
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar…
Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen,
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla,
Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye abla!
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi…
Güneşin batmasına yakın saatlerde,
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede,
Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede,
Bahçede akasyalar açardı baharla,
Ne şirin komşumuzdun sen Fahriye abla!
Önce upuzun sonra kesik saçın vardı,
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı…
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin,
Altın bileziklerle dolu bileklerin,
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin,
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla,
Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya…
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın?
Hala dağları karlı Erzincan’da mısın?
Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın…
Hatırada kalan şeyler değişmez zamanla,
Ne vefalı komşumuzdun Fahriye abla!
Arşiv