KARAR-SEÇİM-KADER...5...

Özgür DENİZ - 03.04.2010

‘’Eğer kulumuza indirdiğimizden şüpheleniyorsanız, haydi onun bir benzeri sure getirin de görelim. Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın. Eğer getiremezseniz- ki asla getiremeyeceksiniz- artık yakıtı insanlar ve taşlar olan o ateşten sakının. Orası kâfirler için hazırlanmıştır.’’ Bakara–23–24

Evet, ne kadar yüce bir çağrı, büyük bir çağrı. Cesur bir çağrı. Haydi, yürekliyseniz, eğip bükmeye lüzum yok. Bütün yardımcılarınızla birlikte, baba-evlat şeytanlarınızla birlikte geliniz ve delilinizi getiriniz. İşte meydan okuma diye buna derler. Allah meydan okuyor. Buyur işte meydan. Öyle kıvırtmaya, salakça ötmeye lüzum yok. Getirin ve gösterin. Çıkın meydana. Galip olursanız eyvallah. Yok, olamazsanız ki olmayacağınız belli, adam gibi yola gelin. Hayâlıca, erdemlice yüzünüzü Allah’a dönün. Gurura, kibire sapmayın. Zulme tevessül etmeyin. Adalete ihanet etmeyin. Dini satmayın. Yalanla doğruyu karıştırmayın. Oturun karşılıklı tetkik edin. Müstekbirleşmeyin. Tağutlara boyun eğmeyin. Haddi ve hududu aşmayın. 


‘’Onlar zekâtı vermezler ve ahireti inkâr ederler.’’ Fussilet–7


Şimdi, bir Müslüman, bu tiplere inanır ve peşinden gider mi ve gitmezse suçlanması şereflilikmiş gibi gösterilebilir mi? Hayır dostlar! Bir Müslüman, zaten başta, ahireti inkâr edenle yoldaş olamaz. Çünkü ahireti inkâr edenden diğerlerinin hiçbiri beklenemez. Ahireti inkâr eden diğerlerini haydi haydi yapar, hayâ etmez, gocunmaz, çekinmez. Allah’ı ve ahireti inkâr eden için her şeyin mubah olduğunu peygamberler, filozoflar ve âlimler ifade etmişlerdir.  Ha selam sabah eder o başka. Tabi bu da saygılı olduğu müddetçe. Bilakis değerlere saygısızlık ediyorsa bu da olmaz. Adam olmalıyız dostlar adam. Adam gibi adam. Müptezellik ve pespayelik kimseye bişey kazandırmaz asla.


‘’Mutlaka onları saptıracağım ve her fırsatta onları kuruntulara kaptırıp olamayacak hayallerle aldatacağım. Onlara emredeceğim. Putlar için develerin kulaklarını kesecekler. Emredeceğim Allah’ın yarattığını değiştirecekler. Şu halde kim Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinirse kesinlikle ziyana uğrar.’’ Şeytan onlara vaatte bulunur, kuruntulara kaptırır. Zaten şeytan kandırmaktan başka ne verebilir ki? ‘’ Nisa–119–120


Evet, kuruntuya kapılanlar belli. Kibire kapılanlar belli. Kendini bişey sanıp göğü delecekmiş-yeri yaracakmış gibi böbürlenenler belli. Aptalca hayallere kapılıp sapıtanlar ve zulme yönelenler belli. Allah hzurunda eğilmeyip her türlü tağut-put karşısında eğilenler belli. Putlar için olmadık şeyleri yapanlar belli. Çıkarları, fani ve ucuz hesapları yok olacağından, Allah’ın kanunlarını değiştirmeye yeltenenler belli. Evet, şimdi bunu yapan şeytan ve uşaklarına uyacak mıyız sevgili ve basiretli dostlar? Bunların kim olduklarını göremeyecek kadar kör, hissedemeyecek kadar kalpsiz ve fark edemeyecek kadar akılsız mıyız? Ha bu ithamlardan Müslümanlar azade mi? Kesinlikle hayır. Zira, aynısını, Müslüman camia içerisinden yapanlarda var. Ama, biz, Müslümanlarda yapıyor diye, kâfirlerin ve münafıkların kucağına düşemeyiz ve bunların peşinden gidemeyiz. Hem doğru yerde doğru şekilde bulunacağız hem de zalimleşen kardeşimizi uyaracağız. Ki Müslümanların içinde, sanki, hiç muvahhitler yokmuş gibi, bunu kolaycılık bilip hemen bizden olmayanların yanına koşuyoruz, yaltaklanıyoruz. Hesap gününde, Allah’a: Allah’ım kardeşim zalim olduğu için senin düşmanının saflarına iltihak ettim mi diyeceksin? Peki, Allah demeyecek mi: hiç benim emirlerime uyan topluluk yok muydu, bulamadın mı diye?


