Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Anne-babalar için, şehit olan çocuklarının arkasından
“vatan sağ olsun!” diyebilmek kolay
değil. Bu, büyük bir vatan sevgisinin ve fedakârlığın göstergesi…
İyi de…
Vatanımızın sağ olması için çocuklarımızın ölmesi,
artık, yetmedi mi?
Bu cennet vatan için elbette canımız feda! Fakat vatanı, en fazla cennet yapan,
çocuklarımızın varlığı değil mi? “Bu memleket, çocuklarımız için cennet
yapılmaya lâyıktır” demiyor muyuz?
Eeee, çocuklarımız sürekli ölürken, yaralanırken,
sakat kalırken…
Her gün, cennet vatanın cennet köşelerinden gencecik
insanların katledildiği haberleri gelirken…
Her gün, “töre” adı verilen cinayetlerde gencecik
kadın ve erkekler öldürülürken…
Her gün trafik ve ev kazalarında çocuklar ve gençler
hayatını kaybederken…
Her gün, gençlerin ve çocukların cenazeleri önümüzden
geçerken, bu vatanın “cennet vatan” olduğunu nasıl idrak edebiliriz? Böyle bir
vatanın cennet olduğu nasıl iddia edilebilir? Bu şartlarda yaşamak, bırakın
cenneti; cehennem azabına benzemez mi?
* * *
Bu acıların hepsine birden “kader” deyip geçebilir miyiz? Yunus Emre bile “kader” deyip
geçmiyor. Koca Yunus’u en fazla dertlendiren, genç ölümler olduğu için şöyle sesleniyor:
Bu dünyada
bir nesneye,
Yanar içim,
göynür özüm…
Yiğit iken
ölenlere,
Gök ekini
biçmiş gibi.
Yunus Emre gibi bir bilgenin içi yanarken, bizim
içimiz nasıl yanmasın?
* * *
Evet, vatan sağ olsun ama evlatlarımızla… Sadece
Mehmetler için söylemiyorum… Münevver’ler, Muhammed’ler, Cindy’ler de yaşasın…
3–5 yaşlarında kanına girilen çocuklar da yaşasın…
Daha doğduğu günlerde, hastanede hayatını kaybeden
bebeler de yaşasın…
Hastanenin yoğun bakımına emanet edilmiş, yaşlı-genç
insanlar da yaşasın…
* * *
Ülkede ölüm bu kadar ucuzken, “Vatan sağ olsun!” sözü
içi boş, anlamsız, basma-kalıp bir söz olmaktan öteye bir anlam taşıyamaz!
Çocuklarımıza da, vatan kadar kıymet vermesini öğrenirsek...
İşte o zaman, hakikaten bu vatan “cennet vatan” olur.
Önceki
yazılar