Hüseyin Nihal Atsız
Bu memleket “A”dan “Z”ye kadar
bozuktur. Bu korkunç hakikati diktatörlük rejiminin
başbakanlarından Refik Saydam söylemişti. İtiraftan sonraki yıllarca süregelen
keyfî, keyfî olduğu kadar zekâdan mahrum, zekâdan mahrumiyet nispetiyle hainane
idare Türkiye’yi inkıraz uçurumunun kıyısına kadar getirdi. Artık Türkiye
bugünkü durumuyla topyekûn kalkındırılamayacak bir hale gelmiştir. Adnan
Menderes’in iyi niyetinden ve enerjisinden emin olmakla beraber bu büyük işin
üstesinden gelmesinin çok zor olacağına kaniiz.
Sefaletin doğurduğu veremden her yıl 40.000 kişi ölürken,
Millî savunma parasından çalan
askerî ve sivil şahıslar gazetelere geçerken,
Rüşvet alan polisler mahkemeye sevk
edilirken,
Öz kızlarının iffetine taarruz
eden babalar mevcutken, şehir sokaklarında evli kadınlara saldıran ahlâksızların
sonu gelmezken,
Resmî dairelerde halâ tavsiye ile
iş görülürken, bir yığın işe yaramaz memur devlet bütçesine yük olurken,
Medenî Türk milletinin halâ mazbut bir imlası yokken, Halk Partisinin yadigârı
olan her yere sızmış bulunan komünistler bir türlü sökülüp atılamazken,
kozmopolit-mason-yahudi-komünist yuvası haline gelen üniversitede tamamıyla
keyfî bir profesörler diktatörlüğü hüküm sürerken,
Lüks ve fuhuş eşyası için dışarıya
milyonlarca liralık döviz giderken,
Gayrimeşru kazançların hesabı bir
türlü sorulmaz ve yabancı bankalarda milletten çalınan paralar yatarken,
Yüz binlerce topraksız köylü, on
binlerce sefil işçi ümitsiz bir halde yaşarken Adnan Menderes’in sırf şahsi gayretiyle bu derde deva bulmasını beklemek
yersiz olur.
Türkiye’de devlet teşkilatı bugün
çatısı, duvarları, iskeleti çürümüş; kiremitleri kırık, sıvaları dökülmüş, cam
ve çerçevesiz bir eve benzemektedir. Yalnız temelleri sağlamdır.
Onu 1040 yılında Çağrı Beğ’le Tuğrul Beğ
çok sağlam atmışlardır. Bugün bu yapının bugünkü durumu ile onarılmasına imkân
yoktur. Bunu yıkıp o sağlam temeller üstüne yeniden kurmak lâzımdır.
Nasıl mı? Gelecek yazılarımızda kısa ifadelerle anlatmaya çalışacağız.
Orkun, 24 Kasım 1950
Arşiv