‘’Dinlerini parça parça edip ayrı ayrı gruplara ayrılanlarla senin hiçbir alakan yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Zamanı geldiğinde Allah kendilerine yaptıklarını haber verecektir.’’ ‘’Herkes duysun: ‘Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Müslümanların öncüsüyüm.’’ En’am–159–162–163


İşte, sefaletimizin, esaretimizin, izzetsizliğimizin, rezilliğimizin en temel ve en gerçek sebebi budur. İğrenç tefrika. Hem de her boyutta tefrika. Dini parçalamışlar. Kendi kitaplarını yazmışlar. Kardeşleriyle aralarını açmışlar. Her biri bir yola sapmışlar. Ve düşmüşler düşmanın kucağına. Çırpındıkça daha fazla düşüyorlar. Uğraştıkça daha fazla bataklığa saplanıyorlar. Akılsızlar. Ahmaklar. Ne kadarda geri zekâlıyız. Birlik olsanız ya. Allah’ınız bir. Önderiniz bir. Kitabınız bir. Kabeniz bir. Birlerde birleşmişsiniz. Ayrılık niye. Pespayeleşmek niye? Müptezelleşmek niye? Oysa en üstün sizlersiniz. İzzet, şeref, güç, şan sizindir. Kendi kardeşini radikallikle yaftalayıp, Siyonist’in, Hıristiyan’ın yanında güç arayan sefillere yazıklar olsun. Onlardan güç devşireceğiz diye dini bozanlara lanet olsun. Şahit olmayı bırakıp sahip olamaya çalışan ve bu yüzden dünyanın efendilerinin sofrasından yer kapmaya çalışan şaşkınlara yuh olsun. Hakla batılı karıştırıp gerçeği örten ve dini duyarlılığı yozlaştıran, zımnen dinde reforma oynayan, dini dünyevileştiren korkaklara, kaçkınlara, denilere yazıklar olsun. Kadim Siyonist tezgahta dokunan çorapları ümmetin başına geçirmekte aracılık eden, Siyonist rahatsız oluyor diye dini ılımlılaştıran özünü kaybetmiş, değerlerine yabancılaşmış haysiyetsizlere yuh olsun.


Şu ayeti harf harf idrak ederek okuyalım lütfen:


‘’Oysa izzet, güç, şeref ve üstünlük; Allah’ın, peygamberinin ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.’’ Münafıkun–8


Yüce Allah’ımız münafıkların bilmediğini söylüyor ama biz –Müslüman’ım diyenler- kendimizde bu yüce gerçekten bihaberiz. Yazıklar olsun.


‘’Andolsun, biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.’’ Zuhruf–7–8


Evet, maalesef, ‘’hakk’’, çıkar çarkımızı parçalayacağı için, fani ve ucuz hesaplarımızı altüst edeceği için ‘’hak’’tan asla hoşnut olmuyoruz. Ters çeviriyoruz, değiştiriyoruz, çıkarımıza ve hesaplarımıza evet diyecek hale sokuyoruz. Hayâsızca ve onursuzca. Yemin ediyorum, göre bile inkâra yelteniyoruz. Oysa ‘’hakk’’ apaçık ortada. ‘’Hakka’’ yönelmiyoruz ve insanları kendi batılımıza çağırıyoruz. Ne iğrenç bir kişilik yapısı. Ne rezil bir durum. Sonra da kurtuluş umuyoruz. Zafer umuyoruz. Ve insanların gelmemesi durumunda da insanları geri zekâlılıkla, gerçeği görmemekle suçluyoruz.


