BEN BİR VATAN HAİNİ DEĞİLİM...2...

Özgür DENİZ - 03.04.2010

1. Mehmet Ali Birand denilen tipin 22 Aralık tarihli yazısını okuyun ve ikiyüzlülüğün zirvesini görün ve bu tiplere asla inanmayın sevgili halkım! Bu ülkenin çocuklarına hayatı cehennem eden sefiller patriğin sözcülüğüne soyunmakta ve Türk Devleti’ni itham etmekte hiçbir beis görmemektedirler. Yine 22 Aralık tarihli Özdemir İnce denilen tipin yazısını okuyunca bu milletin çocuklarına karşı bağrında ne denli derin ve devasa bir kin beslediğini göreceksiniz. Tıpkı sözde ulusalcı takınan Ali Sirmen gibi. Bu adamın da 26 Aralık tarihli yazısını okuyun göreceksiniz işlerine geldiği gibi davrandıklarını. Ulusalcı rolü oynuyor ama patriği savunmakta bir beis görmüyor. Yine Ertuğrul Özkök denilen tipin de bu ülkenin çocuklarına ve değerlerine nasıl yabancı olduğunu 26 Aralık tarihli yazısını okuyunca göreceksiniz ve şok olacaksınız, tabii, benliğinize sizde yabancılaşmamışsanız. Yine Hasan Cemal’in 22 Aralık tarihli yazısını okuyun ve işsizliğin kaynağını bir nebze de olsa fark edin.




2. Olay basit. Büyük bir dünya var. Bu dünya üzerinde kavmi Türk, dini İslam olan bir insanlık topluluğu var. Bu millet dininden aldığı ahlak ve kavmiyetinden gelen kuvvetle yeryüzünde nice devletler yıkmış, nice devletler kurmuştur ve 18. yüzyılın sonlarına dek demir yumruğunu dünya üzerinde hissettirmiştir. Bu asil milletin karşısında Batılı, Avrupalı, Hıristiyan gibi sıfatlarla tavsif edilen büyük bir insanlık topluluğu var. Bu topluluk yeryüzünde gücü eksen almış, sürekli kan dökmüş, mütemadiyen sömürmüş ve insanlık âlemine dayanılmaz acılar çektirmiştir. Türk kavmine karşı da sönmez bir kin vardır gövdelerinde. Bu kavim barbardır bunlara göre. Türk kavmi bunlar tarafından asırlarca zincire vurulmak istenmiş fakat bu asla mümkün olmamıştır ta ki yaşamakta olduğumuz zamanlara gelesiye değin. Şimdi bu kavmin soydaşları ve dindaşları parça parça olmuş. Her biri bir yerde. Kendisinin elinde de kala kala Türkiye isimli bir toprak parçası kalmış. Ama hayati öneme sahip bir parça. Her yönden. Şimdi bu ülke toprağıyla ve insanıyla sömürülmektedir. Bu durumdan kurtulmanın çareleri araştırılmalıdır ve eyleme koyulmalıdır. Bu ülke üzerinde, bu ülkenin kadim düşmanlarının kalleş uşaklarının gizli hâkimiyeti vardır. Bu esaret zinciri kırılmalıdır ve bu ülke bağımsızlaşmalı halkı da özgürleşmelidir, toprakları rahat nefes almalıdır. Birlik olmalıyız, ayrılığı yok etmeliyiz, kardeşliği kuvvetlendirmeliyiz, kalleşleri ifşa etmeliyiz, yüce dinden mülhem yüce ahlakla donanmalıyız. Maddi gücü ruh gücüyle dengelemeliyiz.




3. Bakınız, asla göz önüne getirilmeyen, derin ve çıldırtan bir gerçek var. Şimdi sürekli dağda ki olaylardan söz ediliyor ve bu durumdan devletin kurumları sorumlu tutuluyor. Peki, bu olayların bu duruma gelmesinde kalleş ve alçak örgütü geliştirmek, kökleştirmek ve Kürtler üzerinde etkin kılmak isteyen ve bu yüzden uygulamalara sessiz kalan Kürtlerin, Kürt aydın ve siyasetçilerin hiç mi suçu yok Allah aşkına? Kahpeliğe hiç lüzum yok. Kürtlere yapılan yine de Kürtler eliyle gerçekleştirilmiştir. Sırf Kürtlerin bir araya gelmelerini ve başkaldırmalarını sağlamak için Kürt tarafındaki bazı kalleşler yapılanlara ses çıkarmamıştır. Şerefli ve namuslu olursak bu gerçek ihsas edilir. Zor değil. Tabi bu taraftaki kalleşlerde göz ardı edilemez ama insan kendi istemeyince kimse bişey yapamaz ona. Yahudilerin tarihi süreçteki durumlarını irdeleyin aynı oyunları göreceksiniz, Yahudilerin başlarına gelenler yine Yahudiler eliyle olmuştur ama sonuçta da arzulanan gerçekleşmiştir.


