Şu eski DTP’li yeni BTP’lilere bakın hele. Nasıl da ciddiyetle siyaset yapıyor görüntüsü veriyorlar oysa süper birer sahtekârlar. Kürtleri nasılda aldatıyorlar. Sürekli kumpas kurmakla, mugalâta yapmakla meşguller. Tek geçimleri; tezvir, ihanet, kumpas, demagoji. Anlatsalar ya bir Apo’nun kim olduğunu? Nasıl bu hale getirildiğini? İçerideki ve dışarıdaki kollayıcılarını? İtiraf etseler ya Kürtleri de insafsızca, zerre acı duymadan katleden PKK’nın nihai amacının ne olduğunu, nasıl bir yapılanma olduğunu? Nasıl yönetildiğini? Teröristlerinin hangi haleti ruhiye içinde mücadele verdiklerini? Hangi ellerce yönlendirildiğini? Ama asla anlatamazlar. Zira varlık sebeplerini yok etmek işlerine gelmez. Kürt kardeşlerimizin saf gerçeği görmeleri çarklarını paramparça eder. Hem kendilerinin hem de örgütlerinin kimlerle eşgüdümlü çalıştıklarını bir söyleyebilseler keşke. Apo bile itiraf etmedi mi: ‘’PKK’yı bitireni bitirirler, bu ben bile olsam.’’ Evet, ne demek acaba bu? Kastedilen ne? Düşünmek gerek.
Mesela; niye bir Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk ekarte edilebiliyor da, Emine Ayna ve gibiler içeride kalabiliyorlar? Bundaki derin giz ne olabilir? Baksanız hepsi birer özgürlük savaşçısı! Neredeee… Koca bir palavra, iğrenç bir sahtekârlık. Oysa, özgürlük bir vadiye düşer, bunlar bir vadiye usta! Bunlar varya esirliğin en acısını, zilletin en ağırını yaşıyorlar ve buna müstahaklar. Bu esirliğin ve zilletin, bu devletle, bu vatanla ve bu milletle zerre alakası yok. Ama şerefsizce bir sahtekârlıkla var gibi gösterilip, Kürt kardeşlerimiz aldatılıyor ve bu devlete, vatana, millete düşman edilmeye çalışılıyor. İşin gerçeği başarılı da oldular, tabi içerdeki vatan hainlerinin de destekleriyle. Bunlar Siyonizm’in esiri, hempası, kölesi. Yemin ediyorum derin ve saf gerçek bu. Bunları yönlendiren yegâne, evet yegâne güç Siyonizm’dir, Siyonistlerdir. Onların taşeronluğunu yapan MOSSAD ve CIA’dır. İçerideki birkaç hainin davranışları gerekçe gösterilip bunlar tetikleniyorlar. Siyonist içerdekini yanlış yönlendiriyor, bunları da, yapılanları gözlere sokarcasına gösterip ajite ediyor.
Kendilerini kullanan Siyonistleri ve kahpe düzeni ifşa etmeleri ve bunlara muhalif olmaları gerekirken, devleti, ülkeyi ve milleti hedef alıyorlar. Ne alçakça bir ihanet! Gayeleri ne ki de böyle yapmaları gerekiyor acaba? Yoksa, aykırı davranırlarsa, efendilerinin kendilerinin kim olduğunu, örgütlerinin ne olduğunu ifşa eder ve Kürtlere gösterir de bizi partiler ve liderler mezarlığına gömerler diye mi korkuyorlar? Zavallılar!
Evet, Sayın Halkçılar ve Sayın Milliyetçiler hatta Sayın İslamcılar sizlerinde bu konularla ilgili söyleyecekleriniz eminim vardır. Haydi, dürüstlüğünüzü konuşturun. Oyunları ifşa edin bakalım. Görelim sizleri!
İslamcıyım (bu kavramı kabul etmiyorum ama anlaşılmak adına mecburen kullanıyorum) diyenlere bakın Tanrı aşkına, hangi söylemleri, hangi eylemleri din’le bağlantılı. Hepsi birer korkak. Hepsi kapitalizmin yeni baronları olmuş. Lüks delisi, makam delisi. Kitlelerini kendilerine taptırmakla meşguller. Kendi ürettikleri ahlak ilkelerine boyun eğdirmekle yükümlüler sanki. İslam’ı, kapitalizme payanda kılmak peşindeler. Cahiliyeyi ve modernizmi meşrulaştırmakla görevliler sanki. Oysa, bütün ideolojilerin yegâne alternatifi olan bir düşünceye sahipler. Bu düşünceden devrimci bir ideoloji yaratma olanakları var. Ama neredeee?