‘’Deki; size tek bir öğüdüm var. İster tek başınıza olun ister başkalarıyla birlikte olun, asla, Allah’a karşı esas duruşunuzu bozmayın.’’

Bunu gerçekten yapabiliyorsak tamamdır. Hiçbir şeyden korkmaya ve endişe etmeye lüzum yoktur. Dünyanın en şerefli, en asil, en heybetli, en yürekli, en güzel insanı bunu yapandır. Bunu yapmayanların peşinden gitmekte bir Müslüman’a asla düşmez ve yakışmaz. Gitmemesinden dolayı da bir Müslüman itham edilemez. 


‘’EY İMAN EDENLER! Size karşı düşmanca niyet taşıyanları sırdaş edinmeyin. Onlar sizi yoldan çıkarmak için ellerinden geleni yaparlar. Dört gözle sıkıntıya düşmenizi beklerler. Baksana öfkeleri ağızlarından taşıyor. İÇLERİNDEKİ KİN İSE DAHA BÜYÜKTÜR. Eğer düşünürseniz size ayetleri böyle açık açık bildiriyoruz. Sizler iyi niyetle onları seviyorsunuz onlar ise geçmiş bütün vahiylere de inandığınız halde sizi sevmezler. Sizinle karşılaştıklarında ‘biz inandık’ derler. Yalnız kaldıklarında ise burunlarından solurlar. Onlara söyle: ‘kininizle geberin!’ Allah bütün sinelerin özünü bilir; bundan hiç şüpheniz olmasın. Asla iyiliğinizi istemezler, bilakis dara düşerseniz sevinirler. Eğer güçlüklere göğüs gerer, daima Allah bilinciyle yaşarsanız onların hileleri size zarar veremez. Çünkü Allah her şeyi kuşatmıştır; kimse onun dışına çıkamaz.’’ Al-i İmran–118–119–120


Bu ayeti, lütfen, dura düşüne, harf harf üzerinde kafa yorarak okuyun. Tekrar tekrar okuyun. Hayatı ve insanları düşünerek okuyun. Şeytanı ve uşaklarını göz önüne getirerek okuyun. Bu ayet size istikamet verecektir. Yolunuzu gösterecektir. Attığınız ‘’şey’’leri nasıl atmanız gerektiği hakkında fikir verecektir. Bilinçlerinizi bileyleyecektir. Mukavemetinizi keskinleştirecektir. Şuurlarınızı uyandıracaktır. Düşmanı net olarak gözünüze sokacaktır.  Kimin kim olduğunu ve ne yapmak istediğini hatta kimin için yapmak istediğini bedahetle gösterecektir. Size karşı düşmanca niyet taşıyanları biliyorsunuz, bunu biliyorum. Yoldan çıkarmak isterler. Yani doğrudan saptırırlar. Hakkı gizlerler ve kucaklarına düşmenizi isterler. Bir kere düştünüz mü hapı yuttunuz zaten. O zaman gerçek yüzlerini gösterseler de fark etmez. Sıkıntıya düştünüz mü oynarlar, kahkahalara boğulurlar.  Bir günahınız yakaladılar mı bütün herkese duyurmak için ve bunu dört bir koldan haber vermek için can atarlar. Çünkü sizi rezil edeceklerini düşünürken dininizi de tahribata uğratmak niyetindedirler. İnsanların sizden uzaklaşmasını sağlamak için yaparlar bunu. Tuzaklarını gizlemek için yaparlar. Ah bir de içlerindeki kinleri bilseniz. Bunu bizatihi biliyorum yemin ediyorum. Hayata ve kaderinize tam hâkim olmaya görsünler Allah şahidim olsun ki kan kustururlar ve kusturacaklar. Siz onların gerçek niyetlerini bilmediğiniz için masumca seviyorsunuz ama onlar hiçte iyi niyetli değiller. Sizi ahmak olarak görüyorlar. Üstelik söyledikleri hak söz varsa ona inandığınız halde bunu yapıyorlar. Sizinle karşılaşırlar ve sizin değerlerinizden bahsederler. Sizin inandıklarınıza inandıklarını söylerler. Sizin gibi hayır yolunda çalıştıklarını ifade ederler. Ama bir de yalnız kalmaya görsünler. Söylediklerine bin pişman olurlar. Ulan adamı inandırmak için, kendimizi kabul ettirmek için amma da konuştuk. Hep onun fikirlerini tasdik etmek zorunda kaldık. Şimdi onu gerçekten kendi yolumuza çevirmekte zorlaştı diye düşünür ve çıldırırlar, kahrolurlar, burunlarından solurlar. İyiliğinizi istemezler hep sıkıntılarla yaşayasınız isterler ve bu yolda da mücadele ederler. Düşmanlarınızla bile işbirliği yaparlar. Sizin iyi bir şey yapmanızı kesinlikle istemezler. Zira iyi şeyler yaparsanız insanlar size yaklaşacaklardır. İşte bütün bu tuzakları görmenin yolu Allah bilinciyle yaşamaktadır. O zaman müsterih olunuz. Allah her şeyi ihata etmiştir ve sinelerin özündekini bilir. Allah’a inanın, güvenin, dayanın ve üstün olun, oyunu bozun.


