GÜNCELİN DAYANILMAZ CAZİBESİ...

Özgür DENİZ - 09.05.2009

            ‘’söz söylediğiniz zaman sağlam söz söyleyin ve sözün namusunu koruyun.’’ Allah.

1. AF MEVZU: Bu durum çok netameli bir durum. Derin tehlikeler barındırıyor. Sıkı bir otokontrol sağlanmadan bu işlere tevessül edilirse çok vahim sonuçlar doğurabilir. Dağdan indirilenler sıkı takibe alınmalıdır. Bu affın bir diğer boyutu da büyük hedeflere matuf olmasıdır. Bu iş, Doğu bölgemizde tampon bir komünist devletçik tesis etmek içinde organize ediliyor olabilir! Tabi başarılı olunabilirse. Çünkü dağdan inecekler yüklü bir bilinçle inecekler. Her yönden teçhiz olunmuş şekilde inecekler. Şimdi bu inenlerin yeryüzünde denetimli bir sivil toplum hareketi oluşturduklarını ve kitlelerin arasına karıştıklarını düşünün. Nasıl olur dersiniz? Ortalık toz duman olur. Çünkü yeryüzünde elan inenlerin başarabileceğini yapabilecek disiplinli ve sivil bir yapı yok. Bu Büyük, güçlü, bağımsız Türkiye idealinin önüne konulacak dehşetli bir barikattır. Sayın büyüklere âcizane duyurulur ve gerekeni çok akıllıca yapmaları arz olunur.

 

            2. DÖNEKLİK: Parayla, döneklikle soylu olunabileceğini sanan soysuz! Ruhun ne kadarda kirlenmiş. Gövdende mikroplar yuva yapmış. Beynin nasılda dumura uğramış. Seviyesizleşmiş ve alçaklaşmışsın. Sen ebedi belanı bulmuşsun. Geriye ne bırakacağını düşündün mü hiç alçak? Erdem bahçesinden bir behre edinememiş sefil. Onurdan pay kapamamış zavallı. Fikirde aciz kalmış soytarı. Bil ki, bir kişinin ilk önce sahip olması gereken en ulvi değer; İNSANİYETTİR. Zira her şey bundan sonra başlar. Ta ki, Müslümanlık bile. Bu ulviyetten yana nakıs olanların yapabileceği hiçbir şey yoktur, hayvanlar çiftliğinde yaşamaya mahkûm olmaktan başka. Ruhunu yokluğa mahkûm etme, temizle ve insanlar arasına katıl ve göç davulları çaldığında müsterih olarak ayrıl. Huzur içinde. Neşeli ve keyifli. İyi adamdı desinler. Güzele hizmet etti desinler. Ve gönülden sevsinler. Dön insaniyete ey ruhu kararmış, bilinci çürümüş, vicdanı nasırlaşmış insan kardeşim!

 

            3. BBP YAPISI: Yakında kurultaya gidecek olan BBP’ ne sonsuz başarılar ve kolaylıklar diliyorum. Bu yapı, bu ülkedeki en güçlü Milli Direniş yapısıydı ve inşallah yine öyle olur. Şehit başkan, güzel yüzlü reis böyle bir sistem tesis etmişti. Halkın içindeydi. Yüzü halka dönüktü. Halkın ruhunda makes bulan söz ve icraat içindeydi. Milli bilinci ve manevi yönü çok güçlüydü. Muazzam bir denge var etmişti. Bozguncuların, vurguncuların, soyguncuların kâbusuydu. Düşünen, soran ve sorgulayan bir şahsiyetti. Mesuliyetinin ve sorumluluğunun idrakinde ender bir sima idi. Bu vatan, bu millet, bu ümmet, bu nazlı bayrak, bu inşirah verici ezanlar, bu bilinçleri bileyleyen marş bir araya gelmiş ve bu güzel yüzlü başkanı inşa etmişti. Bu ulviyetler uğruna savaşım verdi daima. Çok şey biliyordu. Değişim zamanıdır diyordu ve büyük bir açılıma hazırlanıyordu ama durduruldu. Tertemiz yaşadı ve tertemiz doruklarda ruhunu sonsuzluğun sahibine teslim etti. Emaneti pak bir şekilde geri iade etti.

