Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bizi takip edenler, yazılarımızın
üzerindeki “Haber kutsa, yorum hürdür”
ibaresine de dikkat etmişlerdir.
Tabii ki bu bizim uydurmamız veya sadece
bizim ilkemiz değil! Biz de bunu eskilerden iktibas ettik.
Yorum hürdür. Serbesttir. Yorumda en
aykırı fikirleri öne sürebilir, en aşırı görüşleri savunabilirsiniz.
Kişiseldir, ecnebicesiyle objektif değil
sübjektiftir.
Ama haber kutsaldır ve tarafsızdır,
dolayısıyla haberin her yönü kamuoyuna verilmelidir. Verdiğiniz bir haberin bir
bölümünü kamuoyundan saklamak haberciliğe ihanettir.
Kamuoyundan haber saklamak, haberi
çarpıtmak sizin art niyetli olduğunuzu, birilerini karalamak veya birilerine
yaranmak istediğinizi gösterir. Sizin bir tezgâh peşinde olduğunuzu kanıtlar.
*
* *
Son 5 aydır tartıştığımız ve bilhassa son
1 haftada alevlenen “belge” tartışmalarına konu olan haberleri düşünün:
“Albay
Dursun Çiçek’in imzasının gerçek olduğu Adli Tıp Kurumu tarafından rapor edildi”, diye verildi haber. Bu bilgi mutlak gerçek gibi
sunuldu. Hâlbuki aynı kurum, halen gündemde olan ve aylardır kamuoyunu meşgul
eden 2 davada ve elbette kamuoyunun gündeminde olmayan kim bilir kaç davada
skandal üstüne skandallara “imza”
atmıştı.
Bu
kurumun raporlarını nasıl mutlak gerçek diye kabul edebiliriz?
Hüseyin Üzmez ve Cem Garipoğlu
davalarındaki Adli Tıp rezaletleri unutuluverdi.
*
* *
Hadi bunlar unutulsun… Fakat adli tıpta,
söz konusu belgeyle ilgili çok mühim gelişmeler olmuş:
Evvela, belgeyi ve imzayı inceleyecek “uzman”lar Adli Tıp’a daha 1 hafta önce
atanmışlar…
Sonra, bu gibi incelemelerde, ekip ya
kurayla tespit edilir veya dava çok önemliyse, ki önemli olduğu ortada, bütün
uzmanlardan oluşan kurul karar verirmiş.
Bakıyoruz; bunların ikisi de uygulanmamış.
Ne yapılmış?
İnceleme görevi, daha 1 hafta önce kuruma
tayin edilmiş olan doktorlara verilmiş.
Bu bilgiler medyanın yüzde 90’nda yok. Bu
nasıl habercilik?
Sizin habercilik anlayışınız bu mu?
Üstelik
bu yüzde 90’lık kesim, “belge”yi demokrasiye komplo diye sunuyor.
Demokrasi, haber saklayarak gelecek,
zahir!
Bu mu sizin demokrasiniz?
Ne alâ demokrasi! Demokraside son aşama:
Haber gizleyen demokrasi!
Bundan sonra sizin haberlerinizin
doğruluğuna nasıl güveneceğiz?
*
* *
Konuyla ilgili medyada pek az yazı var. İşte o pek az yazıdan biri… Melih Aşık’ın Milliyet’teki, 30.10.2009 tarihli yazısından:
İşinize
gelirse...
Milletçe düşünce sistemimiz: Herkes işine
geldiğine göre, herkes çıkarına uyduğuna göre, şeklinde özetlenebilir... Örneği
Tıp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer veriyor:
“Çok değil, daha 3 ay önce ‘Adli Tıp
Kurumu’nun toplum nezdinde güvenilirliğini kaybettiğini öne sürerek, ‘Adli Tıp
Kurumu lağvedilmelidir ve üniversiteleri temel alan bir yeniden yapılanma
girişimine başlanmalıdır’ diye gösterişli basın toplantıları tertipleyen
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
(SES), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), Türkiye İnsan
Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği
(ÇHD) yöneticileri, Adli Tıp Kurumu’ndan jet hızıyla verilen ‘AKP hükümetini ve
Fethullah
Gülen’i Bitirme Planı’ ile ilgili belgedeki(!) imzanın gerçek olduğuna dair
raporu sorgulama gereği duymadı. Adı geçen örgüt yöneticilerinin derin
sessizliği oldukça dikkat çekici. Adli
Tıp Kurumu raporunun TSK aleyhinde düzenlenmiş olması bu sessizliğin nedeni
hakkında yeterli ipucu olsa gerek...”
* * *
ÜSTATLARDAN
ŞEHİTLİK
Toprak ana her ağrıyı dindirmekte;
Her kabri cıvıltılar sevindirmekte…
Kalsın sana Fatiha’nla İhlâs’ların;
Yolcum, bize kuşlar hatim indirmekte.
Arif Nihat Asya
Önceki yazılar