‘’Şeytanlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. Öyleyse sen sana vahyedilene sarıl, kesinlikle doğru yoldasın! Gerçeğin ne olduğuna onlar mı karar verecek, Biz mi?’’ Zuhruf–37–43–79


Evet, gerçeğin ne olduğuna, liderler, izm’ler, Allah ile aldatanlar ve ideolojiler mi karar verecek yoksa Allah mı? Kararınızı adam gibi veriniz. Ve adam gibi yaşayınız. Bizim görevimiz Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaktır. Liderlerin, izm’lerin, ideolojilerin ve Allah ile aldatanların ipine değil. (Tabi burada ve daha öncelerde, ALLAH İLE ALDATAN DERKEN, bu konuda ahkâm kesen-yazan sefillerin dediğini tekrar etmiyorum, Allah ile aldatanlar, gerçekte, horozu kurban yapanlardır. Müslüman’ım deyipte küfrün çanağından yallananlardır. Müslüman’a çirkef sıçratmaya yeltenen müptezellerdir. Müslüman’ım deyipte küfürle kol kola olanlardır. Kendi özüne düşmanlık yapanlardır ve bunu yapanlarla birlikte olanlardır. Müslüman’ım dediği halde bir kardeşinin başına bela geldiğinde bunu köpekçe duyuranların sözlerine inananlardır. Çıplak uyaranlardır ve benzerleridir. Anlaşılmıştır geçelim.)


‘’Göklerin ve yerin egemenliği sadece Allah’ındır. Saat dolduğu gün sahte ve kof olanın peşinden gidenler kaybedecektir.’’ Casiye–27


Kaybetmemek için gerekeni yapalım sevgili ve basiretli dostlar. Gerçek Egemene inkıyat edelim. Onun görevlendirdiği öndere ittiba edelim. Onun indirdiği buyruğa perestiş edelim. Onun yolunu yol edinmiş muvahhitlerle birlikte olalım. Son tahlilde, kaybetmeyelim ve gerçek kazananlardan olalım inşaallah.

Tarih: 03.04.2010 Okunma: 654

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

yunus coşkun

27.10.2009 - 14:06

S.a Çocuklarımızın aman geleceği diyerek dersane dersane gezdirirken Ahlak ve Maneviyatı gelişsin diye kılımız bile kımıldamıyor.Ahlak ve maniviyatın çöküşüylede cinayetler,hırsızlıklar,tecavüzle...vs. artıyor. Bizler bu konuyu hatırlattığınız için Allah sizden razı olsun.

yunus coşkun

27.10.2009 - 14:06

S.a Çocuklarımızın aman geleceği diyerek dersane dersane gezdirirken Ahlak ve Maneviyatı gelişsin diye kılımız bile kımıldamıyor.Ahlak ve maniviyatın çöküşüylede cinayetler,hırsızlıklar,tecavüzle...vs. artıyor. Bizler bu konuyu hatırlattığınız için Allah sizden razı olsun.