ERDOĞAN KENDİNİ FENA ELE VERDİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 14.10.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 


“Beraber yürüdük biz bu yollarda” diye başlayan şarkıyı söylüyor her fırsatta… Mikrofonlar her uzatıldığında da bu şarkıyı okuyor… Bu romantik şarkıyla özdeşleşen Erdoğan, “platonik aşktan anlamam” diyor.

Hâlbuki o çok sevdiği şarkı sözlerini duyarak söyleseydi “anlamam” demeyecekti. Demek ki aslında şarkıyı okurken hiçbir şey hissetmiyor.

Bakın, platonik aşkı sözlükler nasıl tanımlıyor: Platonik aşk, günlük Türkçede, karşılığı sorgulanmayan aşk anlamında kullanılır.

Gerçek sevgidir. Fiziksel doyum için değildir.

Platonik aşkta, insan bir kişiye âşık olurken, diğeri âşık olmaz.  Tek taraflıdır.

Tasavvufta buna "müşahhas""tan "mücerret"e ulaşma denir ki, divan şiirinde çokça işlenen bir konudur.

*   *   *

Yani kısaca, Allah aşkı da platonik bir aşktır. İşte Sayın Erdoğan böyle bir aşktan anlamam diyor.

Oysa bu aşktır ki, bizi kuru ibadetten, kuru tapınmadan korur, kurtarır.

Bu aşktır ki, hayatımızı doldurur, yaradılışımıza bir anlam katar. Ruhumuza huzur verir. Bu aşkladır ki kâinatı ve eşyayı anlayabiliriz.

Bu aşkı anlamam demek, aslında hayatı anlamam demekle eş anlamlı…

Onun için yanık Fuzulî’miz der ki, “Aşk imiş her ne var âlemde, ilim bir kıyl ü kal imiş ancak!”

Platonik aşkı anlamam, demek, aslında maddeden, gözle görülen-elle tutulan materyalden başka bir şeyden anlamam demektir.

*   *   *

Erdoğan’ın, vaktiyle Necip Fazıl Kısakürek’le görüştüğü, hatta merhumun, bir toplantıda,  “Sakarya” başlıklı şiirinin Erdoğan tarafından okunmasını arzu ettiği iddia edilir. Eğer bunlar doğruysa, Erdoğan’ın üstattan hiç feyz almadığı ortaya çıkıyor.

Bakın Üstat Necip Fazıl aşk’a nasıl bakıyor? Şairler sultanının şu mısraları, “aşktan anlamam” diyenlere muhteşem bir cevap gibidir:

 

Şu gaflet yükü insana bak;
Kendinden varlık cakasında.

Tam dört asırdır Müslümanlık,
Cansız etiket markasında.

Kur’an, kalbi kör ezbercide,
Din, üfürükçü muskasında.

Batı, Batı der çırpınırlar,
Batı tükürük hokkasında.


Ve AŞKSIZ yobaz... İşi gücü,
Namazla Cennet takasında

 

*   *   *

POLİSE İŞKENCE

“Gecekondu” dediğin, hakikaten bir gecede konduruluveren, en fazla tek katlı derme çatma bir binadır. Hâlbuki ekranlarda “gecekondu yıkımı” diye haber yapılan mekânlara baktığımızda, koca koca apartmanlar, mahalleler, siteler görüyoruz.

Bu binaların bırakın 1 gecede ortaya çıkmasını, o hale gelmesi için yıllara ihtiyaç var. O apartmanlar, “gecekondu mahalleler” bu seviyeye gelene kadar hiçbir belediyeci görmemiş mi?

Bu nasıl bir oyundur? Nasıl bir göz yummadır?

Bu kadar göz yummadan sonra yıkmak için bir polis ordusuyla mahalleye gidiliyor ve ürkütücü manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz. Daha acısı, halkla polis karşı karşıya getiriliyor. Nitekim İstanbul’daki en son yıkımda, polisin üzerine, içi arılarla dolu bir arı kovanı atmışlar.

Hadise baştan sona kadar polise eziyettir.

Bu göz yummalarından dolayı siyasî sorumlulara hiç hesap sorulmayacak mı? Siyasîlerin oy kaygısıyla görmezden geldiği pisliği temizlemek için polisin bu işlerle uğraştırılması işkence değil de nedir?

 


Önceki yazılar

Tarih: 14.10.2009 Okunma: 703

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?