Dini, şeyhlere bırakmışlar. Şeyhlerde dinin özünü alıp geriye kalıbını bırakmışlar. Şeyhlerin hepsi ‘’büyüme hastalığına’’ yakalanmışlar. Oysa bu hastalığa yakalananların kaçınılmaz sonu yozlaşma ve tükenmedir. Ve giderek yozlaşmışlar ve tükenmeye doğru yol almışlar. İnsanların dini bilinç ve şuurlarını katletmişler. Dinin sunduğu yüce ahlakı mahvetmişler. Ama küresel baronlar tarafından kullanıldıkları için, tükenmeleri, muhtelif oyunlarla geciktirilmektedir. Lütfen beyler, dürüst olunuz, samimi olunuz. Siz bu dünya da baki değilsiniz. Öyleyse bakilik için savaşım veremezsiniz. Yarın sorguda nasıl bir hal alacağınızı çok merak ediyorum. Korkmayınız ölümden. Zira ölmek için yaratıldınız. Ve yaşatmak için ölmek sadece sizlerin inancınızda var.
Allah aşkına daha samimi ve daha dürüst olunuz. Ele geçirdiğiniz fırsatı heba etmeyiniz. Bu halka, bu ülkeye ve ümmete acıyınız. Korkacak hiçbir şeyiniz yok ve bunu meşru kılacak hiçbir sebebiniz yok. Şu an gücün doruğunda sayılırsınız. Adaleti ikame edebilme cesaretine sahipsiniz. Ki bazı yerli baronlara hadlerini az çok bildirdiniz şükür. Ama kendi saflarınızdan baronlar türetmeyin ne olur. Ve en önemli olan bir şeyde; Allah ve insanlık aşkına, İslam’ı kapitalizme payanda kılmayın. Yerli ve küresel ümmetin uyuşmasına meydan vermeyin. Kin ateşlerini söndürmeyin.
Felluce’nin, Kudüs’ün, Gazze’nin, Irak’ın, Somali’nin, Doğu Türkistan’ın, Kerkük’ün, Çeçenya’nın ve diğer bütün soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın hatta mazlum ve mustazaf insanlığın (hangi dinden ve kavimden olursa olsun) intikamı alınmadan uyumak, keyif çatmak, lüks manyaklığına, makam sapıklığına yakalanmak Müslüman’a haramdır biliniz.
Bu yüzden yüreklerdeki intikam ateşini söndürmeyin. Sönmesi için değil daha da alevlenmesi için çalışın. Siyonist, bugün, bunun peşinde, öyle bir sistem yaratayım ki varlığımızı ve bekamızı garantileyeyim diye hesap yapıyor. Ama bazı şeyhler siyonizmin varlığını garanti etmesi ve cehenneme döndürdüğü hayatların intikamından kurtulması için hoşgörücülük oynuyor, diyalogculuk ihanetine soyunuyor. Yer üzerindeki intikamı, yeraltındaki kolu kırılan, gençliği çalınan, yerlerde sürüklenen, anası karnındaki bebeğiyle delik deşik edilen, Gazzeli, Filistinli, Çeçenyalı, Türkistanlı şehitlerimiz hissetmeden ve bu hissiyatla muhteşem bir tebessüme gark olmadan Müslüman-Türk’e uyumak haramdır.
Kavgamız asla bir Yahudi ile değildir bunu herkes bilmeli ve orospuluğa-pezevenkliğe yeltenmemelidir. Kavgamız Yahudilerinde hayatını, varlığını, istikbalini tehdit eden Siyonistlerledir. Ki bugün Yahudilerde bu Siyonistlere karşı savaşım vermektedir hatta bazıları Müslümanlarla birlikte vermektedir bu mücadeleyi. Bazı şeyhler Siyonistlerle dostluğa kapı açarken Yahudi bile Siyonist’le savaşmaktadır. Ne acı ve ne büyük tenakuz!
