AYDIN ÜZERİNE...

Özgür DENİZ - 17.04.2008

Merhaba hepinize, her birinize sevgili ülkemin güzel insanları! Dostlarım, bu gün sizlerle ülkemizdeki en temel sorunsallarından biri ve en mühimi olan aydın sorunu üzerinde konuşacağım. Evet, sevgili ülkemde ciddi bir aydın sorunu vardır. Aydın olmak öyle laf ebeliği ve cerbeze yapmakla olmaz. Aydın demek, adam gibi adam demektir. Şimdilerde her olaya maydanoz olan, toplumu yanlış yönlere kanalize eden, bu toprağın yanık yüzlü çocuklarını tahkire ve tezyife yeltenen, Cumhuriyetin banisi Atatürk’ün milletin efendisi olarak lanse ettiği köylüyü, adamdan saymayan bir sürü aydın bozuntusu zevzuhur züppe dolaşıyor ortalıkta. Batının papağanlığına soyunmuş, bölücülerin insanlık hakları gibi mavallarıyla gündemi meşgul eden, bu toprak uğruna şehit düşmüş ecdadın torunlarına zenci muamelesi yapan bir yığın hain. Sevgili üstadım, bu mukaddes toprakların sadık çocuğu Cemil Meriç bakınız ne diyor: 'vatan haininden aydın olmaz.'  Peki, bana, ortalıkta aydın kisvesiyle caka satan, tafra yapan ve kendini adamdan sayan zavallılardan aydın olmaya şayan doğru düzgün onurlu ve haysiyetli bir tip gösterebilir misiniz? Bunların kendilerini emperyalizme kiralamaktan ve vatan hainliği yapmalarından başka bir şey görmüyorum ben, ya siz görüyor musunuz? Bunlar, karanlığa karşı savaştıklarını iddia ediyor olabilirler, ya aydınlandığımızı kim iddia edebilir? Yine canım üstadıma kulak verelim: şu fevkalade tahlile muhteşem tespite bir bakınız ve idrak ediniz lütfen: 'zavallıdır Türk aydını, batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev papağanlaşır.' Üstad için asıl dava'aydının pısırıklığı, köksüzlüğü ve bayağılığı'davasıdır.
ALLAH için söyleyin, bu güne uyarlarsak acı ama muhteşem bir tespit değil mi? Bu gün aydınlıktan dem vuranların hali pür melali bu değil mi? Aydın, bir toplum da tutkal görevi gören insandır, peki bu nevzuhur bozmaların tefrika yaratmaktan başka yaptıkları bir iş var mı? Aydın kendini, haddini bilen ve kendisinin bilinmesini önemsemeyen insandır. Peki, bu zibidilerin şov yaparak gündemde kalmaya çalışmaktan ve böylece emperyalist baronların gözüne girip daha fazla kira parası alma amacı gütmekten başka amaçları var mı? Aydın hedonist olamaz, olmamalı, bilakis aydın çileye talip olmalıdır ki, çilesiz bir hürriyette, kurtuluşta yoktur ve olamaz ruy-i zeminde. Aydın, toplumun değer yargılarıyla oynayamaz. Aydının en önemli alamet-i farikası hesapsızlığı ve çıkarsızlığıdır. Yani, vatanından ve milletinden yana beklenti içinde olamaz aydın. Bilakis, ben vatanıma ve milletime ne verebilirim diye düşünür, acı çeker, çalışır, savaşır, kaygılanır, okur, düşünür, yazar ve anlatır. Zira o bir savaşçıdır haddizatında. Aydın, gücün emrinde olamaz. Aydın, kartellerin, tröstlerin, tekellerin ve sermayenin emrinde olan, bu güç odaklarının direktifleriyle yön bulan iradesiz bir biyonik robot değildir. O, bulduklarını ve doğruluğuna şahadet ettiklerini pervasızca halkına sunan ve bundan da zerrece