 

Şimdi geride kalanlar bıraktığı mirasa en güzel şekilde sahip çıkmalılar. Halkın içinde olmalılar. Yüzleri halka dönük olmalı. İşleri halka göre yapmalılar. Kesinlikle hayatı zikzaklarla örülmüş tiplere bu yapıda fırsat tanınmamalıdır. Bu yapı üzerinde çok netameli tezgâhlar işleniyor olabilir. Müteyakkız olmak icap ediyor hem de haddinden fazla. Halkın bu yapıya olan teveccühü biliniyor. Şimdi, bu yapıya başka kulvarların da sempatisini kazanacak biri gelirse hem hedefteki yapı çökertilir ve buraya kaydırılır hem de halk feci aldatılır. Çünkü bu yapı hedefindeki yapıyı buraya kaydırırsa müthiş bir güçte elde edecektir ve bu gücü gören halkta buraya temayül gösterecektir. Dolayısıyla bu yapının halk üzerinde hâkimiyet kurması mümkün olabilecektir ve olduğu zamanda nasıl işleyeceği malumdur. Zira hedefteki yapının mümessili de birilerinin hedefindedir. Çünkü oyun kurucuların oyununu bozmaktadır. Çünkü istendik yönde hareket etmemektedir. Gençliği sıkı bir denetimli disipline tabi kılmakta ve boş bırakmamaktadır. Sınırı aşanlara, kabından taşanlara haddini bildirmektedir. Binaenaleyh, bir yapı, büyük olup çürük iş yapacağına küçük olsun sağlam iş yapsın.  Bu Rabbin de kesin emridir. ‘’İşinizi sağlam yapın, sözünüzü sağlam söyleyin.‘’

 

Şimdi bu yapının başına şerefli duruşuyla gönüllerde taht kurmuş olan SELÇUK ÖZDAĞ ağabey ya da ismiyle müsemma HAKKI ÖZNUR ağabey getirilirse harika olur. Kaymaklı bal olur. Mirasa sadakatte şaşma asla olmaz kanaatimce. Reisin yolu takip edilir hem de en güzel şekilde. Tabi şahsen tanımıyorum. Kamuoyu önünde bir konuşmalarına şahit olmadım ama güzel adamı adam yapan ulviyetlere yabancı olmadıklarını hatta sonsuz sadakatle bağlı olduklarını az çok biliyoruz. Tabi karar kurulundur. Ama bir yerde kaderlerine de karar vereceklerdir. Bu yüzden çok teferruatlı ve akıllıca düşünmeleri gerekiyor bendenize göre. Zira son tahlilde en keskin karar bizim yani halkındır. Ve halkın çürük bir yapıya rağbet göstermemesi asla güzel adama ihanet sayılmaz. Mirasa sadakatte kusur edenlere keskin bir şamar olur ancak. Herkes haddini bilmelidir. Halka ihanet etmemelidir. Karanlık sularda kulaç atmamalıdır. Pusulasız sonu belirsiz yolculuğa çıkmamalıdır.

 

