Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Daima silsileyi takip ederim. Rahatsızlandım mı, önce sağlık ocağına giderim.
Geçen sene Mayıs ayında, diş ağrılarım için, önce Bornova’daki semt polikliniğine gittim. Sağ olsun hekimler, üç dişime dolgu yaptılar. Sıra dördüncüye gelince, dediler ki, bu bizi aşar, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine gideceksin.
Ertesi gün EÜ Diş Hekimliğine gittim. Tahmin edemeyeceğim kadar tenha idi. Çabuk sıra geldi. Tetkikler, filmler sonunda tedavi bölümüne gönderildim.
Tedavi başladı. Semt polikliniğinde dolgu yapılan dişlerime bir de burada dolgu yapıldı. Böylece benim üç dişim çift dolgulu, sanırım, dünyanın en sağlam dişleri haline geldi. Sıra dördüncüye gelince, “bu diş kanal tedavisine gidebilir”, eeee… “Mayıs’ın sonuna geldik, okul tatile girecek, size Ekim ayına randevu vereceğiz”, dediler.
Dolguları yapan talebe-diş hekimi kızla, randevuları kaydeden memura gittik. Memur, Ekim-2007’ye randevumu kaydetti.
Teşekkür
Unutmadan. Dişlerime çifte dolgu yaparak, dünyanın en sağlam dişleri haline getiren semtteki ve diş hekimliğindeki kibar hekimlere çok teşekkür ederim.
* * *
Şimdi, ikinci fasıla geçebiliriz.
Ekim-2007’de randevuya gidemedim. Çünkü Eylül ayında İstanbul’a gittim ve kışı orada geçirmek zorunda kaldım.
Birkaç gün önce İzmir’e döndüm. Dönmüşken, ekim-2007’deki randevuma daha fazla gecikmeden gideyim diye düşünerek, dün Diş Hekimliği Fakültesine gittim.
Baktım, randevu kayıt bölümündeki memur, aynı memur. İşinin ehli, görevine sadık tam ideal bir memur.
Durumu kısaca anlattım, randevu belgesini gösterdim.
İnanın ki, “Neden zamanında gelmedin?” falan diye sorgulamadı.
Ya, ne yaptı?
Son derece sakin, tamamen doğal bir halde, hatta belli belirsiz bir güler yüzle;
- Abey, sen 2008 Ekim’inde geleceksin, dedi ve elimdeki randevu belgesindeki tarihi, minik bir tükenmez kalem darbesiyle, Ekim-2007’den, Ekim-2008 haline dönüştürdü.
İyi, dedim ve oradan ayrıldım.
Şimdi…
Memur haklı mı?
Yerden göğe kadar…
Neden?
Madem ki, benden kaynaklanan altı aylık gecikmeyle dişlerime bir şey olmuyor; o halde, randevuyu altı ay da memur uzatsa, yine bir sakınca olmayacak demektir.
Doğru.
Hem, İsmail Hakkı’ya uygun olan randevu ayı Ekim’dir. 2007 Ekim’ini kaçırırsan, 2008, onu da kaçırırsan 2009 Ekim’i. Ekimler bitmez.
Muhtemelen, her isme uygun bir tedavi ayı vardır. Vatandaşlara, isimlerine göre muayene ve tedavi için “ay” tahsis edeceksin. Böylece, hastanelerdeki yığılmayı önlersin. Herkes, hasta olacağı ve tedavi göreceği zamanı bilir.
Bunları sitemle yazmıyorum.
Sitemi aşağıda göreceksiniz.
Türkçenin karasevdalıları
Türkçe Dili (Dünden devam)
Dünyaya gelirken ağlamamı sen
anlattın
Anlatırken yarama can, canıma
can kattın
Canıma can katarken, canandan
dileyim
Eşiğinin kulu kölesi oluvereyim
Kâinat da konuşan âlem, anamın
dili
Edep ilim irfan, ehl-i kâmil,
nizam dili
Rifat Kaya
Neyzen’den
Hekimler Naz
Bir mütehassıs zedeyim, mîdemi tıp tepti benim,
Kırk katır tepse yıkılmazdı şu aciz bedenim.
Kapladı her yanımı sancı, elem, ağrı, bere,
Bir mezar oldu cihan, sanki tababet haşere!
Hastane sanarak çok yere girdim çıktım,
İbret aldım oralardan ve canımdan bıktım.
Kafadarın himmeti erdi yine imdadımıza,
İyi son verdi bir er figan ve feryadımıza.
Kalmamıştır gibi âciz bedenimde bir şey,
Yaşasın sine-i millette Hasan Vasıf Bey!
Neyzen Tevfik 1933
Yukarıdaki mısraları yazan merhum Neyzen, yine hasta olduğu bir sırada, bu mısraların ilham kaynağı olan doktora rastlayınca, hekim sormuş:
- İyi olmadın mı?... Gel, sana bir reçete yazayım!
Neyzen, taşı gediğine koymuş.
- Beni âzad et, hazret!... Ben kendi kendime de ölürüm!
Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya
tıklayın.