Gerçeklerden korkmayalım sayın baylar, bayanlar! Gelin karanlığa hep birlikte ışık tutalım. Yarasaları kovalayalım. Kara bulutları dağıtalım. Karanlığın efendilerine hadlerini bildirelim. Perdeyi indirelim. Bu hepimize iyi gelecektir emin olunuz.
İhanet kötüdür efendiler! Gerçekten çok kötü. Masumiyeti kirletir. Şerefi kokutur. Görüyorum ve inanıyorum ki, hepiniz, halkınıza, ülkenize ve insanlığa karşı ihanet içindesiniz. Buna delilim: şiddetli ölüm korkunuz ve dürüst siyaset eylemeyişiniz.
Söylediklerime kızabilirsiniz baylar! Ama ben bir RAHATSIZ EDİCİYİM. Ben yalanları kovalayan gerçeğin diliyim. Olanca ezilmişliğimle, azap veren acılarımla konuşuyorum. Benden ancak hainler, mürailer, hakikati tersyüz edenler ve insanı insan yapan yüce erdemlerin düşmanları rahatsız olurlar. İnsan olanların, insanca yaşamaya sevdalı olanların ve insanlık için mücadele edenlerin benden gocunması asla düşünülemez. Ve ben asla kendi adıma konuşmuyorum. Merhaba benden, hepinize, baylar, bayanlar! Ben gerçeğin ve hakkımı(zı)n peşindeyim. Aldığımdan ( ezilenler olarak aldığımızdan) fazlasını hak ettiğimi kesinlikle biliyorum ve bunu alasıya kadar rahatsız edeceği(z)m. Ve muhakkak alacağım burada değilse orada. Ve bu görev, bana, hem buranın hem de oranın sahibinden tevdi edildi.
Ey siyaset atına binen biniciler!
Kendi kasasını düşünüp, milletin tasasına kulak tıkayan, kendi ikbalini garantilemeye uğraşırken milletin haline çare aramayan sefillerin sonu hüsrandır yemin ediyorum sizlerin hepiniz hüsrandasınız. Aldatıyorsunuz, yalancısınız.
Vel-asr-ı okuyun ve pusula yapın. Kur’an’a ve Sünnet’e sımsıkı sarılın. Ve buna uygun söyleyin, eyleyin. Gayrısında yemin ediyorum kurtuluş yoktur. Vesselam. Merhaba.
Bu toprakların muhteşem bir milli devrime ihtiyacı olduğu katıksız bir hakikattir artık ey insanlar! İnsanları maddi-manevi zincire vuranlardan kurtulmak icap ediyor gayrı. Çağı iyi okumak, anlamak gerekiyor. Her şeyi yeniden yapılandırmak gerekiyor. Kendimizi bile. Evet, aşamadığımız paradokslar var ama teatilerle bunun üstesinden gelebiliriz. Yeter ki bir araya gelme cesareti gösterebilelim. Aptalca düşmanlığı bırakalım.
Eskimeyen, pörsümeyen, solmayan bir yeniyle uyarılarımız hitam bulsun inşaallah baylar, bayanlar, gençler, çocuklar! Bir sahabenin ümmete hitabesine kulak verin lütfen:
‘’Ey insanlar!
Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz! İbret alınız! Buna ihtiyacınız var. Yaşayan ölür. Ölen fena bulur. Olacak neyse olur. Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, annelerinin ve babalarının yerini alır. Derken hepsi ölüp gider. Hadiselerin ardı arkası kesilmez. Hepsi birbirini kovalar. Kulak veriniz! Dikkat kesiliniz! Gökte haber, yerde ibret alınacak şeyler var. Yeryüzü bir büyük divan, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Evvel gelip geçenlerde bize ibret alacak şey çoktur. Ölüm bir ırmaktır. Girecek yerleri çok, çıkacak yerleri yoktur. Büyük küçük hep göçüp gidiyor. Vadesi dolan bir saniye beklemiyor. Giden geri gelmiyor.
İYİ DÜŞÜNÜN! NEREDEN GELİP, NEREYE GİDİYORUZ? NİÇİN VARIZ VE NE OLACAĞIZ?’’
ÇILDIRMA NOKTASI...2...
Özgür DENİZ - 03.04.2010
Tarih: 03.04.2010
Okunma: 801
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.