KARIŞIK MESELELER...

Özgür DENİZ - 30.10.2009

1. Sanki zafer kazanmışlar. Sanki karşılarında hezimete uğrattıkları bir ordu var. Sanki savaştıkları bir millet varda o millete karşı zafer sarhoşluğu içindeler. Hâlbuki hepsi hikâye. Altı üstü devletin ağlayan analara acımasından dolayı dağlarda aç çıplak dolaşan bir sefil terörist sürüsünü salıvermesi. Bu ülkedeki, bu minvaldeki siyasi kolda, bundan rant sağlamaya çalışıyor. Oysa onların koltukları da tehlikeye girecek. Sözlerinin tesiri zayıflayacak. Bunu biliyorlar ama belli etmiyorlar. Teröristlerde gerçek birer terörist olsalar neyse. Öyle bir durumda yok. Çünkü ya savunmasız insanlara kurşun sıkarlar ya da sıkılması emredilen yerlere kurşun sıkarlar. Oysa gerçek teröristin hedefi bellidir maksadı belli. Kolay kolay birilerinin adamı olmazlar. Belki bir destekleri vardır ama kendi namına hesapları da vardır ve kendi organizasyonlarını kendileri yaparlar. Kolay kolay masumlara dokunmazlar. Bunu acizlik addederler. Bunlar altı üstü evrensel domuzlar diktatoryasının tutup yalladıkları bir itin it sürüleri. Tabi içlerinde cidden aldatılmış, masumca aldanmış olanlar, muhtelif yollarla zorla götürülmüş olanlar ve derin bir pişmanlık içerisinde o işi yapanlar da muhakkak vardır, olabilir. Salıverilenler derinlerde baksanız pişmanlardır bile. Çünkü bundan böyle adam hesabına bile alınmayacaklar. Bir gölge dolaşacak peşlerinde. İt gibi kıvranacaklar. Halk aldatılıyor sadece.

Evet, yanlışlarda var tabi, ama bu çok derinlerde. İstendiği takdirde üç günlük ömrü olan bir haydutlar sürüsü yıllarca yok edilmedi. Ama bu konularda konuşmak netameli. Şimdi vurun abalıya yapılıyor. Çok teennili olunmalı. Derin hesap peşinde olanlar olabilir. Bu devlet, bu millet yıpratılmak isteniyor. Bu toprağın çocukları birbirlerine kırdırılmak isteniyor. O bölge çok hassas bir bölge. Sular ve madenler yönünden. Domuzlar diktatoryasının beslediği birkaç it halkı aldatıyor, ajanlık yapıyor ve orada kurulacak yapıda aktif rol alıp işin kaymağından pay almak istiyor. Domuzlar diktatoryası birini tepeye dikecek, peşine birkaç adam verecek ve halkı it gibi ezdirecek.

Kürtler, bir kere, artık, ne PKK denilen taşeron örgüte ne de onun kapıkulluğuna soyunan DTP denilen siyasi organizasyona asla inanmamaları gerekir. Zira bu iki kirli odak Kürtlerin kimyası ile asla uyuşmaz. Kürtler dindardır ve vatanseverdir. Ama bu yapıların ne din ile ne de vatan ile bir alakaları yoktur. Bunlar domuzlar diktatoryasının bu ülkedeki ayaklarıdır. Biri ülkeyi ekonomik yönden biri de siyasi yönden kaosa sürüklemekle mükelleftir. Ama sistemde Kürt vatandaşlarımıza karşı dikkatli olmalı. Çünkü içeriden birkaç tane çürük insanın söz ve eylemi işi tehlikeli boyutlara getirebilir. Kürt vatandaşlarımıza topyekûn terörist muamelesi yapmak asla adil değildir. Kürt vatandaşlarımızı bir iki tane ağanın inisiyatifine bırakmak kesinlikle doğru değildir. Toprak reformu şarttır. Eğitim faaliyeti en güzel düzeyde yapılmalıdır. O bölgede görev yapan eğitimciler en güzel imkânlarla taltif edilmelidir. Bütün devlet erkânı son derece duyarlı davranmalıdır. O insanları bazı yönlerden normal karşılamak mecburidir. Zira yaşam koşulları, psikolojik şartlar malumdur. Çok feci aldatılmaktadırlar. Ve bu sistemli olarak yapılmaktadır. Bunu PKK ile birlikte yapan içeride de birileri muhakkak vardır. Aslında aydın olarak tavsif edilen zevatlar cidden namuslu olsalar bu konularda daha derinlere inebilirler. Ama kimse elini taşın altına koymak istemiyor. Sadece bir iki söz edip görevini yaptığını düşünüyor ve maaşını alıyor o kadar. Oysa hiçte keyif yapacak zaman değil. Gerçi var işini namusluca yapan ama onlarda başka yönlerden kendilerini tesirsiz bırakıyorlar. Gerçekten doğru şeyler söylüyor ama bir de bakmışsınız vatan düşmanı, din düşmanı. Peki, oldu mu şimdi? Aslında sadece yazma işi ile uğraşacak ve tüm gerçekleri bütün çıplaklığı ile yazacaksınız ama şartlar bunu engelliyor.

