ISLAK MI, YAŞ MI? EKMEK Mİ, AŞ MI?

İsmail Hakkı CENGİZ - 28.10.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Adli Tıp Kurumu, kendisine gönderilen “nesne”deki imzanın ıslak olup-olmadığını incelemiş ve ıslak olduğu konusunda rapor vermiş.

Elbette bu saygın olması gereken, adalete yardım ve hizmet eden kurumun kararına hiçbir itirazımız olmazdı… Ta ki, her gün o kurumdan yeni bir skandal haberi gelmeseydi!

Hiçbir itirazımız olmazdı, daha dün, Hüseyin Üzmez ve Cem Garipoğlu davalarında, yalan yanlış raporlara imza atmamış olsaydı.

Böyle bir kurumun hayatî bir mevzuda vereceği karar elbette tartışmalı olacaktır… Verdiği karar tabii ki güvenilmez olacaktır. Çok yakın tarihte rezaletlere konu olan bir kurumdan çıkan kararlara güvenmemiz için hiçbir sebep yoktur.

Adli Tıp, söz konusu imzayı “ıslak” mı diye inceleyeceğine, yaş mı diye inceleseydi daha anlamlı olurdu. Islak değil, “yaş” derdi. Bizce o daha inandırıcı olurdu. Evet, imza hakkında verilen rapor olsa olsa yaştır!

*   *   *

Farkındasınız, değil mi? Aylardır ekonomi konuşamıyoruz… Vatandaşın geçim sıkıntısını gündeme taşıyamıyoruz… Ev kadınları tencerelerinde et mi kaynatıyor, dert mi kaynatıyor soramıyoruz… Vatandaş işsiz mi, aç mı, susuz mu, ekmeksiz mi kimse ilgilenmiyor…

Tartışılan nesne “belge” olsa ne çıkar, “kâğıt parçası” olsa ne çıkar?

Bu nesneler aş olup tencereye girer mi?

İş olup vatandaşı istihdam eder mi?

Para olup insanların cebine girer, borçlarını öder mi?

Halkın geçim sıkıntısına bir nebze çare olur mu?

Hayır!

Ne işe yarar?

İşte bu soruları unutturmaya yarar. Halkın bunları düşünmesini, konuşmasını, tartışmasını engellemeye yarar. Halkın isyan duygularını “nesne”ye yöneltir. Bu sorunların bunaltacağı bir iktidarı rahatlatır, ona derin bir nefes aldırır.

Hele bu sorunların yanında iktidar bir de Ermeni ve Kürt açılımı dolayısıyla köşeye sıkışmışsa, halkın öfkesi sokaklara taşmışsa iktidar için, bu “nesne” kaymaklı kadayıf olur ki hem altı, hem de üstü kızarmışından!

*   *   *

O üst subayın(!) iddiasına göre; “nesne”, en azından Haziran ayından beri elinde…

Bütün millet, savcılar, hâkimler, medya o günlerde fellik fellik “belge”nin aslını ararken; üsteğmenlerden sivil memurlara kadar herkesin adını ortaya atıp, kendi adını saklayan bu kahraman subay(!) nerelerdeymiş, acaba? Neden o günlerde “belge”yi vermemiş? “Belge”yi saklamak suç olmuyor mu? Adaletin gecikmesine sebep olmak suç değil mi?

Bu hadisenin neresinde iyi niyet mevcut?

Bu hadise AKP’ye komplo değil, AKP’yi kurtarma planıdır.

Bu hadise AKP’yi değil, TSK’ni bitirme planıdır.

Daha doğrusu, dün de yazdığımız gibi teslim alma planıdır.

*   *   *

BİLİRKİŞİ HİLMİ ÖZKÖK OLMALI

Ortada Genelkurmayda hazırlandığı iddia edilen ve sonuçlarının gayet vahim olacağı anlaşılan bir metin var.

Medyaya yansıdığı kadarıyla; metnin üslubu, kısaltmaların ekleri, gizlilik derecesi, hedefin açık olarak belirtilmesi gibi hususlardan dolayı bu metnin askerî bir metin olmasının imkânsız olduğunu düşünüyorum.

İmzanın taklit edilmesinin de, ıslak hale getirilmesinin de bugünkü teknolojiyle çocuk oyuncağı olduğunu herkes biliyor. Üstelik adli tıpa güvenmek de zor.

O vakit, herkesin güveneceği bir hakeme müracaat etmekten başka çare kalmıyor. Bu işleri eski bir genelkurmay başkanından daha iyi kim bilebilir? Söz konusu kişi E. Org. Hilmi Özkök’tür. Üstelik Hilmi Paşa’nın vereceği rapora savcıların da itimat edeceğine eminim.

*   *   *

ÜSTATLARDAN

Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!

NEYZEN TEVFİK

Önceki yazılar

Tarih: 28.10.2009 Okunma: 730

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?