Kısa bir aradan sonra tekrar merhabalar sevgili dostlar. Bazı sebeplerden dolayı biraz ara vermek zorunda kaldık, sizlerle, hayata dair fikir teatilerimize. Çok ciddi gelişmeler yaşandı. Bazı ilkel yaratıklar hayatın güzelliklerine kustu. İlkel yaratıklar biçim değiştirse de asla öz değiştirmezler unutmayalım. Yine, vahşi ve ilkel domuzlar soydaşlarımızın üzerine kan kustu. Teessüfle izledik olup bitenleri. Bazen sevindik. Bazen lanet okuduk. Ve hep umutlu olduk her şeye rağmen. Kutlu aylar içindeyiz, dualarımız ve gözyaşlarımız buluşmakta ve en mübarek ay Ramazan bizleri beklemekte kendisine muhtaçlığımızın fehminde olarak. İnşallah çok huzurlu bir Ramazan yaşarız. Bir otokritik yaparız. İnsan olduğumuzu hatırlarız. Allah’ın aciz kulları olduğumuzu ve üstünlüğün kesinlikle insan olmak için vereceğimiz kutlu uğraşta, Allah’a hakkıyla kul olmak için yaşamakta, olduğunun idrakine varırız. Yoksa sürgit acılar bizleri beklemektedir. Ülkemiz, milletimiz, ümmetimiz acılardan acılara sürgün yaşamaktadır. Artık bunların sonlanması için tevhide yönelmemiz icap etmektedir.
HAYATTAN KISA KISA:
1. Devlete (devleti temsil eden kurumlara) cebren ve hile ile ya da bir dış destekle egemen olmuş birkaç tane vatan haininin icrası devlete hamledilemez. Bu akla ve vicdana aykırıdır. Bu pisliğe yeltenenin damarlarında hainlik dolaşmaktadır. Çok netameli bir durumdur bu ve bilinçli olarak yapılmaktadır. Devlet mücerret bir şeydir bir kere, böyle bir şeye düşmanlık gütmenin ardında ancak derin bir kin bulunabilir. Devlet bazı kurumların şahsında müşahhaslık kazanır ve oralara hâkim olmakta halkla işbirliğinden geçer. Halka gerçekleri anlatmakla olur. Oraya namuslularda hâkim olabilir ve o zaman orası düzgün işler ve devlette böylece kötü addedilmez. Şerefli bir insanda ya da gurupta bunu yapar. Yoksa devleti yok etmeye tevessül etmez. Eğer buna tevessül ediyorsa burada gizli bir niyet aranır. Herkes haddini bilmelidir. Bu mevzuya başka bir sebeple bir önceki yazımızda da değindik. Sorun yapıda değil o yapıya hükmeden baştadır. Baş düzeldi mi yapı spontane düzelir. O kadar. Misal; daha önceleri işlenen fail-i meçhul (aslında fail-i malum) cinayetler şimdi işlenebiliyor mu?
2. Kürt Sorunu denilen zorlama sorunda çoğu kişi sahtekârdır. Mevcut yapıda yanlış adlandırmaktadır olayı. Haddizatında bugün mevcut yapının icraatlarına karşı çıkan bazıları (hepsi için söylemiyorum) bu sorunda daha tehlikeli düşüncelere sahipler ama bilinçli olarak karşı çıkıyorlar. Çünkü gizli elin direktifleri ile hareket ediyorlar. Mevcut yapının daha ileri boyutlara gitmemesini isterken bile gitmesini istiyorlar aslında. Zira günü gelince o çok parlak! düşüncelerini ifşa edecekler ve karşı çıkanlara sizler yaptınız, sizler bu hale getirdiniz diyecekler. Çok zekiler çok! Şimdiki mevcut yapıya her şey hallettirilecek, sonra da mevcut yapı ekarte edilecek hatta muhtemel ki mevcut yapının tepe noktası imha edilecek ve beklide en tepe noktada imha edilecek. Bu toplumun dokusuna uygun kişiliklerce bu işler hallettiriliyor ki güçlü ve keskin bir reaksiyon ile karşılaşılmasın toplum nezdinde. (Hatırlayın kundaktaki çocuğun katilinin ne zaman bu mukaddes topraklara ayak bastırıldığını. Bazı kurumların (okul olarak düşünün) başına kimler zamanında neler geldiğini) Bu ülkede işler hep böyle halledildi. En hassas konular o konularda çok hassas davrandığı iddia edilen kişiler zamanında halledildi. Ben şerefsiz bir ithamda bulunuyorsam tarihte şerefsizdir. Zira olanlara o şahittir. Yeter ki namuslu olunsun.