 

2. Azerbaycan kardeşimizdir evet ama o adam tepede olduğu müddetçe bu kardeşlik arada bir hançerlenecektir. Zira o adamdan canım Türkiye’me bir gram fayda gelmez. O adamı orda tutanlar domuzlar diktatoryasıdır. Ve onların çıkarlarının aksine asla davranamaz. Babasından malum. Orada adam gibi bir adam vardı ama derin komplolara kurban gitti. Şimdi o güzel adam olsaydı ne güzel bir kardeşlik olurdu. Kardeşler suç işlemez, ihanet etmez diye bir kanun yoktur ve dikkatli olunmalıdır. (Yani bunun en bariz örneğini güzel ülkemizde elan yaşamaktayız. Kürt kardeşlerimizin içinde seciyesi bozulmuş kardeşlerin yaptıklarına şahidiz.) Bugün sözde Ermenilerden şikâyetçidirler ama Ermenilere en büyük desteği temin eden Rusya ile iş yapmaktadırlar. Tabi bundan Azerbaycanlı kardeşlerimiz muhakkak bihaberdir. Ya da yanıltılmaktadırlar. En tepedeki adam karanlık denizlerde yüzmektedir. Halk masumdur ve bir şey yapamamaktadır. Oradaki kardeşlerimizin hayatlarından, güvenliklerinden de aziz ülkem sorumludur ve bu sorumluluğun gereğini yapmalıdır. Bu bir ülkenin iç işlerine karışmak anlamına gelmemelidir. Türkiye’m dünyanın ihtiyaç duyduğu bir ülkedir. Bilhassa dindaşlarımızın ve soydaşlarımızın. Kardeşler belki ayrıdırlar ama bağlar asla kopmaz, kopamaz. Ve kardeşliğin bir hukuku vardır ve sonsuza değin yok edilemez.

3. Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne galiba kafayı tırlatmış olmalı ki, haddini ve hududunu aşan ifadeler kullanıyor. Üstelik durum malumken. Herhalde kapı kulluğuna soyunacak ki bu ülkenin şerefli evlatlarının ve kendinden saydığı vatandaşlarımızın kanına girmiş bir sefil katili paşa yapmaya soyunuyor. Affedilmesinden dem vuruyor. Bayım belki pişman olanlar olabilir ve gelirler af dilerler ve devlet affeder ama o sefil kuklayı bu millet asla affetmez affedeni de affetmez. Boğar yemin ediyorum boğar. Herkes yerini bilmeli, haddini bilmeli, hududunu bilmeli. Yoksa bildirirler. Bu yazarımız galiba yeni yaratılacak zamandan ve zamanın yeni oluşturulacak sisteminden nemalanmak istiyor ve beni adamınız yapabilirsiniz demek istiyor. Zira herkesin yeltenemeyeceği bir şeye yelteniyor, ya da konuşturuluyor. Aslında güzel yazar, derin yazar. Bilgisi vardır. Ama yazık ediyor kendi kendine. Daha onurlu olabilir oysa. Daha namuslu yazabilir. Bizde iştahımız kaybolmadan ve tiksinmeden zevkle okumaya devam ederiz.

