BATI İÇİN DEMOKRASİ NEDİR? Prof. Dr. Turan YAZGAN

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 05.09.2009

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

 

Lâedri

 

 




Sevgili Okuyucular

Türkiye, her sosyal probleminin çözümü için, problemin mahiyeti ne olursa olsun, birilerinin 'demokratikleşme' dayatması veya tutturmasıyla karşı karşıya kalıyor.

BATI İÇİN DEMOKRASİ NEDİR?

ABD, Irak'a girerken, Irak halkını demokrasiye kavuşturmak ve Saddam'ın zulmünden kurtarmak gayesi güttüğünü ilan etmişti. Yüz binlerce insan her halde Irak'ın Saddam'dan kurtarılması için öldürülmedi. Milyonlarca insan bunun için aç susuz, sakat, evsiz, yersiz bırakılmadı. Bu bedel sadece 'demokrasi'(!) için ödendi. Saddam'dan kurtulmak, herhalde 50-100 milyon dolarla ve en fazla 5-10 kişinin ölümüyle mümkün olabilirdi.

O halde demokratikleşme katliamı beraberinde getiren süreç midir?

Demokratikleşme, yüzlerce milyon dolarlık bir maliyetle başarıldığına (!) göre, bu bedelin kat kat fazlasının o coğrafyadan geri alınacağı şüphesiz değil midir? O halde demokratikleşme hakim ülkelerin zengin kaynaklı ülkeleri sömürmesi için gerekli bir süreç midir?

Demokratikleşme gerçekleştirilirken (!) halkları bölünmüş ve birbirine onlarca yıl düşman olarak bakacak, kin ve nefretle donatılmıştır. Bunlar arasındaki kinin devamlı beslenerek; ajanlar kanalıyla her istenildiğinde bir kıvılcım çakılarak, tekrar demokratikleşme ihtiyacı ortaya çıkacak ve yeniden yıllarca sonra olsa da aynı vahşet yaşanacaktır. O halde demokratikleşme sömürünün uzatılması için gerekli bir süreç midir?

Gelelim Avrupa Birliği'nin demokratikleşme dayatmalarına ve onların dümen suyunda kürek çekmeden yol alıp köşeyi dönenlerin parlak fikirlerine!

AB'nin demokratikleşme açısından, son yıllarda içine aldığı hiçbir devletle mukayese edilemeyecek kadar ileri olan, Türkiye'yi mütemadiyen oyalaması, demokrasiye (!) saygısından mıdır? Yoksa Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirmede demokrasiyi bir vasıta olarak kullanmasından mıdır?

Kendi eliyle bölüp parçaladığı ülkelere demokrasi mi götürmüştür? Yoksa Müslümanların katledilmesine göz yumarken aynı zamanda kolayca yutulabilecek lokmalar mı meydana getirmiştir?

Kıbrıs'ta katliamı önleyen Türkiye'nin, hem Türk tarafına hem Rum tarafına demokrasi götürdüğü bir gerçek değil midir? O halde KKTC'ne karşı tutumlarının sebebi de demokrasi midir? Yoksa kendi emellerine ve menfaatlerine aykırı bir bölünme midir?

Kıbrıs'ta Türk tarafında milyonlarca dolar, demokrasi için mi harcanmıştır, yoksa istedikleri planın kabul edilmesi için mi? Başka bir deyişle, AB'nin demokrasi anlayışı halkın iradesini parayla satın almayı da mubah mı görmektedir?

Avrupa'da eli kanlı teröristlerin, hapishanelerde aynı gün aynı saatte aynı yerlerinden ve aynı çeşit silahlarla öldürülmeleri hiçbir incelemeye gerek duyulmayan bir hadise iken, Türkiye'de on binlerce insanın katlinden mes'ûl bir caninin karnının ağrımasını bile soruşturmaya (hem de ülkemize gelerek) kalkmaları, demokratikleşmenin eksikliğinden midir, yoksa AB'nin ülkemiz üzerindeki hedefleri ile ilgili bir ajanın gerekliliğinden midir? Yoksa insan haklarına saygıdan mıdır?

Evlenmiş bir Türk kızının resmi nikâhlı Almanya'daki kocasının yanına gitmesi, Almanca öğrenme şartına bağlanırken bu hangi İnsan Hakları kararıyla izah edilebiliyor? Aynı şeyi biz yapsak bir Alman'a 'karın veya kocan Türkçe öğrenip öyle gelsin' desek, onlarınki kadar insan haklarına saygı gösterdiğimizi elbette bütün Batı âlemi tasdik eder (? !) değil mi?

1830'lardan bu yana hep azınlıkları bahane ederek bizimle oynayan Batı, Lozan'da bu silahını kaybetti. Ancak aradan geçen bunca zaman sonra içimizde yeni azınlıklar yaratma peşine düştü. Acaba Türkiye'nin gen haritasını çıkaranlar kimin, kimle dövüştürüleceğini tespit edenler, başta 'Barış Gönüllüleri' olmak üzere kimler tarafından beslendiler? Bu ülkede Azınlık dedikleri insanların %90'nı bizim kılıçtan kurtardığımız, bağrımıza bastığımız, toprak, ev, yer verdiğimiz Müslüman kardeşlerimiz değil midir?

Bunu pekâlâ biliyorlar.

İnsan hakları adına, demokrasi adına onlara eğitim ve idare hakkı tanınmasını istiyorlar. Peki, ülkelerinde bu hakları, hangi azınlıklara verdiler. Bizim ülkemizdeki insanların müşterek vatanın adı Türkiye'dir. Bu vatanda yaşayan milletin adı da Türk Milleti'dir. Nasıl ki, Almanya'da Alman Milleti, Fransa'da Fransız Milleti, İtalya'da İtalyan Milleti yaşıyorsa Türkiye'de de Türk Milleti yaşıyor. Kendilerinki ne kadar doğruysa bizimki de o kadar doğru değil midir? O halde hangi insan hakkı, hangi demokratikleşme?

Kendi ülkelerinde azınlık denen gruplardan bizdeki kadar hakka sahip insan var mıdır? Bizde Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, memur, müdür, gökdelen sahibi, banka, fabrika sahibi olma hakkım yok diyen, diliyle; evinde, çarşıda, pazarda konuşamayan, dilediği gibi örf ve adetini yaşayamayan bir tek vatandaşımız var mıdır?

ABD'de siyah derililer için, Martin Luther King'e 'bir eyalette toplanın' 'idareyi ele geçirin' tavsiyesi çok yapıldı. Cevap: 'Bir değil, birkaç eyalette %90 çoğunluk elde ederek müstakil devlet sahibi olabiliriz. Ama ertesi gün etrafımızı gümrük duvarlarıyla çevirirler. Bugün Teksas'ta doymuyorsak, Şikago'ya gidiyoruz, orada doymuyorsak Vaşhington'a gidiyoruz, orada doymuyorsak Boston'a gidiyoruz. O zaman ne yapacağız. Dış dünya ile de ilişiğimiz kesilir, şimdi Amerika'nın düşmanları o zaman bizim yüzümüze bile bakmazlar! '

Bu bizim için de geçerlidir! ! !


Tanrı Türkü Korusun.


Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı 272, Baş Yazısı



Arşiv




Tarih: 05.09.2009 Okunma: 815

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?