endişe duymayan insandır. Senaryoculuğun şahı olan emperyalizmin sefil ve zavallı bir oyuncusu ve kuklası değildir o. Toprakları ve değerleri uğruna ölüme talipli olabilmektir aydın olmanın sorumluluğu. Aydın, sorunlu, sorumlu insandır. Davası vardır, derdi vardır- meselesi vardır. Çileye taliplidir aydın. Madde peşinde koşacak kadar basit ruhlu ve budala değildir. Yapmamayı yapamayan, yapmazsa yanan insandır o. Yol açar o, açılan yolların yolcusu olamaz. Ateş yakar o, yakılan ateşlerde ısınmak kolaycılığına sığınmaz. Oltadaki balıklara göz dikmez o, balık tutabilmenin yollarını arar, balık tutmak için deryaya dalmakta mütereddit davranmaz. 
Aydın, biteviye soran, sorgulayan, araştıran, düşünen, okuyan ve bulduğu doğruları, ulaştığı hakikatin bilgisini halkı ile paylaşan kollektif ruha sahip bir bireydir. Kimseye yüzsuyu dökmez, kimseyi üstün ve alçak görmez ve kimseyi aldatmaz. Tezvir, mugalâta ve kumpasla işi olmaz onun. Namussuz olamaz aydın.
Bildiği ve inandığı yolda şerefiyle yürür.  O, her daim düşünce vadisinde fırtınalı bir yolculuktadır ve bu yolculuk bittiği an tekrar başlar, sonsuzdur haddizatında. Emperyalizmin adres sormayan kurşunlarına hedef olacağını bile bile yürür yolunda, korkmadan. Öyle masum öyle onurlu. Bu yolda ölümü şehadet telakki eder. Kalemini asla kiralamaz ve beynini ipoteğe vermez. O tam bağımsızlığı ve saf özgürlüğü erek edinmiştir. Münhasıran halkına angaje olmuştur. O hak yolda, halkı uğruna savaşır. Bu uğurda ölüm hoş gelmiş safa gelmiştir. Gülerek karşılar ölümü.  Bir halkın yıkılan umutlarının dağ gibi yükselmesi uğruna savaşır. İnsanı insandan ayıran yalancı duvarları yıkmak, barışı ve kardeşliği tesis etmek için didinir durur. Ve behemehal bu ülküsünü realize etmek için çırpınır. Bütün insanlık gülecektir çünkü sonunda. Yaşadığı dönemde, batının ütopyaları ve ideolojileriyle aldanan ve halkını aldatan aydın bozuntularının aydınlanması için çalışan üstad Cemil Meriç der ki: 'domuzları kutsal kitaplarla beslemeye çalıştım ama olmadı.' Evet, ruhunu ve köklerini kaybedenin derdine dermen yoktur dostlar. Şunu bir kez daha hassasiyetle ifade edelim: 'aydın kesinlikle üzerinde yaşadığı toprakların bir evladı, kucağında büyüdüğü muazzez halkının keskin bir hafızası ve kendisiyle beslendiği köklü ve derin kültürel hamulesinin ve tarihinin pervasız ve ateşli bir savunucusu olarak,  asla ve kata, dinine, vatanına, diline, yekpare maddi ve manevi dinamiklerine düşman olamaz, yani, genel manasıyla VATAN HAİNİ OLAMAZ.'  Birazcık düşünen ve keskin bir gözlem yapan insan, kimin aydın, kimin şerefsiz ve namussuz bir hain olduğunu - aydın bozuntusu bir zibidi ve züppe olduğunu - tefrik eder, idrak eder. Üstadım ömrü boyunca namuslu olmaya, Türk insanını Türk insanından ayırmaya yeltenen namussuzları ifşa etmeye ve kamus namustur diyerek asil dilimizi korumaya ve yaşatmaya çalıştı. Şimdi, aydınım diyenlerin bu yolda yürümeleri öncelikli bir şarttır, eğer insan iseler, aydın iseler. Hain değilseler, namussuz değilseler, vatansız ve milliyetsiz değilseler, emperyalizmin dar kafalı ve sefil birer uşağı değilseler.
