Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Devletimiz ve milletimiz, uzun zamandır hiç
hak etmediğimiz yerlerde sürünüyor. Uzun zaman derken, bu süreyi 50-60 yıldan,
birkaç yüzyıla kadar uzatabilirsiniz.
Son birkaç aydır, genel
olumsuzluklara, ayrıca bir belirsizlik, bir karamsarlık da eklendi. Neredeyse
hiçbir yerde huzur yok dersek, sanırım, fazla abartmış olmayız.
Zaman zaman akciğerlerimize
hiç oksijen çekemiyor muşuz gibi bir duyguya kapılıyoruz. Kendimizi, fizik
ve moral olarak bir bunalıma girmiş gibi hissediyoruz.
Aynı bunalım ülkeyi de
etkilemiş gözüküyor.
Öfke, kızgınlık, kaş
çatma ve diğerlerine çatma her yerde!
Endişelerimiz var.
Dışarıdan ve içeriden bizi bölmeye, parçalamaya çalışanlar olduğundan
kuşkuluyuz. İçeride bunun provaları yapılıyor.
Cumhuriyetin temel
değerlerine saldırı olduğundan, saldırının başarılı olup lâikliği ve
demokrasiyi ortadan kaldıracağından korkuyoruz.
Bu sorunları madde madde
madde sayfalar boyu uzatabilirsiniz.
Nereye bakarsanız orayı
görürsünüz. Sadece sorunlar açısından bakarsanız, sadece sorunları görmeniz
ve karamsar olmanız doğal.
Peki, bunları çözecek
hiç mi imkân ve kabiliyetimiz yok?
Olmaz olur mu?
İmkân ve
kabiliyetlerimiz kesinlikle problemlerimizi çözecek ve ülkeyi ileri götürecek, milleti
“bay” edecek güçte. Bunda en ufak bir kuşku yok.
Devletin kökleri o kadar
derinde ve sağlam ki, öyle kolay kolay sarsılması, hele yıkılması mümkün değil.
Temel bin sene evvel gayet sağlam atıldı. 700 sene evvel sağlam temel, sağlam
esaslara bağlandı ve 85 sene evvel sağlam temel ve sağlam esaslar üzerine
modern bir millî devlet kuruldu.
Böyle bir devleti kim,
nasıl yıkabilir ki?
Beğenmediğimiz 1982
Anayasasına bakın. Pek çok yanlışı, eksiği var ama devletin temelini çok sıkı
tutmuş. Devletin esasları olan demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti
ilkelerinin değiştirilmesi değil, değiştirilmesinin teklif dahi edilebilmesi
mümkün değildir.
Bu konularda bugün
eksiklerimiz olabilir. Ama devlet ebediyen yaşayan bir müessesedir. Mutlaka
bir gün, Türkiye Cumhuriyeti de tam demokratik bir devlet olacaktır.
Her türlü olumsuzluğa
rağmen, millet gerçek entelektüellerini yetiştirmiştir. Bunu her yerde
görüyoruz.
Eğitimde pek çok
eksikliğin olduğunu biliyorum. Bununla beraber üniversitelerde ve TÜBİTAK gibi
bilim kuruluşlarında büyük bir bilgi birikimi oluşmuştur.
Ülkenin tarım ve
hayvancılık potansiyeli 300 milyon insanı besleyebilecek kapasitededir.
Sanayileşme oldukça
önemli bir ivme kazanmıştır.
Ülkenin yeraltı
kaynakları, sadece bilinen kaynaklar açısından bile müthiş bir istikbal vaat
etmektedir.
İnsan kaynağı, bütün
dünya ülkeleri içinde en genç ve sağlıklı olanıdır.
Kendi kendimizi krize
sokmazsak bizi kimse tutamaz.
Ülkemizin muazzam bir
potansiyeli var.
Yeşilırmak Vadisinden
Biz Değil miyiz?
Orta
Asya’da yeşerip, dünyaya kök salan,
Koca bir çınar olup,
asırlardır solmayan,
Çin’e korkular salıp, kalın
surlar yaptıran,
Kür şad'ın torunları olan, biz
değil miyiz?
Demir dağlar eritip, Ergenekon’dan
çıkan,
Oğuz, Uygur, Göktürk
devletlerini kuran,
Düşmanlarına karşı, nice
destanlar yazan,
On altı devleti kuran kim, biz
değil miyiz?
1071 yılında Anadolu’ya giren,
Kendinden üstün olan
Bizanslıları yenen,
Aman dileyenleri bağışlayıp
affeden,
Alparslan’la şahlanan, millet
biz değil miyiz?
Kahpe oyunlar ile beyliklere
bölünen,
Sonradan toparlanıp,
Osmanlıyla dirilen,
İstanbul’u Fethedip Bizansı
tarih eden,
Fatih’in torunları, yoksa biz
değil miyiz?
Hüseyin Bacanak 24.06.2006 Keçiören - Ankara (Devamı yarın)
Not: Geçen hafta ankette sorduğumuz ; Sizce, çocuklarımıza okullarda verilen
eğitim, onları geleceğe ve hayata hazırlama bakımından yeteri kadar kaliteli
mi? sorusuna verilen cevaplar:
1. Beklediğimden daha kaliteli (Pekiyi) 3
2. Hayata hazırlama bakımından uygun (İyi) 9
3. Normal (Orta)16
4. Kalitesiz (Zayıf) 46
5. Fikrim yok 16
Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya
tıklayın.