Yıllardır üzerinde gidip geldiğimiz İzmir-Ankara bölünmüş yolunu açan(!) Erdoğan; “Atam izindeyiz diyorlar. Onlar izinde, biz çalışıyoruz.” demiş.
Şu kıvrak zekâya, şu Türkçeye hâkimiyete, şu ince espri yeteneğine bakın! Tam 71 senedir “Atam
izindeyiz” diyoruz, diyorsunuz da; bunun aynı zamanda “yan pala yatıyoruz” anlamına geleceğini bu kadar sene, neden biz
akıl edememişiz?
Tuh ki tuh!
Yılmaz Erdoğan’ın bile düşünemediği, bu
tarihî komikliği ancak Tayip Erdoğan saptayabildi!
Bu yaşta bu zekâ…
Zekâ değil dehâ…
Neler duyarız daha…
Herkes atsın kahkaha…
*
* *
Onlar
yatıyor, bunlar çalışıyormuş!
Çalışıyorsunuz da ne oluyor?
Memleketin hali ortada… Millet pes
perişan!
Ülkede ne güvenlik, ne adalet, ne eğitim,
ne sağlık, ne adil gelir bölüşümü, ne huzur var!...
*
* *
Onlar
yatıyor, bunlar çalışıyormuş!
Çalışırsınız tabii… Bütün işleri, bütün
ihaleleri siz kaptınız. Fukaraya iş mi bıraktınız?
Kendinizi, çocuklarınızı ve yaranlarınızı
zengin ettiniz.
Millete de sadakayı lâyık gördünüz!
*
* *
Onlar
yatıyor, bunlar çalışıyormuş!
Çalıştınız da ekonomiyi nereye
getirdiniz?
2 milyon olarak devraldığınız işsiz
sayısını 4 milyona çıkardınız.
İşyerleri, fabrikalar kapandı. Herkes kan
ağlıyor.
Onlar yatıyor, bunlar çalışıyormuş!
Sorun bakalım işsizlere yatmak mı istiyorlar,
çalışmak mı?
*
* *
Onlar
yatıyor, bunlar çalışıyormuş!
Keşke işsiz bıraktığınız 4 milyon kişinin
de bir işi olsa da çalışabilseydi…
Asgarî ücretle olsa dahi!
*
* * * *
EKONOMİK KRİZ BİTTİ Mİ?
Tam 1 sene önceydi… Dünyada kriz
derinleşince, bunun Türkiye’ye de yansımaları olacak diyenlere karşılık
Başbakan, “Kriz bizi teğet geçecek”
demişti.
Sonra araya Kurban Bayramı girmiş,
bayramda İstanbul’a gelen bütün kurbanlıkların satılması üzerine, Başbakan, “Ben bu ülkenin doktoruyum, hasta(!)
iyileşiyor. Kurbanlıklar satıldığına göre bir sıkıntı yoktur.” demişti.
Zamanla sızlanmalar artınca, yine
Başbakan “Kriz yoktur, sıkıntı
psikolojiktir!” diyerek bir kere daha doktor kimliğini konuşturmuştu.
Arka arkaya fabrikalar kapanıp insanlar
kitleler halinde işsiz kalınca, yine Başbakan, “Teğet dediysek, biraz sürtünüp de geçecek!” demişti.
Seçim öncesi şikâyetler artınca da KDV
indirimine gidilmiş, piyasa canlandırılmaya çalışılmıştı.
*
* *
Sonra ağız değiştirilip, “Bu krizden en az zararla çıkacağız!”…
“Krizi
fırsata dönüştüreceğiz!”
edebiyatları devreye sokuldu.
Dışarıdan umut pompalandı, “Türkiye krizi en az hasarla atlatacak,
birkaç ülkeyle birlikte krizden en hızlı toparlanacakların başında geliyor!”
Daha 2 gün önce, Bakanlar
Kurulu’na bir sunum yapan Merkez
Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “Türkiye
erken toparlanma sinyalleri veriyor, küresel ekonomide de yeşil filizler
belirmeye başladı” dedi.
Nihayet 2 gün önce İhlâs Haber Ajansı
(İHA) müjdeyi verdi: “CEO’lar TÜRKİYENİN KRİZDEN ÇIKTIĞINI
söylediler.”
İHA,
CEO’lar diye kimden bahsediyor diye baktık… CEO’lar, DenizBank,
Türk Ekonomi Bankası, Ziraat Bankası, Garanti Bankası ve Finansbank
yöneticileriymiş. Haberin ayrıntılarına girince, bu yöneticilerin, iyimser
tahmin ve dilekleri olduğunu fakat “krizden
çıktık” dediklerini okuyamıyorsunuz ama İHA öyle okumuş!
*
* *
Dilek ve tahminler iyimser lâkin yaşadıklarımız
rakamsal…
Ekonomiye ait bazı taze rakamlar şöyle:
Yılın ilk 9 ayında, 1 milyon 158 bin kişi ferdi kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyemedi,
bunların 3’te 2’si kredi kartı borçlusu.
Merkezi Yönetim Bütçe açığı, Ocak-Ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 8 kat artarak 5 milyar TL’den 43 milyar
TL’ye çıktı.
Karşılıksız çıkan çek ve ödenemeyen
senetlerin bir önceki yıla göre katlanarak arttığı, bugün itibariyle 2 aileden
1’inin icralık olduğu, evlere hacizlerin geldiği, ödenmeyen çek ve senetlerden
dolayı pek çok kişinin cezaevine girdiği hepinizin malumu.
*
* *
İbrahim
Kahveci, Yenişafak’taki, 17.11.2009 tarihli
yazısının başlığını “İşsizlik
gizleniyor ve yeni zamlar geliyor” şeklinde
atıyor.
Manzara bu iken; ekonomi ülke gündemine
giremiyor. İktisadımızı konuşamıyoruz, tartışamıyoruz.
Ne yapıyoruz?
“Belge”
yiyoruz, “ıslak imza” içiyoruz!
Böylece doyuyoruz.
Afiyetle…
*
* *
ÜSTATLARDAN
Ankara’yı
dinliyorum Orhan Veli’ye inat…
Kızılay’ı sel götürmüş, bir insan seli
Kimi işe gidiyor, kimi saf saf geziyor
Sakarya çay ocağında biri, bir çay istiyor
Esnafın bugün de işleri kesat
Ankara’yı dinliyorum Orhan Veli’ye inat.
Selim GÜL
Önceki yazılar