Bu memleketin büyük faciası, en seçkin evlatlarının beynini ve kalbini
itlere peşkeş çekmesi. Halledilmesi gereken büyük dâvâ, bu topraklar üzerinde
münevverin nefes alabilecek hale gelmesi.
Marksizm bir tecessüstü onda. Herhangi bir Batı memleketinde büyük bir
fikir adamı olabilrdi, bir teorisyen olabilirdi… Ezdiler. Caba ezilen daha kaç kişi?
Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye
koşan zavallı insanlarım, karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile
rahatsız ediyor sizi!.. Türkiye’de bir sınıf savaşı var mı? Var veya yok,
dâvâ bu değil. Her oyunun kaideleri var. Avrupa burjuvazisi iktidarı beşiğinde
bulmadı. Dünya proleteryası her hakkını şehitler vererek kazanabildi. Ama o
ülkelerin Hâkim sınıfları insanı bu kadar küçülmeye zorlamadılar, düşünceyi
kuduz köpek gibi kovalamadılar…
Batıyoruz. Ayağımızın altındaki uçurumu kendimiz kazdık. Aydın gölgesinden korkuyor.
Kafasıyla düşünebilen adamın tutunabileceği dal yok. Neden işçi partisine
girmiyorsun? Girmem, çünkü benim yerim kütüphane. Ben ışık arayan, aydınlanmak
ve aydınlatmak isteyen bir insanım. Politikanın kurtarıcılığına inanmıyorum.
İşçi sınıfına karşı beslediğim sevgi de platoniktir, tanımıyorum onları…
MEZELLET DEHANIN ANNESİ
Himalaya karışla ölçülmez. Himalaya yakından bakanlar için bir tepedir. “Kaybolan Cennet” 25 İngiliz lirası
kazandırmış Milton’a. Yirmi beş İngiliz lirası ve kemikleri çürüdükten sonra
şöhret…
On dokuzuncu asrın en büyük kitabı Das kapital”i Madam Marks şu cümleyle
selâmlar: “Karl, kapital üzerine eser yazacağına, kapital toplasa daha iyi
ederdi”. Cücenin doğurduğu dev!..
Marks, giriştiği dasitani mücadele içinde ne alkış seslerini duyabilirdi,
ne lanet haykırışlarını… Tefekkür bir saserdos. Deha, dikenli bir taç.
…
Mezar taşlarına konser veren adam, kemanının sesiyle kendinden geçebilir ve
taşlar dinlemesini bilmeseler de susmasını bilirler. Sen, taşların diş gıcırdattığı, uluduğu, yılışık kahkahalar attığı,
homurdandığı bir ülkede yaşıyorsun.
Ümilyasyon bir kamçı belki. Voltaire’i şahikalara kanatlandıran bir itin
hakareti oldu. Mezelletin acı şarabını son damlasına kadar içmese, herhangi bir
insandı Gandi… Mezellet çok sert bir içki, kahramanlar yarattığı gibi veliler
de yaratıyor… Ama sızdırıyor da…
Mezellet sert bir içki, cehennemi içer gibi içeceksin, gözlerini kırpmadan, kızmadan. Mezellet, tanrıların sevgili kullarına en büyük ihsanı. Balçığı mermerleştiren ilâhî büyü o… balçığı hiçbir büyü mermerleştirmez zavallı dostum. Hem balçık mermerden daha yumuşak, adeta daha insanî. Balçık Adem’in, Havva’nın, İsa’nın eti. Neden mermerleşsin? Doğuramayan dişi hastadır. Doğuramamak çoğalamamaktır. Çoğalamamak, ölmek. Çekileceğin bir fildişi kule de yok, bir sırça köşk de… Nereye? Mutlaktan korkuyorsun, bilmediği bir eve girmekten çekinen köpek gibi korkuyorsun. Büyüklere yalnız acılarınla mı benzeyeceksin?