KÜRT DEĞİL, ZÜĞÜRT MESELESİ

Neslihan KORUTÜRK - 24.05.2009

Bu dünyada herkese yer var.

 

 

 

Üstat Necip Fazıl, “Başıboş” başlıklı şiirini; “Allah’ım sen acı bu saf millete /  Akşam yatar, sabah kalkar başıboş!” diye bitirir.

 

Herhalde, dünyanın en saf milletiyiz. Başka milletler bu saflığımızdan yararlandığı gibi, saflığımızı en fazla istismar edenler ise, yine bu saf milletin içinden çıkan uyanıklar… Uyanıkların son numarası; “kargocuyuz, paketiniz var.” deyip, ellerine bir kâğıt tutuşturarak, vatandaşların 30-40 lirasını çarpmak! Çarpacakları kişiyi evde bulamazlarsa, komşuyu çarpmak…

 

Tabii bu istismarlar nihayet kişisel! Dolandırıcılar yakalanırsa hesap sorulabiliyor.

 

*   *   *

 

Bu saf milletin saflığını asıl istismar edenlerse siyasetçiler. Asırlardır istismar ediyorlar. Avutuyor, uyutuyor, oyalıyor… Ne yakalanıyorlar, ne de onlardan hesap sorulabiliyor!

 

Ankara’dakiler sıkıştıkça, piyasaya, bütün milleti oyalayacak bir oyuncak sürüyor. Veya sosyal ve ekonomik sorunlarla vatandaş bunalıp da, sesini yükseltecek gibi olduğunda, hemen dikkatleri başka bir yöne çekecek bir mevzu atılıyor ortaya.

 

Millete deniliyor ki, senin asıl derdin sosyal veya ekonomik değildir; işte şimdi önüne getirdiğim konudur. Boş ver ekonomiyi, sosyal dertlerini, al bunu tartış. Ekonomiye, işsizliğe, sıkıntılara değil gündeme getirdiğim konuya kafa yor!

 

Dikkat edin, yüzyıllardır tartışılan konuların ucu hep açıktır. Sonu, ucu bucağı, kazananı yoktur. Kesin bir çözüme de asla kavuşturulamaz.

 

*   *   *

 

Önümüze sürülen ve ömürler boyu tartıştığımız bazı konuları hatırlayalım:

 

Lâiklik ve irtica meselesi…

 

Türban ve başörtüsü meselesi…

 

Avrupa Birliği Meselesi…

 

Kıbrıs meselesi…

 

Bunlar ne kadar verimli konular. Herkesin ilgisini çeker. Herkesin bu konularda konuşacağı şeyler vardır. Lehinde veya aleyhinde ateşli fikirlerimiz vardır. Fakat bir şey daha vardır: Bu konularda asla kesin bir çözüm yoktur. Sıkıştıkça ortaya atılabilecek, bütün bir saf milleti, her seferinde aylarca meşgul edebilecek “geniş kapsamlı” mevzulardır.

 

*   *   *

 

Ankara’nın son numarası “Kürt meselesi”!

 

Fırsat bu fırsatmış, şimdi çözülebilirmiş, çözülmeliymiş! Tabii ki ilk defa duymuyoruz. Kürt meselesi de verimli tartışma konularından biridir. Kâh “Güneydoğu” meselesi, kâh “töre”, kâh “Kürt” meselsi vs. gibi adlarla sıkça gündeme getirilir. Şimdi fırsat varmış! İyi… Çözelim öyleyse!

 

“Kürt kimliği”ni tanıyalım. Kürtçe kurslar açılsın. Devlet dairelerinde Kürtçe konuşulabilsin. Kürtçe Şarkı söylenebilsin. Başka haklar verilsin.

 

Bunlar hakikaten bölge halkının gerçek ihtiyaçları mı; bu tartışma ne kadar sürecek, bilmiyoruz!

 

Fakat şunların gerçek olduğunu biliyoruz:

 

Orada ve bütün Türkiye’de çağdaş bir eğitime ihtiyaç olduğunu… Okula gidemeyen, gönderilmeyen yüz binlerce çocuğumuz olduğunu…

 

Sağlıklı bir sağlık hizmetinin ulaştırılamadığını…

 

Çoğu insanımızın doğru dürüst bir barınma imkânının olmadığını…

 

Başta iş imkânları, kitlelere insanî bir yaşam sağlanamadığını…

 

Ve soruyoruz; cebin boş, miden boş, zihnin boş, ruhun boş; Kürtçe konuşsan ne olur, Türkçe konuşsan ne olur? “Kürt kimliği”ni tanısalar ne çıkar, tanımasalar ne çıkar?

 

*                        *                      *

 

KÜRT NÜFUSTAN FAZLA İŞSİZİMİZ VAR

 

Resmî rakamlarla 3 milyon 800 bin işsizimiz var. Bu rakam, tek başına ülkedeki Kürt nüfustan fazla… Kaldı ki gayri resmi işsiz sayısı 20 milyona kadar çıkıyor.

 

Kürt meselesini küçümsemiyorum ama bu kadar dev rakamlara ulaşan bir işsizlik neden gündeme gelmiyor?

 

Yüzyılların en büyük meselesi, adaletsiz gelir dağılımın ülke güvenliğini tehdit edebileceği neden hiç düşünülmüyor?

 

Ülkede yüz binlerce aç, on milyonlarca yoksul insan var.

 

Bu meselelerin bırakın aylarca, birkaç gün olsun gündemde kaldığını gördünüz, duydunuz mu?

*   *   *

 

Ülkeyi yönetenlere soruyoruz:

 

Bu dehşet verici adaletsiz gelir dağılımı sorunu ne olacak?

 

Doğu ve Güneydoğu’daki köy ve toprak ağalığı sorunu ne olacak?

 

Aşiret düzeni, insanlar üzerindeki “töre” diye adlandırılan, aşiret baskısı ne zaman son bulacak?

 

Kadınların, çocukların istismarı ve onlara uygulanan şiddet ne vakit önlenecek?

 

Güvenlik nasıl sağlanacak, ne zaman herkes kendini emniyette hissedebilecek?

 

Şıhlar, şeyhler, tarikatlar, din sömürüsü düzeni ne zaman bitecek?

 

Çocukların okul yerine tarlaya, madene, taş ocağına gönderilmesi ne zaman son bulacak?

 

Birden fazla kadınla evlilik problemi ne olacak?

 

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Komutanlar, Sayın muhalefet liderleri; “Kürt meselesi”nin çözümüne şu sayılanlar da dâhil mi? bunlar da konuşulacak mı?

 

Bunlar da çözülecek mi?

 

 

     Arşiv

Tarih: 24.05.2009 Okunma: 851

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?