4. Güzel başkan, son reis Muhsin ağabey olayı da artık aydınlatılmalıdır bir an önce. Bu sinelerde biteviye kanayan bir yaradır ve olay aydınlanıncaya ve cezalar kesilinceye dek kan durmayacak, yara kapanmayacaktır. Burada güzel ve son reisin yılmaz ve cesur dostlarına da iş düşmektedir. Ve görevlerinin gereğini harfiyen yapacaklarından asla kuşku duymuyoruz. Bu ülkenin yiğitleri asla susmamalıdır ve korkaklığa kapılmamalıdır. Zira bu ülkenin namusundan bu ülkenin yiğitleri sorumludurlar. Yiğitler sustuğu zaman çakallar havlamaya başlarlar. Konuşan yiğitleri kimse susturamaz. Ama yiğitlerde keyfilik yapmaz. Zira keyfilik keyifleri kaçırır ve çakallara yol açar. Bilgili, ahlaklı ve cesur olmak yiğitlerin olmazsa olmazıdır. Yiğitlerde papağanlık yoktur, slogan yoktur, kuru sıkı yoktur. Yumruk lüzum olunca sıkılır ve indirilir. Yoksa kabadayılıkla ilgileri olamaz yiğitlerin. Din deyince, vatan deyince ateş üzerindeki demir misalidirler. Aşkları sonsuz ve hesapsızdır bu iki yüce değere karşı. Zaten düşmanları da bu aşktan korkmaktadırlar. Lütfen herkes üzerine düşeni yapsın ve yarayı kapatsın.

5. Domuzlardan bulaşan domuz gribi dünyayı adeta kasıp kavurmakta. Bu meyanda ilaç devleri köşeyi dönmekte. Galiba yenidünyanın yeni savaş malzemesi hastalıklar olacak. Üret yay, ilacını bul, sat ve kazan. Oh ne ala. Birkaç tane yerli ajanda bulursan ne güzel. Korkuyu da sürekli gündem de tutarsan tamam. Malum hastalıkta da tam bu oluyor. Her şey sanki bilinçsizce, bilgisizce yapılıyor. Sanki derin bir aldatma var gibi. Kim bilir belki de kısırlaştırma özelliği bile olabilir aşının. Hani sürekli çoğalmaktan bahsediliyor ya. Ve düşmanlarımız sürekli azalmakta ya. Düşmandan bahsediyorum diye kimse kızmasın. Düşman hayatın bir gerçeği. Diyalektiğin kanunu. İstesekte istemesekte bu olacak.  Yani diyeceğim azami dikkatli olunmalı. Aslında bizim en büyük kusurlarımızdan biri nedir biliyor musunuz? Ciddi, samimi, dürüst, ahlaklı bilim adamı eksikliği. Ne büyük bilim adamları yetiştiriyoruz, ne yetişenleri destekliyoruz, ne de yetişmişlere yeterli imkân sunuyoruz. Ne de onları koruyabiliyoruz. Bir vekil 9 bin lira alıyorsa bir bilim adamı 50 bin lira almalı. Ama gerçekten bilim adamı olmalı. Vatan, millet, ahlak, hizmet manyağı olmalı. Ama önce bunu yapabilecek şerefli ve fedakâr yiğitler bulunmalı. Ama çok basit bir ülke olduk, çok basit yöneticilerimiz var. Bunu şu anki dönem için konuşmuyorum. Her dönemde bu oldu. Ve kimse düzeltmek adına adım atmadı. Herkes çıkarına baktı. Herkes kasayı doldurma yoluna gitti. Herkes koltuk bende olsun sevdasına kapıldı. Ve çok yazık ettiler hepsi. İnşallah düzelir diyeceğim ama pek inancım yok. Çünkü hep başkalarını suçluyoruz ama fırsatı yakalayınca aynı pisliği bizde işliyoruz. Yav kardeşim dün şikâyetçi olan sen değil miydin diyorsun işte şimdi tam vakti gel yap diyorsun ama hayır. Tam bir sahtekârlık, kahpelik numunesi. Yani fert fert sahtekârız, ciddiyetsiz, samimiyetsiz, içtenliksiz insanlarız. Evet, yöneticilerde suç çok büyük ama kendimizi de unutmayalım. Ve biz düzelirsek ve düzeltmek için direnir ve mücadele edersek her şey o zaman düzelir. Ama düzelmeden düzeltmeye yeltenirsek şerefsizliktir bu, sahtekârlıktır bu.

6. Rabia Kazan isimli biri çıkmış ve ahkâm kesiyormuş. Yavrum millet senin ne olduğunu biliyor pislik saçmanın mantığı yok ki. Kimi kandıracaksın. Asla kimseyi kandıramayacaksın. Ama kullanılacaksın ve atılacaksın. Önce bir vatan çocuğunun yanında bulundun sonra onu sattın ve kendini malum birinin kucağına attın. Şimdi olmayan aklını satmaya yelteniyorsun. Allah aşkına seni kim dinler? Ve seni gerçekten dinlemeye çalışanda beyin var mıdır? Üstelik bahsettiğin konularda. Haddini bil ve rezil olma yavrum. Ne Türklüğe yakışıyorsun ne de İslamlığa. Bir hiçsin ama hep olmak arzusundasın. Lakin beyhude çırpınışlar bunlar.

