HABERCİLİK NAMUSU

İsmail Hakkı CENGİZ - 30.10.2009

 

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Bizi takip edenler, yazılarımızın üzerindeki “Haber kutsa, yorum hürdür” ibaresine de dikkat etmişlerdir.

Tabii ki bu bizim uydurmamız veya sadece bizim ilkemiz değil! Biz de bunu eskilerden iktibas ettik.

Yorum hürdür. Serbesttir. Yorumda en aykırı fikirleri öne sürebilir, en aşırı görüşleri savunabilirsiniz. Kişiseldir, ecnebicesiyle objektif değil sübjektiftir.

Ama haber kutsaldır ve tarafsızdır, dolayısıyla haberin her yönü kamuoyuna verilmelidir. Verdiğiniz bir haberin bir bölümünü kamuoyundan saklamak haberciliğe ihanettir.

Kamuoyundan haber saklamak, haberi çarpıtmak sizin art niyetli olduğunuzu, birilerini karalamak veya birilerine yaranmak istediğinizi gösterir. Sizin bir tezgâh peşinde olduğunuzu kanıtlar.

*   *   *

Son 5 aydır tartıştığımız ve bilhassa son 1 haftada alevlenen “belge” tartışmalarına konu olan haberleri düşünün:

“Albay Dursun Çiçek’in imzasının gerçek olduğu Adli Tıp Kurumu tarafından rapor edildi”, diye verildi haber. Bu bilgi mutlak gerçek gibi sunuldu. Hâlbuki aynı kurum, halen gündemde olan ve aylardır kamuoyunu meşgul eden 2 davada ve elbette kamuoyunun gündeminde olmayan kim bilir kaç davada skandal üstüne skandallara “imza” atmıştı.

Bu kurumun raporlarını nasıl mutlak gerçek diye kabul edebiliriz?

Hüseyin Üzmez ve Cem Garipoğlu davalarındaki Adli Tıp rezaletleri unutuluverdi.

*   *   *

Hadi bunlar unutulsun… Fakat adli tıpta, söz konusu belgeyle ilgili çok mühim gelişmeler olmuş:

Evvela, belgeyi ve imzayı inceleyecek “uzman”lar Adli Tıp’a daha 1 hafta önce atanmışlar…

Sonra, bu gibi incelemelerde, ekip ya kurayla tespit edilir veya dava çok önemliyse, ki önemli olduğu ortada, bütün uzmanlardan oluşan kurul karar verirmiş.

Bakıyoruz; bunların ikisi de uygulanmamış.

Ne yapılmış?

İnceleme görevi, daha 1 hafta önce kuruma tayin edilmiş olan doktorlara verilmiş.

Bu bilgiler medyanın yüzde 90’nda yok. Bu nasıl habercilik?

Sizin habercilik anlayışınız bu mu?

Üstelik bu yüzde 90’lık kesim, “belge”yi demokrasiye komplo diye sunuyor.

Demokrasi, haber saklayarak gelecek, zahir!

Bu mu sizin demokrasiniz?

Ne alâ demokrasi! Demokraside son aşama: Haber gizleyen demokrasi!

Bundan sonra sizin haberlerinizin doğruluğuna nasıl güveneceğiz?

*   *   *

Konuyla ilgili medyada pek az yazı var. İşte o pek az yazıdan biri… Melih Aşık’ın Milliyet’teki, 30.10.2009 tarihli  yazısından:


İşinize gelirse...

Milletçe düşünce sistemimiz: Herkes işine geldiğine göre, herkes çıkarına uyduğuna göre, şeklinde özetlenebilir... Örneği Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer veriyor:
“Çok değil, daha 3 ay önce ‘Adli Tıp Kurumu’nun toplum nezdinde güvenilirliğini kaybettiğini öne sürerek, ‘Adli Tıp Kurumu lağvedilmelidir ve üniversiteleri temel alan bir yeniden yapılanma girişimine başlanmalıdır’ diye gösterişli basın toplantıları tertipleyen Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) yöneticileri, Adli Tıp Kurumu’ndan jet hızıyla verilen ‘AKP hükümetini ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı’ ile ilgili belgedeki(!) imzanın gerçek olduğuna dair raporu sorgulama gereği duymadı. Adı geçen örgüt yöneticilerinin derin sessizliği oldukça dikkat çekici. Adli Tıp Kurumu raporunun TSK aleyhinde düzenlenmiş olması bu sessizliğin nedeni hakkında yeterli ipucu olsa gerek...”

*   *   *


ÜSTATLARDAN


ŞEHİTLİK

Toprak ana her ağrıyı dindirmekte;

Her kabri cıvıltılar sevindirmekte…

Kalsın sana Fatiha’nla İhlâs’ların;

Yolcum, bize kuşlar hatim indirmekte.

 

Arif Nihat Asya

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 30.10.2009 Okunma: 722

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?