Bu dünyada
herkese yer var.
Üstat Necip
Fazıl, “Başıboş” başlıklı şiirini; “Allah’ım sen acı bu saf millete / Akşam yatar, sabah kalkar başıboş!” diye
bitirir.
Herhalde,
dünyanın en saf milletiyiz. Başka milletler bu saflığımızdan yararlandığı gibi,
saflığımızı en fazla istismar edenler ise, yine bu saf milletin içinden çıkan
uyanıklar… Uyanıkların son numarası; “kargocuyuz, paketiniz var.” deyip,
ellerine bir kâğıt tutuşturarak, vatandaşların 30-40 lirasını çarpmak! Çarpacakları
kişiyi evde bulamazlarsa, komşuyu çarpmak…
Tabii bu
istismarlar nihayet kişisel! Dolandırıcılar yakalanırsa hesap sorulabiliyor.
* * *
Bu saf milletin saflığını asıl istismar edenlerse
siyasetçiler. Asırlardır istismar ediyorlar. Avutuyor, uyutuyor,
oyalıyor… Ne yakalanıyorlar, ne de onlardan hesap sorulabiliyor!
Ankara’dakiler
sıkıştıkça, piyasaya, bütün milleti oyalayacak bir oyuncak sürüyor. Veya sosyal
ve ekonomik sorunlarla vatandaş bunalıp da, sesini yükseltecek gibi olduğunda,
hemen dikkatleri başka bir yöne çekecek bir mevzu atılıyor ortaya.
Millete
deniliyor ki, senin asıl derdin sosyal
veya ekonomik değildir; işte şimdi önüne getirdiğim konudur. Boş ver ekonomiyi,
sosyal dertlerini, al bunu tartış. Ekonomiye, işsizliğe, sıkıntılara değil
gündeme getirdiğim konuya kafa yor!
Dikkat edin,
yüzyıllardır tartışılan konuların ucu hep açıktır. Sonu, ucu bucağı, kazananı
yoktur. Kesin bir çözüme de asla kavuşturulamaz.
* * *
Önümüze
sürülen ve ömürler boyu tartıştığımız bazı konuları hatırlayalım:
Lâiklik ve
irtica meselesi…
Türban ve
başörtüsü meselesi…
Avrupa Birliği
Meselesi…
Kıbrıs
meselesi…
Bunlar ne
kadar verimli konular. Herkesin ilgisini çeker. Herkesin bu konularda
konuşacağı şeyler vardır. Lehinde veya aleyhinde ateşli fikirlerimiz vardır. Fakat
bir şey daha vardır: Bu konularda asla kesin bir çözüm yoktur. Sıkıştıkça
ortaya atılabilecek, bütün bir saf milleti, her seferinde aylarca meşgul
edebilecek “geniş kapsamlı” mevzulardır.
* * *
Ankara’nın son
numarası “Kürt meselesi”!
Fırsat bu
fırsatmış, şimdi çözülebilirmiş, çözülmeliymiş! Tabii ki ilk defa duymuyoruz.
Kürt meselesi de verimli tartışma konularından biridir. Kâh “Güneydoğu”
meselesi, kâh “töre”, kâh “Kürt” meselsi vs. gibi adlarla sıkça gündeme
getirilir. Şimdi fırsat varmış! İyi… Çözelim öyleyse!
“Kürt
kimliği”ni tanıyalım. Kürtçe kurslar açılsın. Devlet dairelerinde Kürtçe
konuşulabilsin. Kürtçe Şarkı söylenebilsin. Başka haklar verilsin.
Bunlar
hakikaten bölge halkının gerçek ihtiyaçları mı; bu tartışma ne kadar sürecek,
bilmiyoruz!
Fakat şunların
gerçek olduğunu biliyoruz:
Orada ve bütün Türkiye’de çağdaş bir eğitime ihtiyaç
olduğunu… Okula gidemeyen, gönderilmeyen yüz binlerce çocuğumuz olduğunu…
Sağlıklı bir sağlık hizmetinin ulaştırılamadığını…
Çoğu insanımızın doğru dürüst bir barınma imkânının
olmadığını…
Başta iş imkânları, kitlelere insanî bir yaşam
sağlanamadığını…
Ve soruyoruz;
cebin boş, miden boş, zihnin boş, ruhun boş; Kürtçe konuşsan ne olur, Türkçe
konuşsan ne olur? “Kürt kimliği”ni tanısalar ne çıkar, tanımasalar ne çıkar?
* * *
KÜRT NÜFUSTAN FAZLA
İŞSİZİMİZ VAR
Resmî
rakamlarla 3 milyon 800 bin işsizimiz var. Bu rakam, tek başına ülkedeki Kürt
nüfustan fazla… Kaldı ki gayri resmi işsiz sayısı 20 milyona kadar çıkıyor.
Kürt
meselesini küçümsemiyorum ama bu kadar dev rakamlara ulaşan bir işsizlik neden
gündeme gelmiyor?
Yüzyılların en büyük meselesi, adaletsiz gelir dağılımın
ülke güvenliğini tehdit edebileceği neden hiç düşünülmüyor?
Ülkede yüz
binlerce aç, on milyonlarca yoksul insan var.
Bu meselelerin
bırakın aylarca, birkaç gün olsun gündemde kaldığını gördünüz, duydunuz mu?
* * *
Ülkeyi
yönetenlere soruyoruz:
Bu dehşet
verici adaletsiz gelir dağılımı sorunu ne olacak?
Doğu ve
Güneydoğu’daki köy ve toprak ağalığı sorunu ne olacak?
Aşiret düzeni,
insanlar üzerindeki “töre” diye adlandırılan, aşiret baskısı ne zaman son
bulacak?
Kadınların,
çocukların istismarı ve onlara uygulanan şiddet ne vakit önlenecek?
Güvenlik nasıl
sağlanacak, ne zaman herkes kendini emniyette hissedebilecek?
Şıhlar,
şeyhler, tarikatlar, din sömürüsü düzeni ne zaman bitecek?
Çocukların
okul yerine tarlaya, madene, taş ocağına gönderilmesi ne zaman son bulacak?
Birden fazla
kadınla evlilik problemi ne olacak?
Sayın
Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Komutanlar, Sayın muhalefet liderleri;
“Kürt meselesi”nin çözümüne şu sayılanlar da dâhil mi? bunlar da konuşulacak
mı?
Bunlar da
çözülecek mi?
Arşiv