SİYASET ESTONYA MAÇINDA

Nazmi HİSARLI - 06.09.2009


 

Kader bu ya Avrupa’da bunca büyük ve dişli ülke olduğu halde, 2010’da Afrika’da yapılacak olan Dünya Kupası elemelerinde gurubumuza düşen 5 ülkeden 4’ü küçücük ülkeler: Bosna-Hersek, Estonya, Ermenistan ve Belçika. Tek dişli takım ise İspanya.

05 Eylül Cumartesi akşamı bu takımlardan Estonya milli futbol takımıyla maçımız vardı. Maç öncesi, medyada öyle bir hava yaratıldı ki, 2 milyon nüfuslu Estonya’yı yenmemizin sanki zor olacağı izlenimi verildi. Maç çok “kritik”miş, mutlaka yenmemiz lâzımmış.

Elbette futbol takımının gücü ülkesiyle mutlaka doğru orantılı değildir. Fakat çok yakın tarihlerde; önce dünya kupasında, sonra da daha geçen yıl Avrupa Futbol şampiyonasında yarı final oynayan bir Türkiye’den bahsediyoruz. Böyle bir Türkiye’nin, üstelik kendi sahasında, uluslar arası bir başarıya imza attığını görmediğimiz Estonya’yı yenmemesi mümkün mü?

Nitekim çok rahat bir şekilde 4-2’lik bir skorla yendik.  Gerçi, maçın başında bir kaza golü yiyerek alta düştük. Fakat Türk milli takımı rakibinden o kadar üstündü ki, geriye düştüğümüz dakikalarda bile, maçın sonucu konusunda hiçbir endişem yoktu.

*   *   *   *   *

Maksat Ne?

 Peki, neden maç öncesi sanki gerçekten zorlu bir maça çıkacağımız izlenimi verilmek istenmiştir?

Çünkü maça 2 bakanı ve sayısız milletvekiliyle Başbakan’ın da gideceği bildirilmiştir de ondan. Koskoca ülkenin başbakanı uyduruk, sonu daha maç başlamadan belli bir maça mı gitseydi yani?

İlgi nasıl çekilecek? Tabii ki endişe yaratacaksın, heyecanları körükleyeceksin… Zihinleri esir alacaksın.

Zihinleri sadece 1 maç akşamı için değil, uzun vadeli bir süreç için teslim alacaksın. 2010’daki dünya kupasına gitmemiz hayati önemde!

Çünkü gurubumuzda 1’nci olsaydık iş bitecek ve gelecek Haziran’a kadar başka milli maç oynamayacaktık. Ama buna imkân yok; hiç yenilgisi olmayan İspanya birinciliğini ilân etti.

*   *   *   *   *

2’nci Olursak Ne Olur?

 İşte burası çok mühim! Her şeyden önce, grupta 2’nci olma ihtimaliniz sürmeli. Yoksa yapılacak maçların bir heyecanı kalmaz.

Gurupta 2’nci olmanın çok önemli diğer avantajı, bu eleme maçları bittikten sonra, 2’ncilerin katılacağı yeni elemeler başlıyor. Yeni guruplar oluşturulacak, yeni maçlar yapılacak. Eh, işin ucunda da dünya kupasına gitmek olduğuna göre, bu bütün millete yeni milli heyecanlar getirecek demektir…

Elbette bu da geçim sıkıntısından, işsizlikten, yolsuzluktan, terörden, asayişsizlikten, eğitim, sağlık, ulaşım Vs. sorunlardan bunalan halkın dikkatlerini başka yönlere çekmek imkânı bahşediyor.

İşi başından aşkın olması gereken Başbakan, minik bir ülkeyle yapılacak bir maça neden bu kadar önem verdiğini göstermeye çalışıyor? Bir maça gitmekle kaç kuş vuruyor?

Futbolseverlere şirin gözükmek…

Siyasetten bunalan, çözümsüzlükten tıkanan dimağını dinlendirmek…

Medyanın ilgisini gerçek meselelerden futbola çekmek…

Elbette futbolculara gaz vermek… Muhakkak, ülkenin Başbakanının seyrettiği bir maçta futbolcular daha bir gayretli olacaklardır.

En mühimi gelecek ayların gündemini kurtarmak…

Guruptan 2’nci olarak çıkmamız durumunda; zaten her hafta, neredeyse her gün yapılan ve konuşulan lig maçlarının yanı sıra, önümüzdeki 9 ay boyunca ülke gündeminde sürekli bir “dünya kupası” tartışmaları olacak…   

“Açılım”ların bunalttığı, çıkış kapısı aradığı böyle bir dönemde bir başbakanı daha fazla ne rahatlatabilir?

 

Arşiv

Tarih: 06.09.2009 Okunma: 875

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?