Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Geçen hafta
içinde, Adana’da, bir gece kulübünde, bir çetenin terör estirdiği, kadınları
bile tartakladığı sahneler ekranlara yansımıştı.
Bu arada, genç
bir çete üyesinin, ceketinin altına sakladığı “akrep” adı verilen makineli tabancayı çıkarıp, işyeri sahibi ve
çalışanları tehdit ettiği sahne de ekranlarda defalarca gösterilmişti. Haberin
devamından, söz konusu görüntülerin eski olduğu, çetenin yakalanıp adaletin
önüne çıkarıldığı anlaşılmıştı. Habere göre; çete yakalanmış ama ölüm makinesi
olan “akrep” ele geçirilememişti.
* * *
Silah ölüm
demek! Silahın hafife alınacak bir tarafı yok. Son aylarda yeraltında
saklandığı bildirilen pek çok silahın ortaya çıkartılması sevindirici.
Topraktan çıkarılan silahların şimdiye kadar herhangi bir vukuatının olduğu
kamuoyuna yansımadı. Anlaşıldığı kadarıyla, o silahlar hiçbir hadisede
kullanılmadan ele geçirilmiş. Bu daha da sevindirici.
Fakat şu
yukarıda adı geçen “akrep”in bırakın vukuattan önce, olayda kullanıldıktan
sonra, hatta çete yakalandığı halde ele geçirilememiş olması üzücü… O ölüm
makinesi, halen kim bilir hangi tehdit ve tedhiş eylemlerinde kullanılıyordur?
Ve böyle daha ne kadar silah var, acaba?
* * *
Dün gece
yarısı, Mardin’den feci bir haber geldi. Bir düğün evini basan silahlı 5-6 kişi
“el bombaları” ve “uzun namlulu” silahlarla katliam
yaptı: 45 ölü, 6 yaralı!
Tüylerimiz
ürperdi. Hadise, ister istemez Irak’ı ve
Afganistan’ı çağrıştırıyor.
Bu nasıl iş, nasıl istihbarat?
Herhalde, 5-6
sapık, “hadi şu düğünü basalım da 40-50 kişiyi katledelim!” diye bir anda
eyleme geçmediler. Eylem, muhakkak günler, haftalar öncesinden tasarlanan,
hazırlık yapılan, bir takım emareleri olan bir hadisedir. Tahrik edenleri,
azmettirenleri, silahı temin edenleri, gözcüleri, katilleri kaçıranları, saklayanları
vardır. Koskoca devlet, bunlardan hiç mi haberdar olamıyor?
Yıllardır
bütün ülkenin, bütün vatandaşların dinlendiği ortada… Asayişle hiç ilgisi olmayan
kişilere ait en küçük ayrıntılar dinlemeye takılıyor da çete baskınları,
lokantadan, polis kıyafetiyle kadın
sürükleme, hele hele şu katliamla ilgili hiçbir istihbarat yakalanamıyor
mu?
Bu nasıl güvenlik?
Suç işlemeyi
en fazla teşvik eden husus, yakalanma
ihtimalinin zayıf olmasıdır. Yakalanma ihtimali kuvvetliyse, tasarlayan kişiler
eyleme geçmekten vazgeçerler.
Belli ki son
olayı gerçekleştirenlerin hiçbir yakalanma korkusu yoktur. Belki, “orası bir mezra” denilebilir.
Fakat geçen
hafta başında İstanbul’u da gördük.
Bostancı hadisesi hafızalarda taptaze! Teröristin evi, aylarca cephanelik
halindeymiş ve bundan güvenlik güçlerinin haberdar olmadığı bizzat vali
tarafından açıklanmıştı.
Demek ki, bu
ülkede şehrin göbeğinde de, dağın başında da emniyette değilsiniz.
Bu devletin
bir içişleri bakanı var mı yok mu, diye düşünürken, Sayın Bakan varlığını dün
ispat etti. Güzel(!) bir icraata imza atmış. “Belediyeler Birliği başkanı”
olan, MHP’li Adana Belediye başkanını
“Birlik Başkanlığı görevi”nden almış.
Tebrik ederiz!
İçişleri Bakanı dediğin, varlığını böyle kanıtlar!
Önceki yazılar