Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Gururluyuz, ey
milletim.
Artık, bütün
üyeleri Gazi ünvanını alan bir meclisimiz var.
* * *
Yıllardır
milletimizi yozlaştırmaya ve yok etmeye çalışan yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik orduları
yurdumuza “hayâsızca”
saldırmaktaydılar.
Bu azgın düşmanların saldırıları; cehalet, hurafe, taassup ülkelerinden gelen takviye kuvvetlerinin de katılımıyla daha tehlikeli bir hale gelmişti.
Büyük düşmanların ülkemize amansız bir şekilde saldırdığını gören pusudaki rüşvet, kayırma ve iltimas orduları da, gün bu gündür diyerek taarruza kalkmıştılar.
Bu büyük saldırıyı hayatının fırsatı sayan, şeytanın orduları hırs, ihtiras ve bencillik de parçalanacak ülkeden pay almak için hücuma geçmiştiler.
Ülke, beş bir yandan; karadan, denizden, havadan, internet ve medya tarafından kuşatılmış, nefes alamaz hale gelmişti.
Bütün millet karalara bürünmüş, hanımların altın günlerinin dedikoduları bile “ne olacak bu memleketin hali?” sorusuna cevap aramakla başlıyor, aramakla bitiyordu. Hayatın tadı, tuzu kalmamıştı.
Vatanımda gündüzleri
güneş, geceleri ay tutuluyordu.
Karanlıklar ve
karamsarlık boğuyordu ülkeyi.
* * *
Ama hain düşman
bir şeyi hesaba katmamıştı.
Bizim aydınlığa açık, karanlığa kapalı bir meclisimiz vardı.
Yüce Meclis günlerce düşündü. Planlar yaptı, stratejiler geliştirdi. Topyekün seferberlik ilan etti. Milletten ve milletimizin yurt dışına çalışmaya gidenlerinden bütün kaynaklarını bu büyük “cihat” için seferber etmesini istedi. Milletimiz, zafer için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı.
Yüce Meclis geceler boyu uykusuz kaldı, büyük bir feragat-ı nefs ile çalıştı. Çünkü bu bir hayat memet meselesiydi.
Ve sonunda azgın düşmanı yenecek çareyi buldu. Karada, denizde, havada bu amansız düşmanlarla boğaz boğaza çarpıştı.
Başkomutan ki,
aynı zamanda başbakandı, ordusunu; daha atılgan olması, daha büyük
kahramanlıklar yapması, daha büyük yiğitliklerde bulunabilmesi için
coşturuyordu. Üstat Necip Fazıl’ın, 47 sene önce, Zindandan oğlu Mehmed’e
yazdığı Mektup’la ordusuna sesleniyordu:
Mehmed'im,
sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek
de!
Sanma bu tekerlek kalır
tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet
bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed
bizimdir!
Tabii ki, çabalar boşa çıkmamış, meclisimizin kahraman üyeleri tarihte emsali görülmemiş kuvvetteki saldırıları püskürterek büyük bir zafer kazanmışlardı. Ülke korkunç düşmanlarından kurtulmuş, millet derin bir ohh çekmişti.
Üstelik hiçbir üye tümsekte kalmamış, herkes çukura inmiş, eve dönmüştü.
Bu; tarihte benzeri olmayan ve olamayacak bir “ultra” zaferdi. Bu korkunç mücadelede hiç şehit verilmemiş ama herkes “gazi” olabilmişti.
Ve artık bütün
üyeler “Gazi” ünvanını analarının ak sütü gibi hak etmişlerdi. Sadece kendileri
değil sülale ve kuşaklar boyu bu ünvanı
göğüslerinde taşıyacaklardı.
Gerçi, bazı münafıklar, “Arkadaş gazi dediğinin bir yarası, bir sakatlığı olur. Bu üyelerde herhangi bir yara, sakatlık emaresi gözükmüyor”, demişlerse de, onlara gereken cevabı bu fakir veriyordu.
Sakatlığı neden sadece fizikî görüntüde arıyorsunuz ki?
----------------------------------------------------------------------
BİR DUA
Allah'ım!
Bana öyle bir anlayış ver ki;
Asla kul hakkına bulaşmayayım. Helâllaşamayacağım
insanların hakkı bana geçmesin. Kul hakkı yemeden yanına ulaşmayı bize nasip
et.
İki Şey (Utku
Çelebi’den)
İki şey başarıyı mutlulukla birlikte yakalamanın
sırrıdır:
1. Niyetin saf olması,
2. Ruhsal farkındalık.
Yeşilırmak
Vadisinden
Olduk Biz
Masallar dinledik yıllardır her gün,
Süslü yalanlarla kandırıldık biz,
Ne gün yüzü gördük ne güldük bir gün,
Milletçe gözyaşı döker olduk biz.
Kahraman milletti atalarımız,
Var binlerce şehit yatanlarımız,
Şimdi arttı vatan satanlarımız,
Haysiyet ve şeref satar olduk biz.
Uzaklaştırıldık bilimden fenden,
Medet umdurulduk hurafelerden,
Konuşamaz olduk imandan dinden,
Fransız’dan beter laik olduk biz.
Kırmızı çizgiler var deyip durduk,
İhlal edildiler kıvırır olduk,
Çuval başımızda divana vardık,
ABD den izin alır olduk biz.
Akredite gençlik eğlensin barda,
Gemicik yüzdürsün okyanuslarda,
Garip çocuklarsa Cudi Gabar da,
Onlar için candan geçer olduk biz.
Şimdi Türk’üm dersen kafatasçısın,
Müslüman’ım dersen irticacısın,
Hakkını ararsan bilki barbarsın,
Nasıl olacağız bilmez olduk biz.
Hüseyin BACANAK
14.11.2007 Gölbaşı - Ankara
Önceki yazıları
görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.