. Hem batıyı sevmiyor görünüyorsun hem de bu ülkenin çocuklarının batıya sığınması için elinden geleni yapıyorsun. Ne kadar sahtekârsın, onursuzsun. Ne çirkin bir ikiyüzlülük, ne büyük bir sahtekârlık. Kardeşim bırak bu toprağın çocukları bu toprağın mukaddes değerleriyle mütenasip bir yaşam kursunlar. Bırak özgürce yaşasınlar. Ama bence sen görevini yapıyorsun sanki zira sen zulüm etmelisin ki bu toprağın çocukları batıya koşsun batıda onları değerlerinden vazgeçmesi için kıskaca alsın. Zira bu toprağın değerlerine sende düşmansın. Böylece hem güya düşman olduğun batı hem de sen kazanıyorsun. Elbirliği ile bu toprakları toprak yapan değerleri yok ediyorsunuz. Bu oyunda gerçekten yerli olupta bilinçsizce alet olanlar utansın. Bu toprakları çok sevdiğini söyleyipte bu iğrenç oyunda bilinçsizce ortak olan zavallılar utansın. Şimdi bazı Müslümanlarda sahtekâr, hem içeride bir bütün olamıyorlar, bütün olabilecek söylem üretmiyorlar, birbirleriyle bir bağ kurmuyorlar sonrada kendilerine zulüm yapılınca başkalarına sığınıyorlar. Hem berisi hem ötesi sahtekâr ve ikiyüzlü. Arada olanlar yolunda namusluca yürüyenlere oluyor. Doğru yolunda doğru yürümeye çalışanlara oluyor.
7. Bendenize sorarsanız bazı simalar artık eğer hala etkin olmak istiyorlarsa bile bu, etkin oldukları yapıda, AKİL ADAM rolünde olmalarıdır yoksa bitişlerine kendi elleriyle imza atmış olurlar. Aynı zamanda o yapıya da büyük zarar verirler. Bahusus siyasette hırs muhakkak hasareti tevlit eder. Bazı mevkideki insanlar küçük hırslar yüzünden büyük kayıplara yol açabilecekleri için daha titiz davranmalıdırlar. Bunu bütün bir yapı için ve yüce ülküler adına yapmalıdırlar. Bazıları da bu insanları tahrik etmemelidirler. Özellikle bu siyasi çizgilerin benzeri olan ama basın çizgisinde bulunan karakterlerde bu tür olayları tahrik etmemelidirler bilakis yapıcı uyarılar yapmalıdırlar. Lüzumsuz geyik yapmamalıdırlar. Sahte tebessüm samimiyetten yana kusurludur. Boş sitayişler büyük hezimetlere açılan kapıdır. Lütfen insani tavrı ve dürüstlüğü elden bırakmayalım ve büyük sorumluluğun bilinciyle hareket edelim beyler. Sorumluluk mevkiinde olanları görevi uyarmaktır, ne yalakalık yapmak ne de sahte sitayişler dizmektir.
SÖZ TEMELLİ ÖZ YARATMADIKÇA VE ÖZ TEMELLİ YAPI KURMADIKÇA ONURSUZCA YAŞAMAYA MAKUMUZ. Binaenaleyh mutlak ve yegane çözüm: ÖZE DÖNÜŞ te.