“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
Evet
çocuktan al haberi… Büyüklerin dedikodularını ve konuştukları doğruları ya
da yanlışları ortaya çıkaran çoğunlukla çocuklardır. Çocuklar teyp gibidir.
Sesleri kaydederler, duydukları sözleri unutmazlar. Tabi bu zeka seviyelerine
de bağlıdır. O apayrı bir konu. Neyse…
Ali Kırca’nın
sunduğu “Siyaset Meydanı” isimli tartışma programında “Çocukların
Açılımı” adı altında ülkenin çeşitli yerlerinden çocuklar
getirilmiş ve “Demokratik(Kürt) Açılımı” tartıştılar. Çocuklara,
büyüklerin tartışıp bir uzlaşmaya varamadığı konu tartıştırıldı. Oysa o
çocukların o konuyu tartışmaması gerekirdi ve aralarına böyle bir ayrılık
sokulmamalıydı. Tamam, çocuklar tartışarak, her şeye boğun eğmeden ve
yetiştikleri vatana hizmet etme bilinci ile büyütülmeli. Gönül bunu
ister!
O programda
Hakkari’ den gelen bir çocuk, “PKK dediğiniz benim dayımdır,
amcamdır” dedi. Bir de “Sizin nasıl ki önderiniz var, bizim de önderimiz
Sayın Abdullah Öcalan’ dır” dedi. Bu çocuğa diğer çocuklar tepki gösterdi.
“Atatürk’le, Abdullah Öcalan kıyaslanamaz” diye. İşte bölünme, işte ayrılık.
İşte geleceğimiz olacak çocuklar ve çocuklar arasındaki ayrılık, “biz-siz”
dedirttirmek. Başta dedik ya, çocuklar teyp gibidir. İşte programdaki çocuklar
da böyle. Söyledikleri her söz ve düşünceleri büyüklerinin onlara
öğrettikleridir. Ben Atatürk’le Abdullah Öcalan’ ı kıyaslayan çocuğa kızmam,
kızamam. Çünkü, öyle yetişiyor o ve onun gibi çocuklar. Kalkıp açılım saçılım
diyenler “çocuklarımız ölmesin” diyorlar, fakat çocukların geleceği için bir
şeyler yapmıyorlar. O çocukları bile ayırmanın yolunu buluyorlar.
Programa katılan
Ece Temelkuran, Doğudan gelen çocuklara daha çok hak verdi ve onları savunmak
için konuştu daha fazla. Evet, o çocukları savunalım, o çocuklar operasyonlarla
uyanmasınlar, silah seslerinin gölgesinde büyümesinler. Fakat Sezar’ın hakkını
da Sezar’a verelim. Bu topraklarda yaşamak sadece Türklere hak değil ki,
Kürtler biz de haklarımızı istiyoruz desinler. Tamam, her ülkenin geçmişinde
bir takım sorunlar vardır ve bu sorunlar bir anda çözülemez. Ama “camı kim
kırdı?” demek yerine “camı tekrar yerine takmak” gerekli değil mi? Doğuda
çocukların operasyonlarla büyümesine sebep sadece sözüm ona Türk Devleti
yüzünden mi? Ne demek Türk Devleti?
Devlet soyut bir
kavramdır ve devleti insanlar oluşturur. Bu ülkenin devleti de bizlerizdir. O
halde bu devlet hepimizindir ve hepimiz devletizdir. O halde Devlet bize
yatırım yapmıyor, devlet bizi öldürüyor demek neden? Peki, Devlet yatırımı
kendi mi yapar? Aracılarla mı? Her ikisi de cevaptır. Doğudaki belediyeler DTP’de
değil mi? E o zaman neden yatırım yok. Devlet belediyelere bütçe ayırmıyor mu?
Nereye gidiyor o paralar. Bir de bu sorgulansın o halde. Diğer taraftan, Doğu da
bu ülkenin toprağı, Batı da. İşte devlet de hepimizin. E devlet doğuda askeri
operasyon yapıyor ve çocuklara yazık deniliyor. O zaman askere çekilen silahlar
insin, asker de operasyon yapmasın. Hayır, silahlar sussun da, sadece askerin
silahı sussun. Olur mu öyle şey? Bunu kime anlatabilirsiniz. 20 yaşındaki bir
asker nöbette elinde silah, eli tetikte, gözü hedefteyken haince gelen PKK’lıya
ateş etmeyecek mi? Gel beni öldür mü, diyecek? Ya da asker, onların yerini belirleyince
“Arkadaşlar içeriden çıkar mısınız?” mı diyecek. Yok böyle bir şey. Bunu hiçbir
şehit ailesine ve askere gidecek hiçbir gence anlatamazsınız. Açılım maçılım
ilgilendirmez onları. Bir gün bu ülkede Milli Mücadele tekrar gerekirse, o
mücadeleyi verecek kişi de bulamazsınız.
Evet, Doğu
kanıyor ve sarmamız lazım. Bu nasıl olacak? Yaparsın eğitim, sağlık vb.
açılımları olur biter! Kürtçe eğitim isteniyor, bunun yanlış olduğunu
anlatırsanız açılım olur. 7 yaşında okula giden bir çocuğun, üniversiteyi
bitirene kadar Kürtçe eğitim aldığında, iş bulamayacağını ve o
çocuğa en büyük kötülüğün yapılmak istendiğini anlatırsanız açılım olur. Kürtçe
konuşulmasın demiyoruz. Konuşulsun. Fakat bu ülkede bir çocuğun büyüyüp bir
iş yapabilmesi için Türkçe’ ye ihtiyacının olduğu çok açıktır.
Sen, oradaki çocuklara bunları anlatırsan ve onların Kürtçe’nin yanında Türkçe’
yi de bilmek zorunda olduğunu ve de bunun onlar için dışlanma olmadığını
anlatırsan açılımın kralını yapmış olursun. Hele ki, o çocuklara binlerce can
almış, kundaktaki bebeğin bile vücuduna giren kurşunun terörist başı Abdullah
Öcalan’ın emriyle çıktığını ve o kişinin de o çocuklara bizim önderimiz diye
öğretilmemesini sağlarsan. Üstüne de Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
yaptıklarını ve yapmak istediklerini anlatırsan, hepimizin önderi olduğunu
anlatırsan ve öğretirsen bu da açılımın kaymağı olur. İşte bunlar olmalıdır.
Sonra da artık çocuklarımız ölmesin diyebiliriz. Ben de diyorum çocuklarımız
ölmesin. Ondan önce de diyorum ki, çocuklarımız dağa çıkmasın, çiçek toplamak
dışında…
Arşiv