İnanın bana en sonunda da malum şahsiyetler (tepe noktalar) imha edilecek hem de GİZLİ EL tarafından ama başkalarına hamledilecek imha harekâtı. Elan ekarte etmeye çalıştıkları kişilere mesela. Ve kamuoyu bunu yutacak. Çünkü olay tamda bu şekilde gelişiyor. O şahıslar çok teennili olmalı. Fikir teatisi yaptıkları şahıslara çok dikkat etmeli. Önemli noktalara getirdikleri kişileri çok iyi seçmeli. Kendi yol arkadaşlarının kimlerle oturup kalktıklarına ve bazı konularda serdettikleri fikirlere çok özen göstermeli. Çünkü devlete asıl hükmeden yapılar ele geçiriliyor tedricen. Bu fark edilmeli. Zira devleti ele geçirdiği farz edilen yapı çökertiliyor. Eee… yerine yenisi geçirilecektir o zaman. Söyleyin bana, bugüne kadar devlete hâkim olan asıl kurumların hangi yaptığına kim karşı çıkabildi ve verilen kararları uygulamadı ki yeni yapının yaptıkları sorgulanabilsin. İnanın yeni yapıda kendisini kuranları bile yer ve yiyecek hatta yedirilecek. Halkların birliği olmadan ve bir yerli halk devrimi olmadan hiçbir sorun halkların lehine hallolmayacaktır kim ne derse desin. Tam Bağımsız Türkiye de tam özgür bir millette ancak yüce bir devrimle mümkündür. Bilakis acılar yoğunlaşarak devam edecektir ve aslakça yaşam ve köle düzeni de.
Son tahlilde, bu ülkede asla böyle bir sorun olmamıştır. Çünkü bu güzel ülkenin evlatlarının birbirine düşman olması ancak deli saçması olabilir. Bu toprakların çocukları çok derin bir bağla birbirlerine bağlıdır. İslam Kardeşliği. Bu vakıa derinleri çok tehlikeli noktalara uzanan küresel bir senaryodur. Şimdi bakınız. Adam Simith’in de dediği gibi ‘’GİZLİ BİR EL VAR.’’ Haddizatında bu mevzuda kimse hiçbir şeye yabancı ya da bigane değil. Denilen gibi o gizli el her şeyi ayarlıyor ve bizler tezgâha konulan oyunu birer figüran olarak oynuyoruz. Her şey tam da istenilen şekilde gelişiyor. O gizli el birilerine, bu halkın çocuklarına bir şeyler yaptırttırıyor. Yapılanları da bir bir kaydediyor ve günü gelince piyasaya sürüyor ve buna şaşırıyoruz kim yaptı diye. Ağababalarına baksana oğlum. Ondan başka kim sürebilir piyasaya yapılanları. O yapılanlara şimdi şiddetle karşı çıkanlar ve bundan siyaseten nemalananlar (Kürt vatandaşlarımızı onursuzca iğrenç tezviratlarla sömürenler) o zaman haberdardırlar ama gündeme getirmiyorlar. Zira bunlarda gizli el tarafından idare ediliyorlar. Çünkü yemek pişmeden yenmez. Yemeğin iyice pişmesi bekleniyor. Zira hedef çok büyük. Sadece siyasi değil. Arz-ı mevdutla ilgili falan. Ve bu olayda konuşanlar sadece aciz ve zavallı figüranlar. Olaya hâkim olanlar küresel kodamanlar. Yani bir gizli el. Şimdi konuşan bazı aydınlara (konuşanlarında hepsi değil) bakınız, sanki onlar bu işleri bilmiyorlar mıydı? Elbette ki biliyorlardı hem de domuz gibi. Ama şimdi kurşun sıktıkları yapıların yanlarında yer alıyorlardı, çünkü menfaat oradan geliyordu o zaman. Bir yazarında dediği gibi ve çok isabet ettiği gibi bu olay siyasi endüstri olarak görülmektedir. Tam bir menfaat tarlasıdır. Ah! Ah! bu güzel ülkeyi çok kötü harcadılar ve harcıyorlar. Ve bu toprağın çocukları sadece izlemekle yetiniyorlar. Mevcut yapı çok teennili hareket etmeli. İpleri kesinlikle eline almalı. Hassas noktalara asla netameli kişileri getirmemeli. Çok derin istihbarat ağı kurmalı sağlam kişilerden ve bu ağ bütün ülkeye hâkim olmalı. Lütfen bu ülkeye, bu millete ve yüce değerlere ihanet etmeyelim.