7. Nefes; muhteşem bir film. Acıtıcı bir film. Ağlatıcı bir film. Nice yiğitlerin, nice aşkların, özlemlerin, hayallerin yitip gittiğini en gerçekçi şekilde anlatıyor. Oysa yaşamalı insan. Savaş zorda kalınırsa olmalı. Bir ülkenin evlatlarının birbirlerini yediği bir savaş filmdeki komutanında anlattığı gibi. Hele o şiirsel şekilde filmin sonlarına doğru olan bölümü yürek yakıyor. Savaşın yok ediciliği, kıyıcılığı nasılda anlatılmış tüm çıplaklığıyla. Allah aşkına en makul şekilde bu durum son bulsun. Koç yiğitler anlamsızlıklara kurban edilmesin, analar ağlamasın, hayaller uçup gitmesin, umutlar yitmesin, ocaklar sönmesin, aşk doğuran kalpler kurumasın. Bu vatanı korumanın başka yolu mutlaka vardır, olmalıdır ve bulunmalıdır. Üstelik bu savaş emperyalistlere karşı olan bir savaşta değil. Öyle olsa neyse belki yürek yangınları hafifler. Bu mantıksız durumu en mantıklı ve yapıcı şekilde sonlandıran ebedi kahraman olur. Artık gülmeliyiz. Artık yok edilen kardeşlik yeniden çiçeklenmeli. Artık emperyalizmin ajanlığını yapıp bu mantıksızlığı doğuranlar deşifre edilmeli ve en ağır şekilde tecziye edilmelidir.

8. Bu vatanın çocuklarını maymun olarak çiziktirmeye yeltenen maymun soylulardır bu güzel ülkeyi mahvedenler. Artık bunları toplumsal cezalara mahkûm edelim. İnsan yerine koymayalım ki zaten değiller. Ne görsellerine ne yazınsallarına alın terimizi akıtmayalım ve boğulsunlar kendi ürettikleri karanlıklarında. Ve görelim kimin ne olduğunu. Kimin bizi ne hallere düşürdüğünü. Sonra da mantıksızca suçsuz yerleri suçlamayalım. Aynı şekilde bu vatanın şerefli neslinin yüce değerlerini yaşamasına söz eden adi ve soysuz tipleri de iyi tanıyalım. O sefillerin vatan demelerine asla aldanmayalım. Görsellerinden orduya övgü düzmelerine, vatanseverlik duygusu pompalamalarına asla aldanmayalım. Yemin ediyorum olumsuz bir durum olsa, emperyalistle savaş olsa vallahide billahi de kaçarlar. Gelmezler. Ama her şey sütlimanken yüce duyguları kullanarak masum halkımızı sömürüyorlar. Halkımızda bilinçsizce inanıyor olanlara. Bunlar yemin ediyorum orduyu da polisi de sevmezler. Oysa din düşmanı birinin vatan sevmesi muhal ender muhaldir. Bu hayallerde de olsa mümkün değildir. Zira vatan sevgisi taşıyan bir yürekte iman muhakkak olmalıdır, olur. İmanın olmadığı yürekte vatan yemin ediyorum yer bulamaz. Faraza buldu, ancak laf olsun kabilinden bulur. Akıllı olunmalıdır. Saf gerçekler görülmelidir. Siyonist uşaklarının da yönlendirilmesine asla adlanılmamalıdır. Bizi yaratan ve yaşatan Siyonist değildir, bizi geliştiren Siyonist değildir, bizi yüceltecek olan Siyonist değildir, bizi koruyan Siyonist değildir, Siyonist varsa varız yoksa yokuz gibi bir durum yoktur, bilakis Siyonist bizim en amansız, en acımasız ve sonsuz düşmanımızdır ve hep öyle kalacaktır. Öyleyse Siyonist’e rağmen politika yapabiliriz, karar alabiliriz ve Siyonist’in hayvanlıklarına insanca direnebiliriz. Siyonist uşaklarının ağzının payını verebiliriz. Yeter ki korkuyu yenelim ve özümüze dönelim.

 

 

 

 

Tarih: 30.10.2009 Okunma: 650

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?