Şaron’un merhamet edeceğine inansam da kendilerinin onurlu ve haysiyetli olma ihtimaline asla inanmayacağım Fetullahçıların kanalında yayınlanan Tek Türkiye isimli diziye bakınız göreceksiniz bu ifade ettiğim derin ayrıntıyı. Evet, kendilerine zerre sempati duymayabiliriz ama yaptıkları her şeyin de kötü olacağı anlamına gelmemeli bu. Evet, ne kadar da kalitesiz ve basit bir dizi çekseler de izlenmeye değer buluyorum ve mümkün mertebe izlemeye çalışıyorum. Tek gaye mesaj olunca kalite mühimsenmiyor. Tıpkı okul müsamereleri gibi kalıyor. Oysa çok güzel bir film çekilebilir. Yine Kollama adlı dizide de aynı şeyler. İnsanı çıldırtan şeyler oluyor. İnsan seyircisinden utanır be. Ama alışmışlar bunlar kendi elemanlarını mal yerine koydukları gibi seyirciyi de mal gibi görüyorlar ve böylece bedavadan kazanç elde ediyorlar. Masrafsız, zahmetsiz kazanç, oh ne ala memleket. Nasılsa oyuncular kendilerinden ve ucuz işçi, çekimde de masraf edilmiyor. Senaryoda iğrenç. Sadece mesaj, gerisi hikâye. Ama adam biraz da kaliteli iş yapmaya çalışır be. Mesajını da ver ama seyir zevkini de mahvetme.



Bir istek: Kollama daki Merd İven isimli kişinin yine aynı görüntüyle diziye alınmasını istirham etsek ve Yiğit’in dizi de hep kalmasını istesek dikkate alınır mı acaba? Söylediklerime kızıp yapmayabilirsiniz. Ama izliyorsak kazanan da sizsiniz. Bütün söylediklerimden de, ahlaklı ve şerefli olduğunuz ve bu minvalde yaşadığınız zaman vazgeçeceğim söz veriyorum. Tabi söylediklerim yüzde yüzünüz için geçerli değil, içinizde şüphesiz dürüstlerde var.



Hükümet bu yapıya da dikkat etmeli, bu yapının hiçbir kurum üzerinde nüfuz elde etmesine fırsat vermemelidir. Bu durum, vahim tehlike arz eder bu ülke ve bu halk için. Aslında bunlara fırsat verenlere kızmak gerek. Diğerleri halka, devlete ve değerlere ihanet içinde olunca ve bunlarda bu yüceliklere sahip çıkıyor görüntüsü verince halk bunlara meylediyor. Ben olsam bunlara hiç zor kullanmadan yaşama alanı bırakmazdım. Halkı aydınlatırım ve yanında olurum, gönlünü kazanırım, bunlarında kim olduğunu anlattınız mı tamam. Zora ne gerek var, kumpasa ne gerek var. Bu gibi şeylere tevessül etmek bunları palazlandırıyor bilakis. Tıpkı kalleş ve kiralık örgüt olayındaki gibi.




4. Şu kalleş ve kiralık örgüte, büyütülmüş caniye ve küçültülmüş iradesiz robotlara da fazla itibar etmeyin ve önemsemeyin. Bunlar kendi kendilerine tükenip gidecekler. Kuzey Irak’ta ki gazeteci nasıl da gömdü soruyu ve mor etti kalleş ve kiralık örgütün iradesiz küçültülmüş robotunu. İnanın Kürt kardeşlerimiz gerçeği gördü, oyunu sezdi. Tabi hepsi olmayabilir ama büyük bir kısmı sezdi kanaatimce.




Hükümet çok akıllı olmalı, oyunu çok iyi oynamalı, kartı karşıdakileri susturacak şekilde açmalı. Alevilerde, kalleş ve kiralık örgütün sözcülüğünü yapanlarda, bazı aydınlarda, malum cemaatte hükümeti kullanıyor. Hükümet müteyakkız olmalı her daim. Sürekli halka bilgi vermeli, şeffaf olmalı, dengeyi kaçırmamalı,