Bu mevzuya değineceğiz tekrar.
3. Şimdi şehit güzel başkan, soylu reisinde niye ortadan kaldırıldığını fehmedebiliyorsunuzdur eminim. Çünkü o çimento idi tamda bu günler için. Ama olmaması gerekiyordu ve oldurmadılar ne acı ki. Kendisinin mirasçıları çok akıllı olmalı, iyi düşünerek hareket etmelidirler bence. Olay varlık-yokluk meselesidir. Ama ne hazin ki bu konuda garip bir endişe kaplıyor sanki içimi. Aslında ülkeyi bu hale getiren kapalı siyasettir. Herkes açık siyaset edeydi inanın bu hallere düşmezdik. Bu ülkeye topluca ihanet ettik. Herkes vahşi emperyalizmin oyununa geldi. Emperyalizmin hedefi bu ülkenin birliği, dirliği, maddi ve manevi zenginlikleri ve yerli kültürü idi. Önce kültürden başladı. Zira kültür yozlaşması zuhur edince diğerleri spontane hallolurdu ve öylede oldu. Toplum kendi kültüründen uzaklaşınca ve kendisine yabancılaşınca her şeyinden vazgeçti. Gelişmelere duyarsız kaldı. Kitleler ruhsuz kişilerin esiri oldu. Halk, dostunu düşmanını tefrik edemez hale geldi. Böylece soysuzlar topluma egemen oldular. Bir baksanıza Allah aşkına vatansever görünümündeki bazı kişilere. Hepsi mason çıkıyor tek tek. Tabi gerçek ve harbi vatanseverleri müstesna tutuyorum. Allah onlardan razı olsun. Şehit başkanı, harbi reisi göz önüne getirin. Herkes onun gibi açık siyaset edeydi ve vatan sevgisinde de, imanında da, her yüce değere sonuna kadar sahip olmasında da onun gibi samimi olaydı bu ülke bu hale gelir miydi? İnanın ve inanalım gelmezdi. İşte o güzel adamı da bu yüzden şehit ettiler ya. Ne olur akıllı olalım. Şahsi menfaatlerimizi amme menfaatlerine müreccah kılmayalım. Kendimizi değil ülkemizi ve milletimizi hatta ümmetimizi düşünelim. Her güzel şeye yazık etmeyelim lütfen. Doğru olalım, dürüst olalım, erdemli olalım, şerefli olalım, insan olalım, Allah’a kul olalım.
Halk nezdinde bir tabir vardır: ‘’işi bilecen ama işe gitmeyecen’’ diye. İşte vahşi, adi ve ilkel emperyalizm tam da bunu yapıyor. Biliyor ama gitmiyor. Götürüyor, yaptırıyor. Ve böylelikle kendini gizlemeyi başarıyor. Bizde emperyalizmin uşaklığını yapanların yaptıklarını bizdendirler diye normal karşılıyoruz ve kabul ediyoruz. Ama bu olmamalı. Akıllı olunmalı.
4. Yine, vahşi Çin, soydaşımız, dindaşımız Doğu Türkistanlı güzel kardeşlerimize alçakça zulmetti. Domuzca saldırdı. Adeta kan kusturdu. Şükür ki sessiz ve tepkisiz kalınmadı. Aziz milletimiz topyekün tepkisini koydu. Tabi gerçek tepki günü elbet bir gün gelecek ve Müslüman-Türk âlemine alçakça ve soysuzca saldıranlar hesap verecek. Bu mutlaka olacak. Yoksa çekilen acılar ve bu acılara gösterilen sabır anlamsız olurdu. Her şeyin bir vakti vardır. O büyük ve beklenen gün muhakkak gelecek ve zalimler birer birer bu dünyada hesap verecekler, gerçek büyük mahkemedeki hesaptan önce. Ama bu arada sarsılmaz direnişlerde devam edecek ve etmelidir. Zira özgürlük, onur ve bağımsızlık direnişin meyvesidir. O kutsal ve görkemli meyveyi ancak direnenler iştahla yiyebileceklerdir. Direnmeyenler ve boyun eğenler onursuzca yaşamaya mahkûmdurlar ve her türlü güzellikten mahrumdurlar.