Aydın, asla mutlak ve şikâyetsiz bir itaat içinde olamaz, olmamalıdır. Bilakis
vahşi bir isyan sahibidir o. Bütün yerleşik otoritelere karşı. Statükonun amansız ve susturulamayan bir muhalifidir. Her halükarda halkının tarafındadır aydın.  Müstekbirlere karşı mustazafların, burjuvaya karşı proleteryanın hamisidir. Her devrin firavunlarına karşı bir Musa’dır o. Keskin bir duyarlılık ve ödünsüz bir bilinç sahibidir o. Yaşadığı çağın tanığı ve yaşananların pervasız bir şahididir. Tanıksız davaların utançla biteceğinin idrakinde bir şahsiyettir. Amelsiz sözlerin gevşek bir dayanak olacağı bilinciyle, pratiksiz teorinin boş ve anlamsız olacağına ve iflası tevlit edeceğine inanır. En büyük ve yegâne gayesi; necip milletin uyanması, mukaddes vatanın yükselmesi ve terakki etmesi ve istiklalin tahkim olunmasıdır. Ve bu uğurda ilânihaye mücadele etmek, gerekirse şehadet şerbetini yudum yudum içmektir arzusu. O halkının sefaleti ve zilleti rağmına kayalıklarda güneşlenen, Afrika odunlarının armonisiyle süfli zevkini tatmin eden ve halk sofrasına buyuru beklemeden dalan namussuzlara karşı amansız, bitimsiz ve pervasız mücadele eden insandır. Aydın gerçeğe ihanet etmeyen adamdır. Bu meyanda, vatanı, özgürlüğü, emeği ve bağımsızlığı için mücadele eden soylu, şerefli ve haysiyetli münevverleri tenzih eder, kalem tutan aziz ellerinden kemal-i hürmetle öperim.
                 Ey bu toprakların aziz ve yüce ruhunun davacısı soylu gençlik! Görevin ve sorumluluğun büyük ve çetin. Aydınlık, onurlu, güçlü, büyük ve
Tam Bağımsız Türkiye yolunda mütemadiyen mücadele şart. Bu mevzu bayağı derin dostlarım. İnşaallah yine değiniriz, şimdilik bu kadar kifayet eder. Okuyun,,,okuyun,,,okuyun,,, Okudukça aydınlanacak, aydınlandıkça özgürleşecek, özgürleştikçe güçlenecek, aydınlık ufkunuzu karartan karanlığın perdesini paramparça edeceksiniz. Şunu asla aklınızdan çıkarmayın Cehalet ayrılığı, ayrılık sefaleti, sefalette esareti, esaret ise aşağılık bir yaşamı doğurur. Öyleyse yegâne çözüm: Kitap’tır. Kitabı okumak, anlamak ve yaşamaktır. Yani, teori ile pratiği mezcetmektir. Sevgi, saygı, selam, barış, kardeşlik, dostluk, umut, inanç, dua ve muhabbetle kalınız hürriyeti ve mutluluğu için dövüştüğüm sevgili ülkemin muazzez evlatları.
HEDEF: Tam Bağımsız Türkiye…
KİTAP: Ali Şeriati, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Dündar Taşer, Galip Erdem,  Sezai Karakoç, Nihat Genç, Kenan Kalecikli, Mustafa İslamoğlu,  Nuri Pakdil, Erol Güngör, Frantz Fanon,  İsmet Özel okuyabilirsiniz.
SON SÖZ: Kur’an bilgisi + Kur’an ahlakı = sınıfsız, sömürüsüz, kollektif, aydınlık, güçlü,  huzurlu, adaletli, özgür, tam bağımsız birey-toplum-devlet…
                                              
                                                         ’bilgiyle dirilenler ölmezler.’’ Hz. Ali (ranh)

Tarih: 17.04.2008 Okunma: 720

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?