Gittikçe Geriliyor

İsmail Hakkı CENGİZ - 29.03.2008

  Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


 

Sonuna geldiğimiz haftaya damgasını vuran kavramlar…

İtidal, sağduyu, sükûnet, bir adım geri ve basiret!

Genellikle İstanbul kaynaklı iş çevrelerinden yükselen sesler…

Fakat muhatabı açık değil.

Kim sakin olacak?

İtidali kim, nasıl gösterecek?

Kim, ne yaparsa bir adım geri atmış olacak?

Sağduyu ve basiret ne demek? İnsan nasıl sağduyu ve basiret gösterebilir?

*                        *                      *

Derken…

Ankara’dan iki cümlelik cevap geldi.

“Siyasetçi geri adım atmaz!”

“Başımızı giyotine mi uzatalım?”

Her iki cevap da Sayın Başbakana ait.

Benzetmeye bakar mısınız? “Giyotin!” Bu benzetme, basiretli bir benzetme mi?

İstikbalini başbakana bağlamış keskin kalemler de üzerine atladılar.

“Başını giyotine uzatma. Savaş!”

Kime karşı savaşacak? Kimi yenecek? Sonunda kim kazanacak?

Ve hiç akıllarına gelmeyen soru…

Ya kaybederse?

Biz de, bu durumda, sorulması gereken soruyu soralım.

Böyle bir savaşın galibi olabilir mi?

*                        *                      *

            Anayasa Mahkemesi ne karar verirse versin ortam gerilecek. Çünkü verilecek hiçbir karar ülkenin tamamını memnun etmeyecek. Karar, toplumun bir yarısını tatmin ederken diğer yarısını üzecek ve gerecek.

            Çare var mı?

            Tabii ki var.  Sayın Demirel’in ülkeye hediyesi olan ünlü söz, “Demokrasilerde çare tükenmez.” Dolayısıyla demokrasinin tükenmesinden korkmalıyız. Demokrasi tükenir mi?

            Ne yazık ki, o da tükenebiliyor. Çünkü zaten az demokrasimiz var. Geçen sene, 28 Nisan akşamı “Hiçbir şekilde darbe ihtimali yok” diyen bir profesör, dün akşam TRT1’de “Cunta”lardan söz ediyor. Zaten bir şeyin olmama ihtimalinden bahsediyorsanız, onun gerçekleşme ihtimalinden de söz etmiş olursunuz. “Darbe olamaz” dediğiniz yerde zayıf da olsa “darbe” ihtimali var demektir.

 

            Çare

            Yukarıda, ikinci satırda geçen kavramların içini dolduran öneriler çok cılız kalıyor. Dün akşam Kanal7’de Seyfettin Gürsel ve Aydın Engin basiretin sesi oldular. Çare tam demokrasidir, demeye getirdiler.

            Biz de bu görüşteyiz. Vakit vardır.

            Demokratik açılımlara hiç kimsenin bir itirazı olamaz. “Cunta”nın bile!

            Başta Siyasî partiler ve Seçim Kanunlarında yapılacak ciddi bir demokratik açılım herkesi rahatlatacaktır. Tabii bu değişiklik, katılım ve temsilin daha geniş kitlelere yayılmasını sağlayan ve parti başkanlarındaki “padişahlık” yetkilerini ortadan kaldıran bir değişikliği getirirse anlamlı olacaktır.

            O zaman siyasî parti başkanları bir adım geri giderken, halk bir adım ileri çıkmış olacaktır.

            Tabii bu söylenmesi çok kolay, gerçekleşmesi zorun zoru bir düzenlemedir.

İtidali, sağduyuyu, sükûneti ve basireti gerektirir!

            Ve getirir.

 

 

Türkçenin karasevdalıları

         Arıyorum (Dünden devam)

             

            Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
            Cafe-show
levhasının altında,
           
Acının da acısı, nes-kaaave içeniniz var mı?   

