Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
“Açılım”, 21’nci yüzyılın en mühim
kavramı olma yolunda. Belki de önümüzdeki 10 yıllar “açılım” yılları olacak.
Belki bir sihirli değnek…
Belki her kapıyı açan anahtar…
Belki dertlerin mucizevî dermanı…
Bu albenili kelimenin etkilemediği kimse
yok gibi… Zaten bu kadar konuşulduktan sonra ona kayıtsız kalmanın imkânı var
mı?
Sosyal kesimlerde, “açılım”ın yaptığı
çağrışım, yarattığı beklenti de değişebiliyor.
Abartılı törenlerle başlayan açılıma en
büyük direnci kim göstermişti?
Şehit aileleri!
Onların karşı çıkmaları o kadar şiddetli
oldu ki, “açılım” bıçak gibi kesildi.
Bununla beraber, aradan geçen zamanın bir etkisi mi
bilinmez, şimdi “açılım”a destek bir şehit babasından geldi.
Uzman Çavuş olan oğlu Çukurca’da şehit
düşen Hilmi Aydoğdu, gözyaşları içinde, “Açılım
istemeyenlerin çocukları askere gitmiyor. Onlara sesleniyorum; evlatları
gitmiyor istemezler açılımı. Evlatları gidenler ister ancak. Başkalarının anne
babaları ağlamasın, ne olursa olsun buna bir çare bulunsun” dedi.
Acılı babanın isyanına ve açılıma
desteğine saygı duyuyoruz fakat “Açılım
istemeyenlerin çocukları askere gitmiyor” yargısı doğru mu? Tam tersine,
“açılım” istemeyenler, çocukları hem de dağda-bayırda askerlik edip şehit
düşenlerin yakınları ve gaziler değil mi?
Acılı baba, “Bazı zengin ve kodamanlar askerlik çağındaki çocuklarını koruyorlar,
çürük raporu alıyorlar” demek
istiyorsa, orada yerden göğe kadar haklıdır.
Tabii buradaki durum biraz daha farklı…
Şöyle: Şehit düşen evladımız uzman çavuş olduğuna göre; söz konusu olan mecburi
askerlik değil, kendi iradesiyle üstlenilen bir memuriyet!
Nitekim sözlerinin bir yerinde acılı baba
oğlunun kendilerine “İki ay sonra
ordudan ayrılıp sivil yaşama geri döneceğim” dediğini
naklediyor.
Elbette bu durum, söylediklerinin önemini
azaltmaz. Eğer “açılım” denilen nesne terörü sona erdirecek çareler içeriyorsa
bir an evvel hayata geçirilmelidir. Bu “açılım” hakikaten terör derdine deva
olacaksa, işte şehit ailesinden de destek gelmişken bir an evvel ne yapılacaksa
yapılsın.
*
* *
Lâkin olay göründüğünden de karmaşık. Bu
terör ve “açılım” konularında kimin nerede durduğu, durması gerektiği hiç belli
değil.
Terörden kimlerin nemalandığı mutlaka
ortaya çıkarılmalı. Çeyrek asırda
harcanan 300 milyar doların hesabı dökülmeli… Terörden nemalananlar elbette
bu bataklığın kurutulmasını istemeyeceklerdir.
Tabii burada söylemesi çok zor bir husus
daha var. Ama bunu görmek ve söylemek zorundayız.
Bunu dile getirmek hakikaten çok çetin
bir iş. Çünkü içinde korkunç bir çelişki barındırıyor.
Son dönemde, terör saldırılarında,
askerliğini mecburî olarak yapanlardan ziyade bu işi profesyonelce yapan uzman
çavuşlar hayatlarını kaybediyor. Bu durum, orduda uzman erbaş sayısının çok
arttığını, bilhassa terörle mücadelenin profesyonel askerlerce yapıldığını
gösteriyor.
Zor soru şu: Terör bitse uzman çavuşa bu
kadar fazla ihtiyaç duyulacak mıydı?
*
* *
ÜSTATLARDAN
TANRIYA SESLENİŞ
Elsizlere el, dilsizlere dil ver yeniden,
Lütfet, bize bin şanlı nesil ver yeniden,
Dünyayı alıp avucuna bir gün Tanrım,
Avucunda bu dünyaya şekil ver yeniden.
Arif Nihat ASYA
Önceki yazılar