5. Yine bazı aydın geçinen zır cahiller var. Yazık. Kendi ülkesinden, kendi milletinden, kendi değerlerinden, dünyadaki gelişmelerden bihaber zır cahiller. Oysa gelişmeleri analitik bir bakışla müşahede etseler gerçekleri net bir şekilde görebilecekler. Ama ne yazık ki kendi cehaletlerini başkalarına hamlediyorlar. Oysa inandıkları değerler bile analitik bakmayı öğütlüyor. Ama onlar inandıkları şeyi de bilmiyorlar. Yani tam cahil. Katıksız, katışıksız. Oysa geçende bir yazar bu konuda bazı şeyler söyledi. Dünyaya yön vermiş bazı isimlerin geçtikleri yolları anlattı. Ama adamlar biz buradan geçtik bu işleri başaramayız dememişler. Misal, Jean Jack Rousseau, Montaigne vs. Bu meyanda, hangi düşünceye sahip olursanız olunuz, hangi inanca sahip olursanız olunuz asla takdir etmeden geçemeyeceğiniz bir açılım yaşandı. Bu konuda sonuna kadar şiddetle muhalif olduğum YÖK denilen kurumun mevcut sayın başkanını yürekten tebrik ediyorum ve üyelerini. Dünyanın en acımasız zulmünü, en ağır insanlık suçunu ortadan kaldırdığı için. Yemin ediyorum hala hakları acımasızca gasp edilen insanları düşündükçe yüreğim kan ağlıyor, gözlerim kan akıtıyor. Yemin ediyorum bunu inançlı olduğum için söylemiyorum. İnançsız olsam da böyle düşünürdüm ve öyle dönemlerimde de benzer konularda aynı düşündüm. Çünkü bu çok iğrenç bir şey. Bir yarış düzenliyorsun ve bazı savunmasız ve mazlum yarışçıları tam yüz metre geriden başlatıyorsun. Ya bu nasıl bir şey Allah aşkına. Bu aklın reddedeceği, vicdanın kusacağı bir zulüm. İnsanın hayır diye haykıracağı bir adaletsizlik.
6. Yine Liberallerin ipiyle asla kuyuya inilmemelidir. Evet, ihanet etmezler belki, kuyudan çıkarırlar ama çıkardıkları şey senin dirin değil ölündür. Bu yüzden liberallere asla güvenilmemelidir asla. Kültür yozlaşmasında emperyalizmin baş destekçisi bunlardır. Bu ülkenin yerli değerlerinden ve gerçek bütünlüğünden asla hoşnut değillerdir. Onlar kesinlikle BİR GİZLİ ELİN bu ülkedeki Truva Atıdırlar. Siyasi manipülasyondur görevleri. Bu toprağın çocuklarının iyice arasını açmaktır bütün işleri. Bu topraklarda emperyalizmin hâkimiyetini perçinlemektir. Milli kültürü ve iman eksenli değerleri yok etmektir. Bu toprağın çocuklarını köleleştirmektir. Mevcut hükümete söyleyeceğim odur ki bu tiplere asla güvenmesinler. Kullansınlar ama asla güvenmesinler. Ve onların çizdikleri yoldan asla yürümesinler. Şimdi onların zamanı. Zira ortam hazırlandı görevlerini yapmaları için. Korumaları Mossad ve CIA. Bu yüzden çok mağrurlar. İstedikleri gibi çiziktiriyorlar. Gerçek kurtuluş taraftarı gibi gözüküyorlar ama asla değiller. Öyle olsa İslam gibi, tabir caizse, yüce bir manifestoyu görmezden gelemezlerdi. Asırlar sonra bu noktaya gelecekleri malumken ahmaklık yapmazlardı. Zira daha öncede şimdiki düşmanlık yaptıkları yapıya dosttular ama bakınız geldikleri noktaya. Yarında söylediğimiz noktaya gelecekler ama çok geç olacak. Tabi bunlar parsayı toplamış olacak. Kuklalıklarının ücretlerini alacaklar. Daha önce aldılar zengin oldular şimdi istedikleri gibi konuşuyorlar. Şimdide ihanetin bedelini alacaklar ve sonra gerçek kurtuluş yolunu savunacaklar ve birde o zaman parsayı toplayacaklar. Tabi çekilen acılar kalacak ve yapılan ihanetler. Lütfen bu oyunlara gelmeyelim. Ve bu ülkenin, bu milletin yücelmesini, yükselmesini, bağımsızlaşmasını, özgürleşmesini sağlayacak yüce kurtuluş yolunu görelim ve yola koyulalım. Bu herkesin müttefik olacağı bir yerdir. Yani TEVHİD. Yani YERLİ MİLLİ DEVRİM.
Umutla, kardeşlikle, muhabbetle, selamla, duayla, dostlukla, sevgiyle, paylaşımla, saadetle, ahlakla, onurla, özgürlükle, bağımsızlıkla, devrimle kalınız yüce ülkemin yüce çocukları.