Tolga Unutmaz
Her insan bir anneden doğar. Düşünün bir dakika etrafınızdaki insanları, sevgilinizi, arkadaşınızı, yolda yürüyen birisini, herkesi ama herkesi bir anne dünyaya getirdi.
Anne olmak bu yüzden önemli işte! Dünyayı şekillendirmek, onların elinde. Dünya tarihine bakıldığı zaman, büyük liderlerin hep bir anne tarafından bu dünyaya sunulduğuna şahit oluruz. Anneler aracıdırlar, dünyadaki en büyük köprüdür onlar. Birilerini getirirler ve dünya şekillenir.
Her insan “insan şeklini” bir annenin içinde alır ya, o yüzdendir anneye düşkünlük. Babasını da sever insan da, anne başkadır. Doğarken kaybetsen de onu, büyümene tanık olmasa da o senin annendir ve onu nasıl hatırlamak istersen öyle hatırlarsın. Bir duygudur anneyi hissetmek. İçindeki gizli mabettir o. Korktuğunda “anneee” diye bağırırsın. Onun kucağında büyüdün ya, hep o kucağı özlersin. Kaç yaşına gelirsen gel, en rahat döşek ana kucağıdır.
Okuldan geldiğinde, “anne karnım aç” dersin. Kıyafetlerini ortaya atarsın, toplayandır anne. Bir gün yüreğini parçalara ayırırlar, gene annen toplar seni. Baban da yoldaşındır ama anne farklıdır.
Sevdiğinle bir kişinin arasında kalırsın, annendir o. Seni paylaşamaz, küçüklüğünde babanla bile paylaşamadı seni, çünkü. Sen onun en değerlisisin. Değerlisin çünkü; gecenin bir yarısı uyandı senin için. Üstünü örttü, “yavrum üşümesin” dedi.
Karşılıksız sevendir anne. Karşılık beklemez sadece sever o. Neden sever bilir misin? Sen onun parçasısın da ondan. Eli gibi, kolu gibi, kulağı gibi, kalbi gibi sever seni. Düşünelim bir kez daha, karşılıksız kim sever bizi? Sevgilimiz mi, arkadaşımız mı, ya da bir başkası mı? Hiç biri değil… Bir anne sever ama…
Peki, insanın sadece nüfus kağıdında, “anne adı” kısmında yazan, ismin sahibi midir annesi? Hayır. Ömür boyunca bir sürü annesi olur, insanın. Bazen öğretmenin olur, bazen bir başkasının annesi. Hatırlıyorum da, ilkokula başladığım zaman, bayan bir öğretmenim vardı. Her çocuk gibi, severdim öğretmenimi. Bayan öğretmenlerim hep farklı oldu, erkek öğretmenlerimden. Bayan öğretmenler de, anne şefkatini görür her çocuk. Her kadının içinde, anne vardır da ondan.
Dedim ya, bayan öğretmenim vardı ilkokulda, kısa boylu hafif toplu, topuz saçlıydı. Kimi zaman televizyonda gördüğüm Adile Naşit’ e benzetirdim onu. Bu toplumun bir annesi de, Adile anneydi zaten. Öğretmenim bir keresinde, yerli malı haftasında bizlere paylaşmayı öğretti. Her çocuğa tek tek yedirdi, içirdi. Başka bir zaman, herkese evlerinden ekmek, peynir, yağ getirtti, elleriyle herkese sandviç yaptı. İşte anne şefkatiydi o, annemden başka ilk kez tanıştığım. Yaramaz bir çocukluğum yoktu, anneme eziyet ettiğim söylenmedi hiç. Ama okulda farklıydım. Öğretmenime de eziyet etmek istemesem de, çocukluktu işte. Sınıfa getirilen kaktüsün üstüne düştüm. Kolumda bir sürü diken saplı ben acılar içinde kıvranıyordum. Tek tek dikenleri çıkaran, beni sakinleştiren gene o öğretmenimdi.
Anne şefkatiydi o. Yıllar geçse de, dün gibi hatırladığım. Bende büyük iz bırakan diken acısından çok, o anne duygusuydu bana geçen. Bayan öğretmenlerin yeri farklıdır bende. Bir gün büyüyüp de, okul adına en büyük başarıyı kazandığımda da, yanımda bayan öğretmenlerim vardı. Anneydi her biri, benim için.
Her anne kutsaldır. Her kadın anne adayıdır. Her annenin eli öpülür. Her annenin elini öperim. Etrafımdaki, her insanı bana kazandıran, kimi zaman sevgilim, kimi zaman arkadaşım, kimi zaman kurtarıcım olan kişilerin anneleri benim de annemdir. Her anne, benim de annemdir.
Annelerimizin, anneler günü kutlu
olsun! Bir anne var olur, bir dünya var olur…
Arşiv