4. RENKSİZLER: Zaman sürecinde güçlü bir yapı tesis edip muayyen bir taban oluşturanları anlarımda, şu, bir rengi, kokusu, şekli, özü olmayanları asla anlayamam. Gençlikten çıkıp gençliğe özenenleri zavallı bulurum. İzbelerde yaşaya yaşaya tefessüh etmişlerin halkın tertemiz bağrına girmelerine şaşarım. Bizim halkımız çok gariptir. Hep bağrına basar. Hiç vurmaz. Düşenin elinden tutar. Bu, ruhunun derinliklerine sinmiş yüce erdemlerin bir tezahürüdür. Çünkü insandır, Müslümandır. Yüce bir dinin, necip bir milletin ve muazzam bir tarihin müntesibidir. Güçlü bir kültürün oluşturucusudur. Bu yüzden halkıma diyorum ki, tefessüh etmiş kişilerle ve kurumlarla iş kurma lütfen. Onlara öyle bir Osmanlı Şamarı vur ki hadlerini, yerlerini, sınırlarını öğrensinler. İhanetin bedelini unutulmakla, terk edilmekle, itibarı beş paralık olmakla ödesinler. İnsalıktan pay kapmak için çalışsınlar. Şimdi bizler, sosyalisti anlarız, milliyetçiyi anlarız, İslamcıyı anlarız ama bu renksizleri asla anlayamayız. Kim bunlar? Halkın masum duygularını suiistimale yeltenen kumarbazlardır. Halk bu kumarbazların piyon oldukları, oyun kurucu bile değil, masalarda onurunu kaybetmiştir. Namusunu kaybetmiştir. Özgürlüğünü ve bağımsızlığını kaybetmiştir. Değerlerini kaybetmiştir. Haydi, sosyalistin bir ülküsü vardır, milliyetçinin bir ülküsü vardır, İslamcının bir ülküsü vardır peki bunların ülküleri nedir Allah aşkına? Bu renksizler taifesi her zaman Truva Atı olmuşlardır. Asla yerli değillerdir. Yerli görünümlü yabancılardır. Toplumlarına ve değerlerine yabancılaşmışlardır. Karanlık odakların üyesidirler kesinlikle. Merkeziz diyerek ve mukaddeslere sahte atıflarda bulunarak halka onulmaz yanlışlar yapmışlardır. Tabi bunda bilinçsiz halk kitlesinin ya da yüce dini afyon niyetine kullanan kurumlaşmış yapılarında rolleri vardır. Halkın çocuklarını yarasalara benzetirler, ülkelerinden kovmaya yeltenirler. Bunlar rantiyecidirler. Asla idealist olamazlar. Asla ülke için, halk için çalışamazlar. Bunlar dış odakların hizmetkârlığını yaparak ve onların desteğiyle bu toprağın onurlu çocukları üzerinde baskı kurarak dünyalık menfaate ulaşma ve zevkin dibine dalma peşindedirler. Ve şöyle zamana bir göz atınız bundan başka bir şey göremeyeceksiniz bunlara dair. Kesinlikle bir iş, bir söz, bir hizmet görmeniz mümkün değildir. Bunlarda düşünce değil çıkar esastır. Değer değil fayda esastır. Hizmet değil koltuk esastır. Sözün namusuna sadakatleri yoktur. İnsaniyetten behreleri yoktur. Vatan aşkı taşımazlar. İnsan sevgisi gövdelerinde yer edinmemiştir.  Asla bunlarla İŞ yapma sevgili halkım. Kandırdıkları ve kandırıldığın yeter. Bu renksiz yapıların başına çok sağlam olarak lanse edilen tipler gelseler de yine de kanma. Eğer sağlamsalar sağlam yerlerde yer alsınlar ne işleri var buralarda. Bu sadece seni avutmak için bir tuzaktır. Bunlara inanmanın bedeli her zaman çok ağırdır ve öyle olmuştur. Hep esarettir, sefalettir, zillettir, zulümdür, sömürüdür bunlarla iş yapmanın sonu. Çok iyi düşün ve kararını ver. Dünyaya yön vermiş münhasıran üç güçlü akım vardır: İslamcılık, milliyetçilik, solculuk. Sen, asıl kaynaklar ekseninde ulaşılan derin düşünceler sonucunda en güzel kararını verecek ve bir sonuca varacaksın. Ya bu dünyayı eksen alacak ve karar vereceksin ya da hem bu dünyayı hem de diğer dünyayı eksen alarak bir karar vereceksin. Zira burada vereceğin her karar ve bu karar eksenindeki yaşamın diğer dünyanı mutlak şekilde ilgilendirecektir.

 

5. İSTİHBARAT, İDAM, TÖRE: Her zaman söylediğimiz ve tekrarından bıkmadığımız bir husustur istihbarat mevzuu. Zira kudretli bir devletin varlığının ancak güçlü bir ağa sahip bir istihbaratın meyvesi olduğuna inancımız tamdır. Bu istihbaratın muazzam bir dinleme şebekesi de hiç kuşkusuz olacaktır. Bir devlet namusuyla yaşayan bir vatandaşını asla dinlemez, buna gerekte görmez. Dinleyeceğini de çok iyi bilir. Bu şahıs en hassas yerlerde bulunsa dahi. Zira bedeli ağır mevzularda kurum, şahıs ve makam mevzubahis olamaz. Birileri bir devleti ve milleti tam kalbinden hançerlesin ve o devlet haddini bilsin öyle mi yani? Bu tip beyinsizler kendi yoğurtlarını çok kaymaklı biliyorlar galiba? Adam olun aslanım, haddinizi bilin, yerinizi bilin. Bilmezseniz bildirirler. Milletin ve devletin bekası her zaman mühimdir. Tabi devlette görevini kusursuz yapmalıdır. Vatandaşını korumalı, kollamalı, güvenini sağlamalı, adaletli olmalı, özgürlükleri kısıtlamamalıdır. Vatandaşta sadakatte kusur yapmasın için. Yoksa bir mübayenet çıkar ki telafisi mümkün olmaz ve vatandaşta da suç aranmaz. Zira devlet, insan içindir. İnsansız devlet muhaldir. Çünkü devlet insanın olduğu yerde olur ve devleti insanlar tesis ederler. İnsanlığın ruhuna münafi bir devlet yapısı olmaz.

