İnsanlar görüyorum… Yangından kaçar gibi kaçıyorlar
vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu… Bir
uçurum ki uçsuz bucaksız… Uçurum değil, bir ejderin ağzı.
Belki biz de koşuyorduk uçuruma. Belki eteklerimiz bir
dikene takıldı, belki biz de uçurumdayız. Ama bu uçurum da kat kat… Yüz
yıllardan beri kabûsa, geceye ve lâğıma akan bir ırmak gibi insanlar dökülmüş
bu uçuruma. İnsanlar ve insanlık. İnsanlar sarhoş, insanlık büyülenmiş,
insanlık kör; görmüyor uçurumu, görmüyor.
Bu kozmik hâileyi ibret aynasından seyredemezsin. Devran
çoktan parçaladı aynanı. Sen de kafilenin içindesin. Sen kafanla, sen etinle,
rüyalarınla içindesin. Bu ateşten çemberi aşamıyorsun.
Ve Manu kurtuluş dağına tek başına tırmandı. Benim
dostlarımı davet edebileceğim bir Arz-ı Mevûd’um yok. Kayık: Gönlüm,
tırmanılacak dağ: Çile dağı
…
Demek aklın sesi rüzgârın uğultusundan daha mânâsız.
Kılavuzların çığlıkları, çılgın kahkahalar arasında boğulmuş asırlardır. Kadeh
şakırtıları, halhallar ve heyheyler ve kuyuya doğru ilerleyen kafile: Kör
kuyuya. Hangi kafile? Bu kafile sensin! Rüyaların, ümitlerin, mâzin,
istikbalin.
…
Ne zaman döneceksin, ne zaman? Çakalların uluyuşuna
kulaklarını tıkayıp bilgi mâbedinin mihrabı önünde vazifenin sesine, hakikatin
sesine açacaksın kulaklarını! Seni feda edemem ki. Neden kafanda ben yokum?
Neden kalbinde ben yokum? … Hakkımdır diyorsun. Senin yaşında hak olmaz. Sen
haklarını adım adım fethetmek zorundasın.
…
Hatalarım cehaletimden… Gemisini kurtaran kaptandır.
Hangi gemi, hangi kaptan? İnsanlar cam parçalarını gerçek hazineye tercih
ediyorlar. Ve sonra Ödip kompleksi. Hayyam, efsane söylediler ve uykuya
daldılar diyor. Benim efsanelerimi dinleyecek kimsem yok. Ve uyuyamıyorum da.
Keşke ıstıraplarım sevdiklerimin işine yarasa.
Arşiv