Cemil Meriç
Kısa cümle, aydınlık cümle…ne demek? Ne kadar kısa, kimin için aydınlık?
Fikri balta ile belinin ortasından kesmek…
Sanat adamı, beyninin çizgileri herhangi bir orangutanınkini hatırlatan ve
asırlardan beri mihaniki bir intizamla aynı jestleri, aynı kelimeleri tekrarlamak
için yaratılmışa benzeyen, adeta ölüp dirilen, hep aynı inanmışçasına,
tarihsiz, macerasız, vakasız –daha doğrusu ancak zoolojik nevilerinkine
benzeyen bir tarihe konu olabilen-, bir alay oduncuya, bakkala ve
üniversiteliye numaralar beğendirmek zorunda olan bir panayır cambazı mıdır?
Nerkisi’lerin nesri, cümleden mânâyı kovduğu, daha doğrusu kelimelerden
stalaktit ve stalagmitler imal eden cansız bir kalıplar yığını olduğu için
öldü. Chateaubriand yaşıyor, neden? Üslubu daha az mı girift, daha az mı yapmacıklı?
Yoo, ama içinde insan var, insanın sıcaklığı, heyecanı, tereddüdü, cakası,
pozları, yalanları var.
Düşüncemize istikamet veren; ayak takımı. Diplomalı ayıların emr-i
yevmileriyle akl-ı selimin suratına tükürmekte yarış ediyoruz. Dili mahvettik, cümleyi
mahvettik. Unutuyoruz ki cümle, bir düşüncenin, doğan, büyüyen bir düşüncenin,
dal budak salan bir düşüncenin fotoğrafı. Tohum bu, patlayacak, filizleşecek,
ağaç olacak dal verecek, yapraklaşacak, yaprak dökecek, çiçek verecek,
meyveleşecek. Balzac’a bakın, Sartre’a bakın, Proust’a bakın…
Cümle bazen çığlıktır, bir şimşek pırıltısıdır, yanar söner. Ama her fişkir
bir şimşek değildir ki, bocalayışları, arayışları, kendi kendini düzeltişleri,
çeşitli tecrübeleri ile bütün bir arayış… Sonra kendi dillerinden bile habersiz
bir alay hödük, bir alay gogmagog cümleyi yok etmekte, dili, bir papağanın,
namuslu birt papağanın dahi, tekrarlamaya tenezzül etmeyeceği garip ve
müteneffir bir gıcırtıya, testere gıcırtısına, diş gıcırtısına benzeyen bir
düzine sese.. irca etmektedir…
* * *
KELİMELER
Binbir kalıba bürünen İblis, kelimelerde tecelli ediyor. Kelimeler mi?
iblis’in en pespaye, en hödük yamağına şeref vermeyecek bir tecelli bu. Ruhta
pis bir koku bırakarak duman olmalarından anlıyorum ki, bu kalp harf ve ses
kümeleri İblis’in fani bir enkarnasyonu. Habis suratlarına mürekkep hokkasını
fırlatacak Martin Luther nerede?
* * *
KİTAPLAR
Kalbi ver kitapların, onları bir kerhane sermayesi gibi haşin parmaklarınla
mıncıkladın mı senin oldular sanıyorsun. Gaflet. Senin olan, sadece on
dakikalık tenleri. Konuşmaz seninle kitap, o bir basamak değildir, sırtına
binip ikbale tırmanamazsın. Tırmanmaya tırmanırsın ama, Kapitol’den Tarpea’ya
fırlatılmak için.
Kahrını çekeceksin kitabın, hizmetinde bulunacaksın. Senelerce, senelerce
hiçbir şey beklemeden diz çöküp emirlerini dinleyeceksin… Adam vardır,
Aristo’yu Atina kerhanelerinin adresini sormak için, köşe başında bekler. Adam
vardır, kenef süpürtür Venüs’e. Ve kitabı, ağzına kadar ruhla dolu kutsal bir
emanet olarak değil, maddi refahına hizmet edecek bir hüddam olarak görür.
1963
Arşiv