Büyütülmüş cani, Kürtlerin sözde kurtuluş savaşlarının kahramanıymış gibi sunulmak isteniyor, bu bazı aydınlar eliyle de yapılıyor, üstelik hükümete destek veriyormuş görüntüsü oluşturan aydınımsılar eliyle de yapılıyor. Sanki Mustafa Kemal’e benzetilmeye çalışılıyor. O da çok kurnaz bunu iyi kullanıyor. İçeridekilerin ve dışarıdakilerin desteğiyle. Aslında bu caniyi kimse tek başına ciddiye almaz. Ama ardında MOSSAD ve CIA olduğu için önemseniyormuş havası yaratılıyor. Bu evrensel karanlık örgütler dağdakileri bu kalleş ve kiralık caninin sözleri doğrultusunda yönlendiriyor. Onlarda emrin gereğini yapıyorlar tabi. Erkekseler yapmasınlar. Böyle olunca dağdakilerin üzerinde etkisi varmış gibi görülüyor. Hülasa, bu kalleş, kiralık ve iradesiz caniyi önemli kılan dışarısıdır. Dışarıdakilerin oyununu boşa çıkaralım içerisini halletmek kolay. Bu sefili önemli görmekten ve göstermekten kesinlikle kaçınmalıyız, gerçeğin böyle olduğunu ifade etmeliyiz, anlatmalıyız halka.



Ayrıca bir derin gerçekte şudur ki; bu kalleş tabulaştırılarak Kürt kardeşlerimiz üzerinde muhtemel gelecekte baskı aracı haline getirilmek isteniyor bendenize göre. Yani bu kalleş Kürtler üzerinde yegâne hâkim kişi oldurulmaya çalışılıyor. Ve bunun eliyle o bölgemiz üzerinde ki hain emeller gerçekleştirilmek isteniyor. Dikkatli olunmalıdır. Dindar Kürt insanlarımız bu yolla dininden ve değerlerinde uzaklaştırılacaktır. Böyle görülüyor.




5. Birde gerçekte bayrak vs gibi yüce değerlerin düşmanı olup ta ortama binaen bu değerlere sahip çıkıyormuş görüntüsü verenlere asla inanmayalım, hangi mevkide olursa olsun bunu yapanlar. Ki malum yapıyorlar. Yüreklerini yarıp baksanız bayrak düşmanıdırlar, marş düşmanıdırlar, cami ve ezan düşmanıdırlar ama ortamdan nemalanmak olunca hemen sahipleniveriyorlar sahtekârlar. Oysa bu vatana, bu halka ve yüce değerlere ölesiye kinlidirler. Ellerinden gelse hepsini değiştirmeye ya da yok etmeye çalışırlar. Bunları iyi görmek gerek kanaatimce.




6. Bu arada Emniyet Teşkilatımızın şerefli mensupları da şamar oğlanı durumuna düşürülmemelidir. Herkes haddini bilmelidir. Konumunu kullanarak terbiyesizlik yapmamalıdır. Bir oyun oynanıyordur vs. bu sana karşı gereken muamelenin yapılmaması anlamına gelmiyor ki bayım. Kim olursan ol kanun önünde eşitsin. Zor da kalınca da bu kurum üzerinde oyun oynandığını söylüyorsun. Olabilir. Oyunun bulunduğun durumla ne alakası var. Hem halka zorluk çıkart hem de teşkilatın şerefli çocuğuna küfret. Haddini bil bayım. Sana bu yetkiyi kim veriyor. Oyun diyorsun ama bence asıl oyunu yaptığın rezillikle kendin oynuyorsun. Çünkü düşmanların eline koz veriyorsun ki mevzu çok aşikâr. Bu gayr-i ahlaki duruma kim sebep olursa olsun devletin tepesindekiler hadlerini bildirmelidirler kanaatimce. Yoksa kendileri zan altında kalırlar. Bir kişiyi kaybetmeyelim derken bin kişiyi kaybedebilirler.



7. Aziz şehitlerimiz içerisinde, bir tanecikte olsa kalantor çocuğu gösterebilir misiniz? Bir tane siyasetçi çocuğu gösterebilir misiniz? Bir tane bazı kurumların tepelerindekilerin çocuğunu gösterebilir misiniz? Bir tanecikte olsa sanatçı gösterebilir misiniz? Öyleyse niye dursun ki bu acı? Niye dinsin ki gözyaşları? Niye sönsün ki yürek yangınları? Niye şen olsun ki ocaklar? Yazık değil mi Allah aşkına ey vicdan sahipleri? Bu nasıl bir iştir. Bu nasıl bir gidiştir?



8. Ali Bulaç’ın, Engin Ardıç’ın 14 ve 16 Aralık tarihli yazılarını, Yıldıray Oğur’un 17 Aralık tarihli yazısını, Kurtuluş Tayiz’in, Hasan Karakaya’nın, Abdurrahman Dilipak’ın 18 Aralık tarihli yazılarını, Emre Aköz’ün ve Engin Ardıç’ın ve Okay Gönensin’in 10 Aralık tarihli yazılarını yine hasan Karakaya’nın 26 Aralık tarihli yazısını okuyun bi dostlar.

Tarih: 03.04.2010 Okunma: 643

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?