Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Pazartesi günü, uzun süredir görmediğim Terzi İbrahim SARIGÖZ’ü ziyarete gitmiştim.
Çay içerken, “bugün cenazemiz var” dedi.
“Hayrola, kim?” diye sordum.
“Ahmet
Hamdi AYHOPA’yı kaybettik.” cevabını
alınca, “Onu tanıyordum, ben de cenaze
törenine katılırım” dedim. Çayı bitirdikten sonra, ikindi namazında,
cenazenin kalkacağı camide buluşmak üzere dükkândan ayrıldım.
* * *
Saat 16:00’da evden çıkıp önce metroyla Üçyol’a ulaştım, oradan da Balçova otobüsüne bindim. İneceğim
durağı bilmediğim için, birisine camiyi sormam gerekiyordu. Otobüsün ortasında
durup etrafıma bakındım, adresi bileceğini tahmin ettiğim birisini aradım.
Oraların muhtarı gibi, vaziyete hâkim görünen orta
yaşlı bayana “İlahiyat Fakültesi camiini
biliyor musunuz?” diye sordum.
“Evet, daha çok yolunuz var.” dedi.
“Siz o
duraktan sonra inecekseniz, bana da ineceğim durağı gösterir misiniz?” diye rica ettim.
“Ben daha önce
ineceğim. Siz 1,2,3” diye sayarak ve
son derece kendinden emin bir şekilde, “benden
tam 4 durak sonra ineceksiniz” dedi.
Teşekkür edip, arkadaki boş koltuğa oturdum. Gözüm,
adresi sorduğum bayanda… O inecek ki, ben de durakları sayıp, 4’ncüde ineceğim.
Hakikaten uzun bir süre gittik. Neyse, bayan indi.
Durakları saymaya başladım. 1’nciyi geçtik, 2’nci durağa geldiğimizde baktım, “Okul” yazıyor. Onu da geçtik fakat
“Okul” durağının ismini “İlahiyat Fakültesi”nden almış olabileceği gibi bir
hisse kapıldım. Yanımda oturan kıza söz konusu adresi bilip bilmediğini sordum.
“Okul durağı olabilir” dedi. “Hımm, o zaman ben bir sürücüye sorayım”,
diye hızla şoförün yanına gittim. Bu arada 1 durak daha geçmiştik.
Sürücüye, “İlahiyat
Fakültesi Camii” durağını sordum. “Geride
kaldı” diyerek beni ön kapıdan indirdi.
Geriye doğru, yokuş yukarı yürümeye başladım. Epey
geçmişiz. Sıcakta git git yol bitmiyor. Yine bir yanlışlık olmasın diye 50
adımda bir camiyi soruyorum. Subay emeklisi gibi görünen birisine de soracağım
“Selamünaleyküm!” dedim. Sertçe elini uzatırken “ve aleykümselam!” dedi. Gayet
sert bir şekilde elimi sıkarak adresi tarif etti. Ben de ona sertçe teşekkür
ederek, tırmanmayı sürdürdüm.
* * *
Kan ter içinde, ikindi namazının farzına
yetişebildim. Cenaze namazında, ortaokuldan resim-iş hocam, Hasan KABAKÇI ile karşılaştık. “Yahu, sen niye zayıfsın da biz şişmanız?”
diye sordu.
“Hocam”
dedim, “siz de inmeniz gereken duraktan 2 durak ötede iner, bu sıcakta da
Cenaze namazını da eda edip, kabre doğru yola çıktık…
Önceki
yazılar