KAMUOYUNU İNTERNET Mİ OLUŞTURUYOR?

İsmail Hakkı CENGİZ - 04.11.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Bundan 10 sene evvel olsaydı şu açılımlar, Azerbaycan bayrağını yasaklamalar, domuz gribi aşısının bütün millete vurdurmak, GDO’lu ürünlerin halka yutturulması ne kadar kolay ve sessiz olurdu.

Hele, 20 sene evvel olsaydı, tekel olan devlet televizyonu sayesinde bütün bunların ne muhteşem yararları olduğu ballandıra ballandıra anlatılır, düğün-bayram havasında de iş bitirilirdi.

Artık öyle olmuyor… Yine düğün-bayram şeklinde başlıyor, “çok güzel şeyler olacak” diye halka narkoz veriliyor lâkin vatandaş kısa sürede uyanıyor. Medya yüzde 90’lara varan bir oranda iktidarın kontrolüne girdiği halde halk uyanıyor.

Bu süratli uyanışta iletişimin büyük payı olmakla birlikte aslan payının internette olduğunu görüyoruz. Artık internetten alınan haberlerin diğer vasıtalarla alınan haber sayısını geçtiği anlaşılıyor. Ve internette sansür yok. İnternetin sahibi yok… Ki kontrol altına alabilesiniz.

Şunu da söyleyelim; televizyonların verdiği haberlerin pek çoğu daha önceden internete düşmüş oluyor. Yani son dakika haberleri hariç TV’ler habercilikte internetin gerisinden geliyor. Son dakika haberleri bile aynı anda internette yayınlanıyor. Tabii bazı internet haberleri asla ekranlara gelmiyor.

İnternetin oluşturduğu kamuoyu o kadar güçlü ki; gelen tepkiler üzerine, Cumhurbaşkanına, maçtan 15 gün sonra, “Ermenistan maçına giderken çantamda Azerbaycan bayrağı vardı” gibi manasız ama halka şirin gözükecek açıklamalar yaptırabiliyor.

Başbakan’a; Sağlık Bakanıyla ters düşmesi pahasına “Ben domuz gribi aşısı olmayacağım” dedirtebiliyor.

Tabii bu arada komik işler de oluyor: Kuzu kuzu aşılarını vurdurmak için sıraya geçen hacı adayları, Başbakanın açıklamasını duyunca, aşı vurdurmaktan vazgeçiyorlar.

İnternet haberciliği herkesi hizaya sokacak gibi gözüküyor.

*   *   *


LİBOŞ VE DİN TACİRİ HABERCİLİĞİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 03 Kasım Salı günü, Alb. Dursun Çiçek’in ifadeye çağrılmadığını açıkladı.

Bu açıklamayı neden yaptı?

İki haftadır, kendilerini demokrat, kendileri gibi düşünmeyen herkesi darbeci sayan; yine kendilerini Müslüman, kendileri gibi düşünmeyenleri de kâfir sayan medyacıların yaptığı yayın ve yayım üzerine…

Bunlar önce; “Dursun Çiçek’e 30 Ekim Cuma’ya kadar süre verildi, ifadeye gelmezse zorla getirilecek!” dediler.

30 Ekim geçti…

Bu sefer yine hepsi birden; “Dursun Çiçek’e 6 Kasım Cuma’ya kadar süre verildi, ifadeye gelmezse zorla getirilecek!” dediler.

Haberin yalan olduğu ortada… Fakat nasıl oluyor da hepsi birden aynı yalan tarihleri “isabetle” değişik gazete ve televizyonlarda yazıp söyleyebiliyorlar? Yahu, hiç olmazsa biriniz de 5 Kasım Perşembe’ye kadar süre verin! Bu yalan haber, bunların aynı merkezden yönlendirildiklerine dair açık bir kanıt değil mi?

Burada iyi niyet aranabilir mi?

Yine bu haberler yargıyı baskı altına alma kastı taşımıyor mu?

Ayrıca sosyal bir vahamete de işaret değil mi?

Israrla yalan haber yapanlarda din, iman, izan, vicdan aranabilir mi?

Hatta bunlarda bir utanma duygusunun olduğundan söz edilebilir mi?

*   *   *


ÜSTATLARDAN

Aslı yok, astarı yok, esteri yok, kervanı var,
Aklı yok, rehberi yok, varlığı yok, şeytanı var.

Neyzen Tevfik

*   *   *


Not: Dünkü sorumuzun cevabı; “a” şıkkı, yani Aziz Nesin’dir.


 

Önceki yazılar

Tarih: 04.11.2009 Okunma: 686

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?