DEMOKRASİDEN DİKTATÖRLÜĞE, OĞUZ TÜRKÜ

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 10.09.2009

 


İktidar Partisi AKP, Ana Muhalefet Partisi CHP. Özellikle kısaltmaları yazıyorum ki, AK mıydı, kara mıydı denmesin diye(!) Neyse…

Askere sivil yargı yolunu açan ya da açılmasını isteyen yasayı AKP gece yarısı meclisten geçirdi. Ve doğru Çankaya Köşkü’ ne yolladı. Muhalefetin haberi vardı yoktu tartışması değil niyetim. Olabilirdi de olmayabilirdi de, katılabilirlerdi de katılmayabilirlerdi de. Takıldığım şu, bizlerin seçtiği vekillerin sanki maç yapıyormuşçasına bizim adımıza karar vermeleri. Seçimler neden yapılıyor, biz neden oy kullanıp vekilleri seçiyoruz? Bizim yerimize baksınlar diye. Doğrusu bu, yapılan ayrı!

Biz vekil falan seçmiyoruz. Parti seçiyoruz. Parti başkanı da vekilleri bir güzel kendi keyfine göre seçiyor. Bu nasıl demokrasi? (!) Sözüm ona milletvekili seçimi. Hangi milletin hangi vekili. Kaçını tanıyoruz, kaçının ne iş yaptığını, kaçının bizi temsil edecek derecede olup olmadığını biliyoruz.

Geçin bunları, geçin! Hal böyle iken kimse demokrasiyi savunamaz. İşte o yüzden Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal’ a “Yav Baykal senin milletvekillerin ne iş  yapar?” diyor. Neden diyor, “malum yasa” meclisten geçerken CHP’li vekillerin haberinin olmayışından dolayı söylüyor. Ne diyor? “Senin milletvekillerin” diyor. Ben meclisteki tüm milletvekillerinin bu milletin seçtiği temsilciler olduğunu sanıyordum. Baksanıza senin milletvekilin, benim milletvekilim varmış. Çocuk kavgası gibi ne komik! Bir de Tayyip Erdoğan diyor ki sözüm ona kendi milletvekillerine ithafen “arkadaşlar meclise geleceksiniz, gerekirse sabaha kadar çalışacaksınız ve bu yasalar çıkacak” diyor. Emir cümlesi ve sahiplenme var. Milletvekillerini sahipleniyor ve emrediyor! Demokrasi mi bu şimdi diktatörlük mü?

Yani, Tayyip Erdoğan’ a göre milletvekillerinin fikri yok. AKP’nin getirdiği her yasaya “Evet” diyecekler ve birilerine hizmet eden yasalar fırt fırt çıkacak. Ah benim zavallı ülkem, neler yaşıyoruz böyle. Nasıl yönetiliyoruz. Daha Adalet ve Kalkınma Partisi’nin isminin kısaltılmasına AKP diyemeyen, zorla partisine AK dedirtmeye çalışan birinden ne beklenir ki? Türk Dil Kurumu’na göre kısaltmalarda baş harflerinin alındığını bilmiyor sanırım.

Ne günlere kaldık ey Gazi, katır defterdar oldu, eşşek mühürdar!

                                                                                                                                 

 

 

Arşiv

Tarih: 10.09.2009 Okunma: 826

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Seyfeddin Karahocagil

27.07.2009 - 02:30

Muhterm Kardeşi ve aziz dostum. ÖÇncelikle uzun zamandan beri tatildeydim ve yazılarınızı okuyamadım Özür dilerim.. Gine çok önemli ve de hayati bir konuya parmak basmışsınız tebrikler.. "Deveye neden boynun eğri demişler, nerem doğru ki" demiş bu halk değimiyle başlayalım. Altmışlı yıllarda İstanbul gazetelerinden birinde "Milli Eğitim" Başlıklı 104 tefrika yazmıştım. O zamanın Milli Eğitim Bakanı 9. Şuraya fikirlerimi istedi ben de 28 tefrika daha yazdım Tabi Milli Eğitim Bakanlığına da Gönderdim. O günden bu güne esasta hiç birşey değişmedi. Ufak tefek rütüşler hariç. Ben o yazı serimde Önce Milli eğitim Millimidir. Sorusunu ele almış, Eğitim diye birşeyin olmadığını, sadece bizde öğretim olduğunu, onunda milli olmaktan çok uzak olduğunu ve öğretimin dahi yapılamadığını. nesillerin zayı olduğunu ve büyük bir insan zayıatıyla geleceği Mizin bilfiil Bizim Milli eğitim uygulamamızla Tehlikeye skulduğunu, ortaya koymuş ve acil tedbir gerektiği üzerinde durmuştum. Tabii bunu yaşadığım olaylarla da isbatlıyarak. Ben hâla o kanaattayım ve şimdi diyorum ki Mademki Milli eğitim yok sadece öğretim var Öyleyse bunu dershaneler ve özel okullar çok daha iyi yapıyor. Bırakın yapsınlar Hiçbir özel okul Dört işllemi bilmeyen bir öğretmene 40 yıl maaş vermez. Selam, sevgi ve saygılarımla

Seyfeddin Karahocagil

27.07.2009 - 02:30

Muhterm Kardeşi ve aziz dostum. ÖÇncelikle uzun zamandan beri tatildeydim ve yazılarınızı okuyamadım Özür dilerim.. Gine çok önemli ve de hayati bir konuya parmak basmışsınız tebrikler.. "Deveye neden boynun eğri demişler, nerem doğru ki" demiş bu halk değimiyle başlayalım. Altmışlı yıllarda İstanbul gazetelerinden birinde "Milli Eğitim" Başlıklı 104 tefrika yazmıştım. O zamanın Milli Eğitim Bakanı 9. Şuraya fikirlerimi istedi ben de 28 tefrika daha yazdım Tabi Milli Eğitim Bakanlığına da Gönderdim. O günden bu güne esasta hiç birşey değişmedi. Ufak tefek rütüşler hariç. Ben o yazı serimde Önce Milli eğitim Millimidir. Sorusunu ele almış, Eğitim diye birşeyin olmadığını, sadece bizde öğretim olduğunu, onunda milli olmaktan çok uzak olduğunu ve öğretimin dahi yapılamadığını. nesillerin zayı olduğunu ve büyük bir insan zayıatıyla geleceği Mizin bilfiil Bizim Milli eğitim uygulamamızla Tehlikeye skulduğunu, ortaya koymuş ve acil tedbir gerektiği üzerinde durmuştum. Tabii bunu yaşadığım olaylarla da isbatlıyarak. Ben hâla o kanaattayım ve şimdi diyorum ki Mademki Milli eğitim yok sadece öğretim var Öyleyse bunu dershaneler ve özel okullar çok daha iyi yapıyor. Bırakın yapsınlar Hiçbir özel okul Dört işllemi bilmeyen bir öğretmene 40 yıl maaş vermez. Selam, sevgi ve saygılarımla