Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bugün, Çanakkale Deniz Zaferinin 93’ncü yıldönümü.
18 Mart Deniz Zaferini, isimlerini başlık yaptığım üç kahramana borçluyuz.
Gelin, onları yakından tanıyalım.
17 Mart 1915 günü toplanan İtilaf (İngiliz-Fransız) Devletleri Harp meclisi, ertesi gün boğaza hücum edip, geçerek İstanbul’a ulaşma kararı alır.
Aynı gün akşam, yukarıdaki karardan haberi olmayan, Boğaz Komutanı Albay Cevat Bey, elde kalan mayınların da bu gece dökülmesi emrini verir.
Emri alan, Mayın Gurup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’dir. Mayınlar, kelime anlamı “Yardım” olan “Nusret” mayın gemisiyle dökülecektir. Gemi komutanı Tophaneli Yüzbaşı Hakkı’dır.
Bazı kaynaklar, Yzb. Hakkı’nın kıyada görevlendirilip mayınları Nazmi Bey’in döktüğünü, bazıları Yzb. Hakkı’nın döktüğünü, bazıları ise bu iki komutanın da gemide olduğunu yazıyor. İki komutanın da gemide olma ihtimali en kuvvetli olanıdır.
Bunları ben, birkaç dakika içinde yazıyorum. Sizler daha kısa bir süre içinde okuyacaksınız. Ama o gecenin her saniyesi, adı geçen kahramanlar için her halde yıllar kadar uzundu.
Yüzbaşı Hakkı : Elde kalan 26 mayını
denize yerleştirecek Nusret’in komutanıdır. Mayınları düşmanın, denizin her
karışını ışıldaklarla aydınlattığı, her an görülme ve vurulma tehlikesi altında
döşemektedirler. Görev gece yarısı biter. Dönüş yolculuğu başlar. Limana
yaklaşırlar. Artık görülme tehlikesi tamamen geçmiştir. “O an duyulan heyecan, yaşanan sıkıntı bir ömrü doldurabilir. Nazmi Bey
sevinçle, kader arkadaşının omzuna vurdu:
—Geçmiş olsun Hakkı.
Fakat Yüzbaşı Tophaneli Hakkı cevap vermedi.
Nusret Mayın gemisi komutanının hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecana
dayanamamış, heyecan kasırgası içinde duruvermişti.
Şimdi Nusret, büyük bir gurur ve duran bir
yürek taşıyordu.”*
O büyük kahramanın hikâyesi işte bu kadar kısa! Bir ilave; zaten rütbesiyle anılan bir subaya, neden bir de Tophaneli nitelemesi ekleniyordu?
Tophane, o yıllarda kabadayılarıyla meşhurdu. Sanırım, Hakkı Bey, babacan, civanmert, şefkatli, namus timsali, kelimenin gerçek anlamıyla kabadayı bir insandı. Onun için bu kahraman vatan evladı, rütbesinin yanında bir de “Tophaneli” sıfatıyla nitelendiriliyordu.
* * *
Ertesi sabah, İtilaf donanması mayınlardan temizlenmiş bölge zannettikleri, Nusret’in mayınladığı sahadan taarruz eder ve kendi açılarından akıl almaz bir bozguna uğrar.
Boğazı gerisin geriye terk etmekten başka çareleri yoktur.
Yalnız bir
gemileri, Ocean zırhlısı, azgın bir at gibi boğazın iki yakasını da darmaduman
ederek geçmek üzeredir. Attığı mermilerden biri Seyit Onbaşının bataryasına
isabet eder. Seyit ve bir yardımcısından başka bütün batarya şehittir. Mermi
sürme düzeneği arızalı olan biri hariç, toplar da kullanılamaz haldedir. Kalan
tek topun yanında her biri
Boğazda tekbir sesleri yükselirken, heyecanla kılıcını havaya kaldıran Cevat Albayın sesi dağlarda yankılanır:
“Geçemediler,
geçemeyecekler!”
Binbaşı Nazmi : “Binbaşılıktan emekli oldu. Ölümüne dek denizyollarında kılavuz
kaptanlık yaptı. Yaşadığı sürece alçak gönüllülüğünden ve utangaçlığından
hiçbir şey yitirmedi. Onu pek az gazeteci konuşturabildi.
1940 yılının 5 Mayıs günü Tophane Rıhtımı’ndan
bir küçük römorköre konmuş, al bayrağa sarılı bir tabut, çok az insanın
katıldığı bir törenle kaldırıldı. Bu muhterem cenaze, 18 Mart zaferini
kazandıranların başı Mayın Gurup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’indi. 65 yıl, kalbi
vatan aşkıyla çarpmıştı.”*
* * *
Onbaşı Seyit : O efsane destan kahramanının hayat hikayesi de aşağıdaki şiirdedir.
BİR MERMİ, BİR GEMİ, BİR ZAFER!
Akıl mantık dayanmaz, iman şaha kalkınca;
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!..
Kendinden kat kat fazla kaldıran bir karınca;
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!..
Cehennem sahnesiydi, o gün Karanlık Liman,
Hilal’i boğacaktı, göğü kaplayan duman,
Felaketi “Nusret”e çevirdi kırık dümen;
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!..
Haçlılara dur demek milletimin borcuydu,
İman dolu göğüsler, sanki kale burcuydu,
Türkiye Devleti’nin temelde ilk harcıydı;
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!..
Bu topla önlenmişti, azgın bir haçlı seli,
Ve doğruldu dünyada bir çok mazlumun beli.
Asırlarca duyulur daha bu topun yeli;
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!..
Dinleyin, yükseklerden bakan sözde süperler!
Bu gün daha güçlüdür, dünkü çelik siperler,
Milyonlarca Seyit var, gereğini yaparlar;
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!..
Çanakkale şehidi, gıpta eder Yiğid’e,
Sevaplarından hisse ayırmışlar Seyid’e,
Vefa, dua borçluyuz, her gaziye, şehide;
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!.
Kaidesi böyledir, bu İlahi Devran’ın;
Başarı Hakk’tan gelir, yeter ki siz davranın…
Bir yiğit insandı ki, evladıydı Havran’ın,
Koca Seyit; bir mermi, bir gemi ve bir zafer!..
01.12.2007 Ekrem Şama
(Koca Seyit’in 68.vefat yıldönümü münasebetiyle…)
*: Ekrem Şama, Hilelerle Çanakkale, Gonca Yayınevi, Laleli İstanbul.
Çanakkale deniz ve kara savaşlarını, derli toplu bir şekilde okumak isteyenlere, Ekrem Şama’nın bu eserinden başka, aynı yayınevinden çıkan “Şu Boğaz Harbi” adlı, o topraklar karış karış gezilerek yazılmış, çok büyük emek harcanmış, göz nuru dökülmüş eserini tavsiye ederim.
Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya
tıklayın.