 

                          Yusuf Yanç (Devam edecek)

 

 

            Yeşilırmak Vadisinden

            İyi Düşün

            İnsanoğlu iyi düşün,
            Sakın kırma hiç bir gönül.
            Yüzü geçse bile yaşın,
            Mutlak bitecektir ömür.
                        Çalış kazan, haram yeme.
                        Başkasını hiç gözleme,
                        Doğru söyle, yalan deme.
                        Yalan çıkmaz bir sokaktır.
            Hor görme sen sev insanı,
            Kaldır kalbinden hüsranı,
            Dahası var, sev hayvanı.
            Allah yaratmış mutlaktır.
                        Canlı, cansız her şey onun.
                        Doğan büyür, ölür kanun.
                        Aynı şeydir senin sonun,
                        Bu kanun elbette haktır.
                                                Necmi Uçar

 

 

 

Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.

Tarih: 29.03.2008 Okunma: 702

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

.....

08.03.2008 - 12:51

Bakın küçük hanım, Malesf kadınlar yaşadıklarını kendi doğurmalarından yaşıyorlar bütün bunları.Her manada olduğu gibi cinsel anlamda da aç bir toplumun, sağlıksızlığının nedeninden doğan, taciz ve şiddet.Şu geleneksel yılbaşı sendromundan bakacak olursak, hayvanlaşacak kadar birinci dereceden bir ihtiyaç olduğunu bildikleri halde,---erkek mantığından bakıyorum--- ataerkil normların çarpık baskılarını görüyorum ben o tacizlerde.Kadınlar erkekler kadar tutmuyor birbirlerini. Kadını taşlatan yine kadın, erkeği yetiştiren yine kadınsa yaşadığımız haksızlıklarında sebebi kadındır.Bekareti icat eden çarşafı kontrol eden yine kadınsa pek meraklı olduklarına rastladım.Bunların dışında zaten kadınsan, kabuğun konusunda birazda şanslıysan, kafan birazda nçalışıyorsa bir şeyler yapman çok zorlaşıyor.Elini veripte kolunu kaptırıyorsun selam versen beklentiler mideni bulandırıyor.Yolda birine adres sorsan adam bir şey sanıyor kimse neyin nereye kadar olması gerktiğini bilmiyor.Kadınların naz vs gibi yarattığı tutarsızlıklar erkekleride beklentiler konusunda dengesizleştirince ortaya sadece üretmek, ve yaşamak isteyen kadınlara yaşaması güç bir dünya kalıyor... Evde öyle oturunca, şu apartman yöneticilerine benzer şekilde bütün haber siteleri, köşe yazıları hepsini okuyup yorum yazıyorum.Dünyaya bir şekilde müdahale edebilmek güzel. sevgilerle

.....

08.03.2008 - 12:51

Bakın küçük hanım, Malesf kadınlar yaşadıklarını kendi doğurmalarından yaşıyorlar bütün bunları.Her manada olduğu gibi cinsel anlamda da aç bir toplumun, sağlıksızlığının nedeninden doğan, taciz ve şiddet.Şu geleneksel yılbaşı sendromundan bakacak olursak, hayvanlaşacak kadar birinci dereceden bir ihtiyaç olduğunu bildikleri halde,---erkek mantığından bakıyorum--- ataerkil normların çarpık baskılarını görüyorum ben o tacizlerde.Kadınlar erkekler kadar tutmuyor birbirlerini. Kadını taşlatan yine kadın, erkeği yetiştiren yine kadınsa yaşadığımız haksızlıklarında sebebi kadındır.Bekareti icat eden çarşafı kontrol eden yine kadınsa pek meraklı olduklarına rastladım.Bunların dışında zaten kadınsan, kabuğun konusunda birazda şanslıysan, kafan birazda nçalışıyorsa bir şeyler yapman çok zorlaşıyor.Elini veripte kolunu kaptırıyorsun selam versen beklentiler mideni bulandırıyor.Yolda birine adres sorsan adam bir şey sanıyor kimse neyin nereye kadar olması gerktiğini bilmiyor.Kadınların naz vs gibi yarattığı tutarsızlıklar erkekleride beklentiler konusunda dengesizleştirince ortaya sadece üretmek, ve yaşamak isteyen kadınlara yaşaması güç bir dünya kalıyor... Evde öyle oturunca, şu apartman yöneticilerine benzer şekilde bütün haber siteleri, köşe yazıları hepsini okuyup yorum yazıyorum.Dünyaya bir şekilde müdahale edebilmek güzel. sevgilerle