 

Ayrıca, İDAM sız bir devlette olmaz. İdamsız devlet, devlet değildir bendenize göre. Bunu da defaatle vurguladık. Her dem dile getirdik. Ama dinletemedik ve semerisi ağır oldu ve olmaktadır. Bir an önce hal yoluna gidilmelidir. Günahsız insanın yolu buraya çıkmaz. Bu yol namussuzlara gem vurmak içindir. Hayvan tıynetlilere keskin bir sınırdır. Müeyyidesi olan bir cezadır. Güvenin sigortasıdır. Huzurun temelidir. Zevklerin zehirlenmesine engeldir. İnsanca yaşamın garantisidir. Devletin ve milletin baskını sağlayan bir durumdur. Kardeşliğin ve barışın tesisini sağlayan bir yapıdır. Haddini bilmeyenlere hadlerini bilmelerini sağlayacak bir işaret fişeğidir. Kuralsızlara yüce bir kuraldır. Hülasa, insanca bir yaşamın en keskin ve en mükemmel garantisidir. Suçsuz yere can alanlar, metazori ırza geçenler, küçücük yavruları fuhşa zorlayanlar, halkın malını çalanlar, alın terini gasp edenler, halkı zehirleyenler, teşkilatın ve ordunun neferlerine haksız yere silah sıkanlar, bir milleti millet yapan ulvi değerleri bile isteye yok etmeye yeltenenler idamla tecziye edilmelidirler. Kendi özelinde hangi pisliği yaparsa yapsın ama bunları toplumsal boyuta sirayet ettirenler buna müstahaktırlar.  İşte o zaman görünüz toplum nasılda huzurlu ve mutlu oluyor. İşte o zaman görünüz kara-kızıl-yeşil pislik kapitalistler nasılda hizaya geliyorlar. Devlet nasılda güçleniyor. Millet nasılda müreffeh oluyor. Kızlarımız nasılda mesut oluyorlar. Oğullarımız nasılda gençliklerini doyasıya yaşıyorlar. Zulüm ve sömürü nasılda bıçak gibi kesiliyor. Ama bunu yapmaya yürek gerek, şeref gerek. Yüce duygu ve düşüncelerle beslenen bir vatan, din, millet, ordu, emniyet sevdalısı olmak gerek. En azında bunlarda samimi ve içten olunması gerek. O zaman görürüz kimin sahtekâr kimin dürüst olduğunu hem. Tıynetler ortaya çıkar o zaman. Kimin ne olduğu açık olur. Kim aşk için, onur için, insanlık için dövüşüyor, halkın yanında yer alıyor, kim menfaat, fayda, rant için çalışıyor, dış odakların yanında yer alıyor. Var mısınız samimiyet, namus ve şeref testine?

 

Şu TÖRE mevzuda bilinçli gündeme getiriliyor sürekli ve feodal kültürün kalıntısı olarak addediliyor. Kesinlikle yalan. O zaman Türk’ün Töresi ne olacak. Bu her toplumda vardır. İnançların önüne geçemez ama bir toplumun yaşamının şekillenmesinde belirleyici konumdadır. Hatta inanç bazında, inancın tasvip edip etmediğinden şüphe duyduğumuz ve yapmaktan imtina ettiğimiz şeylere törede tasvip arar ve veriyorsa yaparız ki bunu yüce önderde söylemiştir. En azından bu yönle bağlantısı olduğunu anımsadığım sözü vardır. Yanlışsam düzeltilsin. Bazı cinayetleri töreye vurursak, peki şu çağdaş kültürle beslenmiş canilere ne diyeceğiz? İnsanları bireysel hazları için katledenleri ne ile değerlendireceğiz? Bu hangi kültürün kalıntısı ya da sonucu? Birazcık dürüst ve erkek olmak gerekiyor. Şerefli olmak icap ediyor. Cehaletin olduğu yerde her türlü namussuzluk ve vahşet olur ve vahşetin töresi, inancı, değeri olmaz. Vahşet imansız bünyelerin kustuğu bir mikroptur. Allah sız bırakılan nesillerin iflah etmez öcüdür. Allah ne diyor: ‘’ahlaksızlığı yaygınlaştırmayınız.’’  Tolstoy ne diyor: ‘’ahlak kurallarını çiğnemeyiniz, zira öcünü çabuk alır.’’ Evet, bu ilahi buyruğa ve fani bilgenin sözüne münafi hareket etmenin acı bedelini çok yaşadık ve elan yaşıyoruz ve böyle giderse daha da yaşayacağız. Kendimize gelelim, özümüze dönelim, gövdelerimizi mikroplardan arındıralım ve yüce erdemlerle donatalım ve insaniyet kesbedelim. Varlığımızın temeli olan kökleşmiş değerlerimizi de suçlamayalım artık. Birazcık onurlu olalım.

