Bu dünyada
herkese yer var.
Takip
ediyorsunuz, aylardır gazeteler “demokratik
açılım” yazıyor da başka bir şey yazmıyor…
Televizyonlar
“demokratik açılım” diyor da başka bir şey demiyor…
İktidar
sözcüleri “demokratik açılım” diyor da başka bir şey demiyor…
İktidar
yanlıları “demokratik açılım” diyor da başka bir şey demiyor…
Ünlüler
“demokratik açılım” türküsünü
çığırıyor da başka bir türkü çığırmıyor…
* * *
Peki,
“demokratik açılım” diye aylardır yırtınanlar, bize somut olarak ne verdiler? Bırakın
bişey vermeyi, bize ve söz konusu bölge halkına, Kürtlere ne söylediler? Hangi demokratik
haklarını vermeyi, hangi dertlerine deva olmayı vaat ettiler?
Meselâ;
bölge halkının ve bütün Türkiye’deki
seçmenlerin iradesinin Meclis’e yansımasını önleyen yüzde 10 seçim barajını
kaldırmaktan hiç söz ettiler mi?
Hayır!
Meselâ;
her türlü adaletsizliğin giderileceğinden, bunun en somut göstergesi “adaletsiz gelir dağılımı”nın
düzeltileceğinden söz ettiler mi?
Hayır!
Meselâ;
demokratik düzenin önündeki en büyük engel olan, bölgedeki “ağalık”, “şıhlık”, “şeyhlik” düzeninin, “feodalite”nin sona
ereceğinden hiç bahsettiler mi?
Hayır!
Olması
gereken, söylenmesi gereken ama söylenmeyenlerin listesini sayfalar boyu
uzatabilirsiniz.
* * *
Dikkat
edin, aylar boyu, sayfalar, kanallar dolusu çuval çuval laflar, konuşmalar,
tartışmalar(!) incir çekirdeğini dolduracak nesneler değildir. Halkın, bölge halkının menfaatine hiçbir
şey yoktur.
Ne vardır?
Bütün
medyada iktidarın hoşuna gidecek, onu memnun edip sevindirecek haber ve
yorumlar(!) vardır.
O kadar
ki, koca koca akademisyenler, koca koca toplum önderleri(!), koca koca duayen(?)
yazarlar, koca koca sanatçılar(!) iktidarın hoşuna gitmek için ne olduğunu
bilmedikleri, bir türlü açıklanamayan kapalı “açılım”a kayıtsız şatsız “destek
verdiklerini açıklama yarışındalar… İktidara yağcılık yarışındalar.
Daha başka ne vardır?
Tam
bir korkaklık, tam bir teslimiyet var.
Cılız 1–2 ses dışında bütün medya
sinmiş, teslim olmuş durumda!
* * *
Geçen
haftanın sonuna doğru Erzurum’dan
bir haber geldi. Habere göre; Erzurum
valisi ile vilayetin İl Genel Meclisi başkanı bayan, gece vakti bir arabanın
içinde baş başa görülmüşler… Vali karakola gitmiş, tutanak tutulmuş… Vs. Haberin
ayrıntısını biliyorsunuz.
Buraya
kadar normal…
Amma
ve lâkin, valinin yanında görünen kadın,
il genel meclisinin üyesi ve başkanı olduğuna göre siyasî bir kimliği olması
gerekir. Çünkü il genel meclisi üyeleri, yerel seçimlerde, partilerden aday
oluyor ve halkın oylarıyla seçiliyorlar. Dolayısıyla, valinin yanındaki kadının
da bir partisinin olması lâzım...
Öyleyse, bu kadın hangi siyasî
partidendir?
Adı
geçen kadının siyasî bir kimliğinin olduğunu, hele partisini hiçbir yayın
organı telaffuz edebildi mi?
Edemedi!
Neden acaba?
Demokrasimizin
geldiği seviyeden, kaydettiği aşamadan mı, dersiniz?
Yoksa
bu kadın, hepinizin tahmin ettiği gibi, genel ve yerel seçimlerde Erzurum’daki
oyları silip süpüren iktidar partisine mensup olduğundan mı?
Elbette
ikinci şık!
Aylardır
“demokrasi” sakızı çiğneyen kocaman medya, valiyle beraber görülen kadının
siyasî kimliğini açıklama cesareti gösterememiştir.
Sinemada kalp krizi geçirip ölen adamın
Saadet Partili olduğunu rahatça yazabilen medya, bir Büyükşehir olan, koskoca
Erzurum’un il genel meclisi başkanının partisini açıklayamamıştır.
Hal
böyleyken, yandaş medyanın babası, Ergün Babahan ne diyor? “Bugün basın daha
özgür!”
Geçelim!
* * *
Nihayet,
Cumartesi günü SÖZCÜ gazetesi, bir
tek Sözcü gazetesi kadının AKP’li
olduğunu açıklayabildi.
* * *
İşte,
“demokratik açılım” diye yeri göğü inletenlerin demokratik anlayışı bu!
“Açılım”la varmak istedikleri “Demokratik
Türkiye” böyle bir Türkiye!
Aksak,
korkak ve tırsak insanların ülkesi bir Türkiye…
Hakikatlerin
saklandığı bir Türkiye…
Gerçekte demokrasinin “D”sinin olmadığı
bir Türkiye!
Arşiv