Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Talabani’ye verdiği yemekte, sayın başbakan konuşuyor.
- Irak’la ilgili gizli bir emelimiz yok.
Buyurun bakalım. Nereden çıktı şimdi bu?
Kim, ne zaman size, Irak’la ilgili gizli emelleriniz olduğu suçlamasını yaptı?
Bütün dünya biliyor ki, Türkiye’nin Irak’la ilgili bir tek emeli var: Bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunması.
Türkiye’den Irak’a hiçbir zarar gelmez. Tam tersine, bu yakılıp yıkılan, halkı ezilen ülkeye her türlü faydamız dokunur.
Orada 5 yıldır süren ve bütün milletimizin endişeyle takip ettiği bir vahşet var. O vahşette yaralanan, sakat, yetim ve öksüz kalan Iraklılar yüreğimizi dağlıyor. Mağdurlara; hükümet olarak, Türk halkı olarak ne gibi bir yardımımız olacaksa yapmaya hazırız. Nitekim Kızılay vasıtasıyla veya bazı yaralıların Türkiye’ye getirilip tedavi edilmesiyle bu yardım verilmeye çalışılıyor. Türkiye, daha fazlasına muktedirse onu da yapmalı.
Yüce gönüllü milletimiz için Basralı Ömer de, Bağdatlı Hasan da, Kerküklü Mehmet de, Erbilli Ahmet de aynı değerdedir. Bizim arzumuz, orada vahşet ve belirsizlik son bulsun. Kimse öldürülmesin, sakat kalmasın. Çocuklar yetim ve öksüz, kadınlar dul kalmasın. Komşuya huzur ve dirlik gelsin.
Komşudan da bizim tek isteğimiz var. Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstersin ve kendi toprakları içinde, Türkiye aleyhine faaliyet gösterenlere göz yummasın.
Bizim yıllardır, tekrar tekrar, üzerine basa basa dünyaya ilan ettiğimiz “emellerimiz” bunlar.
Bu talep ve beklentilerimizin neresi gizli?
Durup dururken Başbakanın “Irak’la ilgili gizli bir emelimiz yok.” açıklaması, bizde şüphe uyandırıyor.
Sayın Başbakan, bilinçaltını mı ele veriyor?
Zihninin derinliklerinde sakladığı bazı “emelleri” mi var?
Türkiye ile alâkalı!
Kendisi, zihnimizi dürtüyor.
Parazit Yol
Geçen gün, bir büyüğümü ziyaret etmek için çıktım yola. Adrese ilk defa gidiyorum. İlgili durakta otobüsten indim. Adresteki caddeyi sormam lâzım. Durağın hemen yanında bir lokanta var. Öğle servisi bitmiş, personel nefes almak için dışarıda oturuyor.
Aşçıya yaklaştım. Aşçı olduğunu nereden bildin, derseniz, kıyafetinden anladım. Üstelik bedeni de aşçılığın hakkını verdiğini gösteriyordu. Adresi bildiğine dair bir his doğdu içime. Gideceğim caddeyi sordum. Hakikaten de biliyormuş.
Önce, “Abi araba var mı?” diye, sordu. Yok, dedim.
“O zaman, abi, dedi. Şu köprüyü geçeceksin. Solda, ana yola parazit yol var. İşte o yolu takip edersen Samanyolu Caddesini bulursun.” Dedi.
Köprüyü geçtim. Sola dönünce, bir tali yol gördüm. Bir yandan yürüdüm, bir yandan da kendi kendime, oğlum, dedim, bin sene düşünsen “parazit yol” tamlaması aklına gelmez. Ama aşçının aklına geliyor.
Bildiniz mi, parazit yolu?
Türkçenin karasevdalıları
Türk dili, Türk Milleti için kutsal
bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti, milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde
korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk
milletinin ruhudur, zihnidir.
Atatürk
Arıyorum
Karamanoğlu
Mehmet Bey'i arıyorum
Göreniniz, bileniniz,
duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı;
'Bu günden sonra, divanda, dergâhta,
bargâhta, mecliste,
meydanda Türkçe'den başka dil
konuşulmaya' diye,
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir
yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,
Fermana uyanınız var mı?
Yusuf Yanç
(Devam
edecek)
RUH VE KALEM
Hunharca doğranıyor, en masum
kelimeler
Edebiyat adına, katliam bu,
düpedüz
Kan bulaşmış sayfalar, ruhu
gitmiş dizeler
Kalemler cellât olmuş, aslını
yitirmiş yüz
Balı petekten alır, zehir
katıp sunarsın
Nedir bu isyankârlık, kimedir
bu düşmanlık
Dokunma lügatime, bırak öylece
kalsın
Bu mudur ahde vefa, bu mudur
değergamlık
Hamit KÖRKEN
Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya
tıklayın.