 

6. LİBERALLER: Bu oynak tiplere asla aldanmamalı, netameli tuzaklarına düşmemelidir. Bunlarda da değerlerden pek behre yoktur.  Bunlarda da idealizm iflas etmiştir. Katı birer realisttirler. Çıkarlarına bakarlar. Milletin varoluş kodlarıyla pek ilintileri yoktur. Tıpkı bünyeleri mikroplu kapitalistler gibidirler. Devleti zulüm aracı kılmış kapitalist zümrenin yerine geçme hevesindedirler. Yani her şey yaratılacak yeni zamanda kendi hesaplarına olsun isterler. Kendilerini çok kurnaz zannederler. Yerel bir batıcılık oyunu oynarlar. Bak bizim dediğimizi yapmazsan desteğimizi senden çekeriz ve muhaliflerimizin tutsağı olursun ayağına yatarlar daima güçlü hükümetlere karşı. Ulvi değerlerden it gibi korkarlar. Halkın kendilerine ram olmasını isterler. Dindarları yobaz olarak addederler. Milli değerlere cidden bağlı olanları faşist olarak damgalarlar. Dinin fonksiyonsuz kalmasını isterler. Sadece kalıp olarak. Yüreklere tesir etmesinden hazzetmezler. Yerli değerlere bağlılığı kabalık addederler. Toplumu parçalayıcı fikirler serdederler özgürlük maskesiyle. Misal, bu soylu toplumun parça parça olmasını arzularlar ki kendi hegomanyaları muhkemleşsin.  Yani bunların yolu yol değildir asla sayın büyükler. Bunlara kesinlikle inanmayın ve tuzaklarına düşmeyin. Oyunu kuralına göre ve akıllıca oynayın. Bunlar asla ahlakı önemsemezler. Herkes istediğini düşünmekte, yapmakta ve yaşamakta hürdür bu sefillere karşı. Toplumu bir arada tutan bağlar önemsizdir bunların yanında. Bunlar tarihsel yanılgı yaşayan ahmaklardır. Tarihten ders alamamış budalalardır. Müslüman-Türk toplumu bunların girdaplarına ve yörüngelerine asla tutsak edilemez asla. Bunu yapanı ne tarih ne de bu millet asla affetmez.

 

7. KOMPLEKS: Şu muhafazakâr kulvarda ki bazı budalalar muhalifler karşısında komplekse girip büyük yanlışlara imza atıyorlar. Yazıklar olsun bu ahmaklara, sefillere. Ulan senin neyin eksik ki kendi özüne ve kendi sözüne tabi olmaktan gocunuyorsun. Bahusus bazı kadın yazar denilen dar kafalılar bunu yapıyorlar. Kendinilerini bir şey sanıyorlar aptallar. Neymiş efendim, feministmiş. Neymiş efendim, dönmüş. Neymiş efendim, özgürlükmüş. Geçin bunları be budalalar. Ne kadar da kendinize yabancılaşsanız karşı taraftan takdir alamazsınız. Ta ki soysuzlaşana dek. Ulvi değerlere küfredene dek. Birazcık akıllı olun be. Sanki sonsuz ömür sahibisiniz. Azcık kendiniz olun, dik durun be. Onuru çiğnemeyin.

 

8. KİM KİM: Gördünüz mü kimlerin ne olduğunu? Vatan millet Sakarya edebiyatı yapanların, Mustafa Kemal’i maske yapanların, İslam’ı ustaca kullananların ne olduğunu? Hangi odakların adamı olduğunu? Hangi mahfillerin müntesibi olduğunu? Ah ah işte bu sonlar hep sormayışımızın, sorgulamayışımızın, yüce değerlere kuru kuruya bağlılığımızın neticesidir sevgili halkım. Birlerini layüsel görmemizdir bunun sebebi. Mustafa Kemal diyenlere toptan vatansever olarak bakmamızdır. Artık zaman sorgulama devri. Artık zaman söze değil eyleme bakma devri. Artık zaman ulvi ve ekmel değerler eksenli değerlendirme devri. Artık her söze kulak vermeyi bilme ve en güzeline uymayı başarabilme devri. Artık mikroplu bünyelerle temiz bünyeleri ayrıt edebilme devri. Eylemler birer turnusol kâğıdıdırlar. Sözlere fazla itibar etmeyiniz ve eylemlere bakınız. Kuşkusuz sözde mühimdir ama eylem kesinlikle turnusol kâğıdıdır. Kimin kimle iş yaptığına kesinlikle dikkat ediniz.

Tarih: 09.05.2009 Okunma: 688

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?